Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

  Eris

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Eris
Tanrıça
Tanrıça
Eris


Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 09/08/11

 Eris Empty
MesajKonu: Eris    Eris Icon_minitimeSalı Ağus. 09, 2011 5:28 am

İstenilen karakter adı: Eris
İstediği ırk: Tanrıça
Karakter kişiliği:
Nifak, anlaşmazlık tanrıçası, Ares 'in kardeşi ve arkadaşı. Istırab (Ponos), Unutmak Naiad perisi (Lethe), Açlık (Limos), Keder (Argos) Ares'in çocuklarıdır.



Peleus'la Thetis'in, Olympos'ta kutlanan bir düğününe bütün tanrılar davet edilmiş ama Fesatlık Tanrıçası Eris davet edilmemiş.O da, üzerinde καλλίστη (kallisti—en güzel olana) yazılı altın bir elmayı Hera, Afrodit ve Athena'nın oturduğu ziyafet sofrasına atmış. Tanrıçalar "en güzele" yazan elmayı sahiplenmeye kalkmışlar ve aralarında tartışma çıkmış. Bunun üzerine Tanrılar Tanrısı Zeus un en güzeli seçmesi istenmiş. Ancak Zeus elmayı karısı Tanrıça Hera'ya verse diğer Tanrıçalar kıyameti koparacaklar, başka bir tanrıçaya verse bu sefer de Hera 'nın gazabı var. Zeus işin içinden çıkamayınca Troya Kralı Priamos'un oğlu ölümlü Paris'i görevlendirmiş. Bunun üzerine, üç tanrıça (Zeus'un karısı Hera, Akıl Tanrıçası Athena, Güzellik ve Sevgi Tanrıçası Afrodit (Venüs) ) çeşitli vaatlerle Paris'i etkilemeye çalışmışlar. Athena; savaşta yenilmezlik gücü vereceğini vaat etmiş, Hera; Paris'i Asya'nın hakimi yapacağını. Afrodit ise, dünyanın en güzel kızını. Athena ve Hera, en güzel elbiselerini giyip, en süslü mücevherlerini takmışlar, oysa güzellik örtü istemez, güzellik onun örtüsü diyen Afrodit bunların hiçbirini yapmamış. Paris ise dünyanın en güzel kadınını elde etmek için Afrodit'i yarışmanın birincisi seçmiş ve üzerinde "en güzele" yazan altın elmayı Afrodit'e vermiş. Bu seçimi yüzünden Paris, Hera’nın nefretini kazanmış, Truva kenti de Yunanlıların...



Afrodit'in, Paris'e vaat ettiği bu güzel kadın Sparta Kralı Menelaos'un karısı Helen'dir. Paris, Afrodit'in yardımıyla Sparta'ya gider, Helen'i kaçırır, prensi olduğu Truva şehrine geri döner. Menelaos, Akha ordularını toplayarak Truva'ya savaş açar. Böylece 10 yıl sürecek Truva savaşı başlamış olur.



Eris de Olympos'ta bir köşeden iki ulusun savaşçılarının on yıl süre ile birbirlerini kırmalarını seyreder.

Örnek rp


Olimpos’un nadide köşelerinden biriydi. Güneşin gökyüzünde en heybetli zamanlarıydı. Her taraf yeşillikler içierisinde hoş kokularla bezenmiş bir mutluluk yuvasını andırıyordu. Ziyafet sofraları kurulmuş, tanrılar ,tanrıçalar ve diğer yaratıklar tüm ihtişamıyla düğünü şereflendirmişti. Ta ki biri hariç, unutulmaması gereken kişi unutulmuştu. Yapacağı her şeyden tereddüt edilen hatta biraz da korkulan tanrıçayı, Fesatlık Tanrıçası Eris’i davet etmemişlerdi. Belli ki Eris’in ortalığı karıştırmalarını istemiyordu tanrılar. Ama Eris’in akıl almaz karmaşıklıktaki tanrısal karekterini göz ardı etmişlerdi. Tanrıların ortak kararına pek fazla riayat etmeyen biri için bu özrü kabul edilemez hatayı işleme cüretinde bulunmuşlardı bir kere. Nedendir bilinmez ama Eris pek boş duracağa da benzemiyordu. Tanrılar ile tanrıçalar arasında fitneye, fesada aklı en fazla basan ondan başkası değildi. Elbette bunun da intikamını alacaktı. Ne de olsa Eris’ti o. Sonuçlarının ne kadar ağır olacağını Eris de pek fazla tahmin etmiyordu. Bu biraz basite kaçan kini nehirleri kan dolduracak, toprağın altındaki et yığınlarının dolaylı da olsa sorumlusu mu kılacaktı? Acılı annelerin gözyaşı, ölüm feryatları hepsi Eris’in başına mı kalacaktı? Belki Eris, Zeus’un gözünde artan insan nüfusunu azaltmak için bir bahane mi doğuracaktı? Zeus’un pis işlerini mesûluyeti Eris’in başına mı kalacaktı? Bu sefer kandıran kişi Eris de değil de Zeus muydu? Görünen, herkesin bildiği gibi Eris olacaktı. Kötü şöhretine şöhret katacak bir mevzubahisti. Ama Zeus’un başı ağrımamalıydı besbelli ki...

Eris, tüm sinsiliğini kullanarak kimseye hissettirmeden düğün alanına teşrif etmişti. İçindeki kötü duygulardan kaynaklı fesat daha da keskinleşmiş, öfkesi daha da sivrelmişti. Onun da yarıtılış gayesi, kötü duygulardan ibaretti işte. Elinden fazla bir şey gelemezdi. Bir tanrıça da olsa çoğunlukla bu duygulara mağluptu. Hep bir sıfır geride başlıyordu. Toprak Ana’nın bağrından koparken hepsinin güçlü yanlarıyla birlikte zayıf yanları da vardı işte. Bu da onların her birini mutlak güçten yoksun kılıyordu. Aralarında hep bir denge savaşı vardı. Bazen birininin bazen öteksinin lehineydi bu durum.

Öfkesini, kinini boşaltmak için bir şeyler yapmak zorundaydı. En azından yaratılışı itibariyle kendini mecbur kılıyordu. Belki de kendisini zorluyordu. Nedenini bilmediği tanrıça güdüleri ve yarıtılışından gelen kötü tabiatı keskin fesat zekasıyla karışmış, kargaşa tohumlarını etrafa saçmıştı. Etrafına bakındı tüm tanrısal güdüleriyle etraftaki elma ağacı çekmişti bir kere dikkatini. Anlaşılacağı gibi tanrısal beyninde fırtınalar kopmuştu. Sinsi tebessümü yüzüne sinmişti. Bu dudağının kenarındaki sinsi tebessüm hiç hayra alamet değildi. Hep arkasından bir felaket takip ederdi bu tebessümün.

En güzel ve en büyük olanını aldı. Şimdi ne yapacaktı? Küçük suda kıyametler kopartacaktı elbette. Her zaman yaptığından fazla farklı bir şey değildi. İçinde iyi duygu kırıntılarının yanında kötü duyguların da olması onun suçu değildi. Bir tanrıça olarak ona verilen maharetler vardı. Bu maharetlerden birkaçını kullanarak, kalbindeki öfke ve fesatlıkla birleştirerek kadim güçleriyle elmayı kutsadı. O elma artık Tanrıça Erisin elinden düşmüştü. Elmanın üzerine de “En Güzele” yazıyordu. Kaşla göz arasında gözlerden ırak bir zaman dilimini fırsat bilmiş, bu fırsatı en güzel değerlendirerek en dikkkat çekici masanın ortasına koymuştu elmayı. Gene aynı sinsilikte ve gizlilikte ortadan kayboldu gitti. Bu olaydan sonra kopacak küçük kıyameti seyretmek için kuytu köşelerden birine sindi.

Tanrıçalar ortalığı iyice karıştırmıştı. Eris için seyre değer bir tragedyadan farksız bu durumu kahkahalar içinde seyrediyordu. Bu durum o an için Erisi keyiflendirmekten başka bir işe yaramıyordu. Bu kargaşa Eris’in içindeki öfkeyi ve fesadı hala dindirmemişti. Daha da ileri gitmek istiyordu. Kan istiyordu. Bu dürtüyü varoluşundan beri kalbinde taşıyordu. Uzun süredir kendini dizginliyordu. Tanrılar arasında dökülecek bir kan Eris’i adeta meshediyordu. Keskin zekası daha fazla ileri gidemeyeceğinin farkındaydı. Bu duruma seyirci olmaktan başka yapacak bir şey yapmazdı. Aslında bu felaketleri o aşamadayken önleyebilecek tek kişiydi. Ama bunu asla yapamazdı. Varoluşuna ve yarıtılışına aykırıydı.

Olay o kadar büyümüştü ki Eris bile bu kadarını beklemiyordu. Sonunda olay Zeus’a kadar ulaştı. Eris, Zeus’un bu duruma müdahale etmesini istemiyordu. Fena şekilde bu işten başı ağrıyacağını biliyordu. Zeus’un hışmından da korkuyordu. Defalarce kez sıyrılmayı başarmıştı. Ama hala korkuyordu. Şeytani kahkahaları kesildi o an. Eris de Zeus’un tepkisini merak ediyordu. Önce Hera’ya baktı. Sonra Zeus’a ardından da diğer tanrıçalara. Bu üçgen çok hoşuna gitmişti. Biraz önceki keyfi katlanarak geri döndü. Zeus aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık... denilecek durumda kalmıştı. Zeus’un bu çaresizliği Eris için seyredilmeye değerdi. Ama bilmiyordu ki bu Zeus’un işine yarayan bir fırsat, Zeus için büyük bir kıvılcım. Ama belli ki Zeus’tan başka kimse bunu görmüyordu. Artan insan nüfusu tanrılar için bir tehlikeydi. İnsan nüfusunu azaltmak için hastalıktan ve savaştan başka yol yoktu. O zamanlarda sürekli ürüyorlardı. Ama Eris’in işi olmadığı için bunları aklının ucundan bile geçirmiyordu. O sadece işine gelen ve kendini ilgilendiren kısmıyla ilgileniyordu.

Bir mühdet sonra ne olduysa üç tanrıça sıyrılmıştı. Hera, Athena ve Afrodit. Onlar Tanrıçalar arasında aşırı derecede saygındılar. Bu Eris’i şaşırtmadı. Zeus da bu çetin Tanrıçaları başından savmak için onları Çoban Paris’e göndermişti. Eris, Zeus’un bu yaptığını son derece makûl gördü. Ardından bu üç tanrıçayı arkaplandan seyretmeye başladı. Onları gizliden gizliye süzüyordu. Eris de hangisinin en güzeli seçileceğini merak etmiyor değildi.

Tanrıçaların üçü de Paris’e teker teker rüşvetlerini sundu. Bu üç tanrıçaya da yakışmayan bir hareketti. Ama konu güzellik olunca ne kadar tanrıça da olsalar üçü de birer kadındı. Bu üçünün de zayıf noktasıydı. Eris, bu sefer tam on ikiden vurmuşa benziyordu. Atena; ün, şan vaat etmiş, Hera; zenginlik ve kuvvet. Afrodit ise, dünyanın en güzel kızını vaat etti. Eris de hangisini kabul edeceğini merak ediyordu. Sonunda Paris "En Güzele" yazan elmayı Afrodit’e uzattı. O sırada Eris büyük bir kahkaha attı. Erkeklerin kadınlar karşısında bu kadar zayıf ve uçkuru düşük olabileceğini tahmin etmiyordu. Diğer tanrıçaların sunduğu rüşvetleri bir kadın uğruna geri çevirmesi iki tanrıçanın kadınlık gururunu fazlasıyla incitmişti. Diğer iki tanrıça’nın o yüz halleri Eris’i fazlasıyla neşelendirmiş, geçici de olsa kötü duygularını bastırmıştı. Ne kadar bastırsa da bu duygular ilalebet içinde var olacaktı.

Olaylar hızla gelişmeye başladı. Güzeller Güzeli Helen’in kaçırılışı, Savaşın patlak vermesi, tanrıların ve diğer yaratıkların müdahaleleri kısacası herşeyi sarayından seyrediyordu. Bu kadar ileri gideceğini Eris bile aklının ucundan geçirmemişti. Zeus’un amacına ulaşmak için Eris’i kullandığının farkına bile varmamıştı. Belki bunu Zeus da bilmiyordu. Bunu kim bilebilir? Farkına varsaydı belki tüm bunlar meydana gelmeyecekti. Kim bilebiler tanrıların hele hele tanrıçaların işine pek akıl sır ermezdi. Bu seyrettikleri yer yer heyecanlandırıyor, yer yer keyiflendiriyordu. Zeus da Eris de amacına ulaşmış gibi gözüküyordu.

Ama ikisinin de unuttukları bir şey vardı. Dökülen kan , ölüm feryatları Tanrılar ile insanların arasını biraz daha açmıştı. Tanrılara ve tanrıçalara duyulan saygı gitgide azalıyor muydu? Belki de Klazina örgütünün kurulmasında bir diğer sebep de Eris ile Zeus’nun birbirlerinden habersiz işbirlikleri olabilir miydi? Bunu da zaman gösterecekti. Ama bilinen tek şey bu savaş insanlar ile tanrılar arasındaki savaşa bir adım daha yaklaştırdığıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

 Eris Empty
MesajKonu: Geri: Eris    Eris Icon_minitimeSalı Ağus. 09, 2011 6:39 am

Rp puanı: 100, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Eris
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tanrı Alımları (Rp Puanı 100)
» Eris'in Çağrısı
» Eris'in Çağrısı (2)
» Tanrıça Eris ile Rpgler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: