Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Kovalamaca (1) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Katherine M. von Dorff Poseidon'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Pegasus Binicilik Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4525 Kayıt tarihi : 05/03/11
| Konu: Kovalamaca (1) Paz Haz. 26, 2011 7:00 am | |
| Kampta dikkat çekmek istemiyormuş gibi yürüyen melezi fark ettiğinde kulübesinden çıkmak üzereydi. Bir an için duraksayıp çocuğu izlerken, en sonunda onu takip etmeye karar verdi. Çocuğu gözden kaybetmemek için hızlı davranıp, kolyesini ve yüzüğünü aldıktan sonra koşarak ona yetişmeye çalıştı. Eğer çocuğu kaybedecek olursa, bir daha bulamamak gibi biri ihtimali vardı. Belirli bir mesafeye geldiğinde yavaşladı ve dikkatini çeken melezi o mesafeden izlemeye devam etti. Çocuğun pegasus ahırlarına girdiğini gördüğünde iç çekti. Yüksekte olmayı sevmiyordu. Yükseklik korkusu olduğu için değil, orası Jüpiter'in mekanı olduğu için. Her an bir yıldırım onu düşürecekmiş gibi hissediyordu. Eğer birini takip edecek olsa, denizden etmeyi tercih ederdi. Ne yazık ki kimse onun bu isteğine kulak asmıyordu. Çocuğun çıktığını gördükten sonra, pegasus ahırlarına girip Vespes'i çıkarmak için uğraşmaya başladı. Küçük bir laf dalaşından sonra pegasusunu ikna ettiği halde yüzündeki telaş rahatlıkla fark edilebilirdi. Çok oyalanıp çocuğu kaçırmış olabileceğinden korkuyordu. Thalia'nın Ağacı'na ulaştığında, rahatladığını hissetti. Melez pegasusunu uçuşa hazırlamak için oyalanmıştı. Ama hala tedirgin bir şekilde çevresine bakınıyor, onu takip eden birinin olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Katherine, bulduğu ilk ağacın arkasına saklamak üzereyken bir anda birine çarptığını fark etti. İkisi de yeri boylamış, onun yanındaki kız da gülmeye başlamıştı. Dikkat çekici bir şekilde, iki kızın da pegasusları yanlarındaydı. Kate çok geçmeden onların kim olduğunu anladı. Artemis avcısı Chelsea ve Athena kızı Andrea. "Biraz daha dikkatli olsanız, hiç fena olmazdı." dedi kalkmaya çalışırken. "Sen de önüne baksan fena olmazdı. Burada birini takip ediyoruz!" diye cevap verdi avcı. Katherine meraklı bir şekilde ikisine bakarken, uçmaya hazır bir şekilde pegasusuna binen çocuğu gösterdi. "Şunu mu takip ediyorsunuz?" iki kız da onaylarcasına başlarını sallayınca güldü. "O halde acele etsek iyi olur çünkü çocuk uçmak üzere. Evet, ben de onu takip ediyorum." çocuk uçmaya başlayana kadar saklandıkları yerde beklediler. Aralarında yeterli mesafe olduğunu düşünce de pegasuslarına binip, melezi takip etmeye başladılar.
Katherine'e göre, uçuş hiç bitmeyecek gibiydi. Oturmaktan beli ağrımış, pegasusuna tutunmaktan kollarını hissedemez olmuştu. Sadece adını duyduğu Nakil Sırasında Ölüm Plakçılık'a indiklerinde, o kadar rahatlamıştı ki kendini yere atıp bir süre öyle kalmayı planlıyordu. Ama takip ettikleri melez yüzünden bunu yapması imkansızdı. Melez, içeri girmeden önce çevresine bakınırken, üçü de saklanıp onu izlemeye devam etti. Katherine, pegasuslara geri dönebileceklerini söylerken, çocuğun onları görmesinden korkmuştu. "Yanında drahmi bulunduran var mı?" diye sordu kızlara. İkisinden de olumlu yanıt gelmeyince iç çekti. Onun yanında çok az bir miktar vardı. O miktarla da Charon'un hepsini indireceğini düşünmüyordu. "Peki yer altına nasıl ineceğiz o zaman? Kendimizi öldürüp de inebiliriz ama bunun pek yararı olacağını sanmam." dedikten sonra duyduğu ses bir anda arkasına dönmesine sebep oldu. Takip ettikleri çocuğun onları bulduğunu düşünmüştü. Ama gelen kampta iyi anlaştığı kişilerden biri olan Hades kızı Phil'di. O kızı görmek, çölde su bulmak gibi gelmişti Katherine'e. Hiçbirinde drahmi olmadığı düşünülürse, yer altına inmek için bir Hades kızı, o an en çok ihtiyaç duyulan şeydi. "Belki ben yardımcı olabilirim." dedi Phil yüzünde bir gülümseme ile onlara doğru yaklaşırken. "Kesinlikle Phil! Şüpheli davranan bir melez fark ettik. Evet, üçümüz. Onu buraya kadar takip ettik ama hepimizi indirmesi Charon'u ikna edecek kadar drahmim yok. Ben kayık ile Styks'e geçerken, sen de onları gölge yolculuğu ile indirebilir misin?" Phil, dediği şeyi onaylayınca, ona teşekkür etti ve hızlı bir şekilde NSÖ'ye girip Charon'a doğru ilerledi. Kızlar şimdiden gölge yolculuğu yapmış olmalıydı. "Merhaba Charon. Evet, canlıyım ve uzun süre de ölmeye niyetim yok. Ama şimdi yer altına acil bir iş için inmem gerekiyor. Acaba beni oraya götürebilir misin?" konuşmasına devam ederken, drahmileri tek tek Charon'un önüne koyuyordu. Parası olmadığı için, boş boş etrafında gezinen ruhlara aldırmamıştı bile. Charon, ikna olunca en tatlı gülümsemesi ile teşekkür etti ve asansöre bindi. Sessiz geçen birkaç dakika sonra, asansör kayığa, Charon da Katherine'in bile midesini bulandıracak bir şeye dönüştü. Kızın sakinliğini korumak için mücadele ettiği birkaç dakikadan sonra, Styks Irmağı'nın kıyısına ulaştı. Kayıktan hızlı bir şekilde inip, diğerlerinin saklandığı yeri bulduktan sonra rahatladı. Diğerlerinin uzaklaşmış olmasından korkmuştu. "Nereye gidiyor?" diye sordu kıyıda oyalanan çocuğu gördüğünde. Heyecanlanmaya başladığını hissediyordu. | |
| | | Philomela Morgenstern Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 184 Kayıt tarihi : 22/04/11
| Konu: Geri: Kovalamaca (1) Ptsi Haz. 27, 2011 7:06 am | |
| Kampta çoğu kişinin dikkatini çeken biri dolaşıyordu ortalıkta. Kulübesinin penceresinden dışarıyı gözlerken fark etmişti bunu Philomela da. Belki, biraz paranoyakça düşünüyor olabilirdi, belki hamile hamile heyecan yaşamak doğru olmayabilirdi fakat şartlar ne olursa olsun o çocuğun şüpheli olduğundan emindi ve kampına bir şeyler yapabilirdi. Öyle acayip bir yürüyüşü vardı ki. Kendini kamufle etmeye çalışıyor gibiydi fakat doğrusu bunu pek becerebildiği söylenemezdi. Kafasında yün şapka bulunması normal şartlarda bir suç işlediğini veya işleyeceğini belli etmezdi fakat herkesin şortlarla, kolsuz tişörtlerle dolaştığı, yazın melezleri kavurduğu kampta böyle dolaşması eminim ki çoğu kişinin ilgisini çekmişti. Kulübeden çıkmak üzereyken masada duran çantasını aldı, içinde hiçbir zaman değişmeyen klasik şeyler vardı. Su, hançeri, bir miktar nektar. Onlarla beraber kulübeden çıktığında gözleri dört dönüyordu. O şüpheli çocuğu arıyordu yeşil gözleri. Çocuğu izliyordu, belki belli edercesine, belki de belli etmeden. İkisi de fark etmiyordu, sonuçta çocuğun kötü bir şeyler peşinde olduğu belliydi. Pegasus ahırlarına doğru ilerleyen çocuğu gördüğünde derin bir iç çekti, o da Pandion'u aramaya başladı. Etrafta birçok siyah tüylü pegasus bulunuyordu, kendininkini bulması biraz zaman alsa da kan çanağına dönmüş gözlerinden bulabilmişti pegasusunu. Elinde ona verecek hiçbir şey yoktu, yerdeki otlardan bir tutam kopardıktan sonra rüşvet niyetine Pandion'un ağzına tıktı ve kulağına fısıldadı. "Şu çocuğu takip et Pandy." dedi atının yumuşacık siyah tüylerini okşarken. Birden arkasına döndü, az buz tanıdığı üç melezi görüyordu. Bir tanesi Poseidon'un güzeller güzeli kızı Kate'di, diğeri benim sırdaşım, dert ortağım Andy'di ve diğeri de sadece adına aşina olduğum olgun Artemis avcısı Chelsea'ydı. Onlara bir selam vermek isterdi fakat şu çocuğu gözden kaybetmek istemiyordu. Çocuk havalanmadan önce havalandı, izlediğini daha az belli etmek adına. Nasıl olsa Pandion çocuğun nereye gideceğini anlayabilirdi. O benim pegasusumdu ve dolayısıyla oldukça akıllıydı. Havada havalanırken biraz ürkmüştü, daha önce bu kadar ne olduğu belirsiz bir işe havadayken kalkışmamıştı.
Pandion'un üzerinde meraklı bir şekilde uçarken aşağıya bakarak burayı tanıyıp tanımadığını kontrol ediyordu. Yeşil gözlerini kısmışken, Pandion'un yere inmeye başladığını anladı. Gözlerini kıstığında yanıp sönen ışıklarıyla kendini belli eden mekanı gördü, Nakil Sırasında Ölüm Plakçılık. Burayı biliyordu. Hades çocuğu olmayan melezlerin geldiği bir yerdi, yeraltına giriş için. Derin bir iç çekişten sonra Pandion'un üzerinde çocuğun mekana girmesini beklemeye başladı. O mekana doğru ilerlerken, Phil de Pandion'un üzerinden inmişti. Çocuğu izlerken birden az önce gördüğü üç melezi gördü. Aralarında konuştuklarını duydu. Paraları yoktu, bu durumda en çok ihtiyaçları olan şey Phil gibi bir Hades çocuğuydu. Aradan fırlamış gibi konuşmaya başladı. "Belki ben yardımcı olabilirim." dedi gülümseyerek. Kate de ona karşılık verdi, cebindeki drahmilerle plakçılıktan yeraltına inmeyi yeğledi. Ben de Andy ve Chels'le beraber gölge yolculuğu yapacaktım. Daha önce sadece bir kez yapmıştım, gerçekten baş döndüren ve mide bulandıran bir deneyimdi. "Midenizi ve başınızı tutun, yeraltına iniyoruz." dedi ve kendini zorlayarak gölge yolculuğu yapmayı denemeye başladı. İkisinin de elini tuttu, bütün isteğiyle Hades'e yalvardı ve gözlerini kapayarak konsantre oldu. Gözlerini açtığında midesi bulanıyordu, bir süre kendine gelmekte zorlanmıştı. Fakat ortamdan yeraltında oldukları belliydi. Gülümsedi ikisine de ve karşıdan gelen çocuğu görünce onları bir mağaranın eşiğine çekti. Olabildiğince fısıldayarak "Bence Kate'i beklesek iyi olur. " dedi ve ayağını vurarak, beklemeye başladı. Bir süre sonra Kate onları bulmuştu, Phil gülümsedi ve yapacaklarını izlemeye koyuldu. Dört kız beraber bir çocuğun peşinden ilerliyordu. Çocuk durmuştu, bir nehrim yanıbaşında. Bu nehri çok iyi tanıyordu kız, ağzı açık gözleri büyümüş bir şekilde çocuğa bakıyordu. Burası Styks nehriydi, ölümlülerin ölümsüzlük kazandığı Aşil'e ev sahipliği yapmış bir nehir...
| |
| | | Chelsea Cocteau-Evans Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 324 Kayıt tarihi : 20/03/11
| Konu: Geri: Kovalamaca (1) Salı Haz. 28, 2011 12:48 am | |
| Çocuk yün şapkasını bir kenara atmıştı. Kapkara kıvırcık saçları ortaya çıkmıştı. Yavaş yavaş nehre doğru ilerliyordu. Phil'in gözleri büyümüştü, Kate de aynı durumdaydı. Geç de olsa anlamıştım. Çocuk nehre girip ölümsüz olacaktı, bu işte bir çıkarı daha olmalıydı. Çocuk nehre doğru ilerliyordu. Tam o anda "Orada dur bakalım!" diye bağırdı Kate. Çocuk şaşırmıştı, yavaş yavaş geri döndü. Yeşil gözleri korku ve şaşkınlık ile büyüdü. "Si- sizin burada ne işiniz var!" dedi öfke ve şaşkınlık içinde. Phil doğrulup "Hey! Burası yeraltı, benim yerim. Şimdi söyle senin ne işin var!" dedi. Saklandığımız yerden en son ben çıkmıştım ve öfke dolu bakışlar atıyordum. Andrea’nın gerisinde bekliyordum. "Ben buraya ..." derken geriliyordu ve nehre yaklaşıyordu. Birtakım sesler duyulmaya başladı. Hepimiz aynı yöne döndük. Karşımızda hayalet ordusu vardı. Ağır adımlarla bize doğru geliyordu. Onları buraya o çocuk getirmişti, nehre yaklaşması yüzünden onlarla uğraşacaktık. Phil'in yanımızda olması beni rahatlatıyordu ama gene de tedirgindim. Sonuçta gölge yolculuğu onu yormuştu ve hamileydi. Hayaletler yaklaşıyordu, ben ise gittikçe korkmaya başlıyordum. Kaskatı kesilmiştim, hiçbirine bakamıyordum. Hayaletler saldırgan tavırlarla üstümüze yürüyordu. "Ben Hades kızı Philmela! Size çekilmenizi emrediyorum!" dedi otoriter bir sesle ama etkili olmamıştı. Daha da hırçınlaştılar. Birden aklıma çocuk gelmişti, ona baktığımda gördüğüm tek şey koşmaya başlamış olduğuydu. "Bakın kaçıyor!" dedim. Kate sinirle yere vurdu. "Phil bir şey yap, çocuk kaçıyor!" dedi sinirle. Hayalet ordusu kılıçlarını çekmişti, üzerimize geliyordu. Phil son kez uyardı. Fakat fayda etmemişti. Kate kılıcını çekti. "Sizin yüzünüzden kaçırdım o çocuğu!" dedi sinirle. Güzel gözlerini öfke bürümüştü. Kılıcını sıkıca kavramıştı. Romalı Kate çok sinirliydi. Phil hala üstünlük kurmaya çalışıyordu ama fayda etmiyordu. Uzun beyaz saçlarını sinirle savurdu. Tek yol dövüşmek gibiydi. Ben de yansımayı çıkarmıştım. Kılıçlar metalik sesler çıkarmaya başladı. Sesler ırmağın akış sesiyle birleşip yankılanıyordu. Aklımız o çocuğun nereye kaybolduğundayken bunlarla uğraşmak çok zordu. Kate aynı anda beş tanesiyle dövüşüyordu, Phil yetenekleri de kullanarak ufak bir grupla mücadele ediyordu. Andrea’ya baktığımda o benden daha rahat bir durumdaydı. "Rahat bırakın bizi!" diyerek dövüşüyordum. İş yorucu bir hal almaya başlamıştı. Sayıları bizden fazlaydı, hepsini yok edemezdik. "Kaçalım mı?" diye konuşmaya çalıştım ki hayaletlerle uğraşırken çok zordu. "Buna izin vereceğimi mi zannediyorsun?" dedi kıs kıs gülerek. Tam o anda Kate'nin kılıcı boynundan geçirdi. "Böylesi daha iyi." diyerek diğerleriyle ilgilenmeye döndü. Tam bir terminatör gibi hepsini yok ediyordu. Ama bunlar sürekli geliyordu. Phil yorulmuş gibiydi. "Yeter artık!" diye bağırdı hayaletlere, hepsi dönüp baktı. "Ben Hades kızı Philmela! Sizler benim emirlerime uyacaksınız!" dedi buyurgan bir sesle. Hayaletler durmuş ve ona bakıyordu. Gücünü toplamıştı, yavaş yavaş gerilediler. Kılıçları yarı indirip ilerlemeye çıkışa doğru yürümeye başladık. "Şu çocuğu yakalarsam!" dedim. "Aramaya devam etmeliyiz. Çok uzağa gitmiş olamaz." dedi Kate. Tüm yeraltını dolaşmam gerekse de onu bulacaktım. Phil son kez hayaletlere baktı, bizi önüne katıp yürümeye başladı. Andrea’nın durmasıyla hepimiz durduk. “Bir sorun mu var?” dedim. “Ben gelmesem iyi olur.” Dedi. “Peki, sen bilirsin. Fazla zaman kaybetmeyelim.” Dedim. Andrea’yı arkamızda bırakarak yürümeye başladık. RP BİTMİŞTİR. [size=7] Asphodelde devam edecektir [/size] | |
| | | | Kovalamaca (1) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|