Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Prensesi Kurtarmak

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Drake Tyrell Stanislaus
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Drake Tyrell Stanislaus


Mesaj Sayısı : 1178
Kayıt tarihi : 15/04/11

Prensesi Kurtarmak Empty
MesajKonu: Prensesi Kurtarmak   Prensesi Kurtarmak Icon_minitimePtsi Haz. 13, 2011 8:52 am

Mekan: Las Vegas
Katılacaklar: D. Juliet Sera Châtillon & Drake Tyrell Carter.
Kurgu: Juliet yıllar önce annesi Gaia tarafından korunmak amaçlı Lotus Kumarhanesi'ne bırakılır, şans eseri Drake bir gün oraya gider ve kendisiyle karşılaşır.



Hayatında biraz değişiklik olmasını arzulayarak ayrılmıştı Melez Kampı'ndan. Gezmek, yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak ve yeni maceralar yaşamak istiyordu. İlk durağının neden Las Vegas olduğunu bilmiyordu, tek isteği biraz kafasını dağıtmaktı. Belki de bir kartal olarak gökyüzünde süzülürken bu ışıklı ortam dikkatini çekmişti, Drake'i buraya gelmeye zorlamıştı. Bir süre hangi mekanın daha iyi olduğuna karar vermeye çalışarak Vegas sokaklarında ilerlemeyi sürdürdü. Işıklandırılmış tabelaların hepsi onu kendilerine çekiyorlardı, daha önce bir seçim yapmakta bu kadar zorlandığını hiç hatırlamıyordu. Sokağın karşı tarafında gördüğü yanıp sönen bir tabela, onu diğerlerinden daha fazla etkiledi, ateda büyülü bir şekilde kendisine çekti. Karşıya geçerken gülümseyerek "Demek Lotus Kumarhanesi." diye mırıldandı. İçeri girer girmez karşısına çıkan görevliler kendisine bir tepsinin üzerine özenle dizilmiş çiçek şeklinde kurabiyeler ikram etti. Drake ayıp olmasın diye bir tane Lotus çiçeği aldı ama kimseye göstermeden çiçeği poker masalarından birinin altına attı. Nedense o sırada canı hiç de tatlı bir şeyler yemek istemiyordu. Elindeki viski kadehinden bir yudum daha aldıktan sonra etrafı keşfetmeye koyuldu. İçerisi sanki Vegas'taki herkes takılmak için Lotus'u tercih ediyormuşçasına kalabalıktı, bu da Drake'e mekan seçiminin isabetli olduğunu gösterir nitelikteydi. Kumarhanedeki çeşitli oyunlarda takılmak onu fazlasıyla eğlendiriyordu. Bir kez daha araba yarışı oynadıktan sonra kumarhanede başka neler olduğuna bakmak istedi ve insan kalabalığının arasında ilerlemeye başladı. İçeri gireli ne kadar olmuştu, bilmiyordu. Yine de en fazla birkaç saattir kumarhanede olduğundan emindi. Lotus'ta geçirdiği her saniye, keyfini daha fazla yerine getiriyordu. İçkiyi biraz fazla kaçırdığı için düzgün bir şekilde yürümekte zorlanıyordu. Kaç kadeh içtiği hakkında en ufak bir fikri yoktu, sadece... Mutluydu! Uzun süredir böyle sebepsiz yere güldüğünü hatırlamıyordu. Biraz ilerledikten sonra karşısına minik sehpalar etrafına yerleştirilmiş sandalyelerle kaplı bir alan çıktı. Kumarhanenin her yeri gibi bu bölümü de çok kalabalıktı, dikkatle bakınmasına rağmen hiç boş yer bulamadı. Köşedeki masalardan birinde yalnızca genç bir kızın oturduğunu gördü ve o tarafa doğru ilerlemeye başladı. Derin bir nefes aldıktan sonra "Acaba oturabilir miyim?" diye sordu ve kızın cevabını beklemeden geçip karşısına oturdu. Kızın suratına bakınca istem dışı olarak gülümsedi çünkü çok güzeldi. Yalnızca... Kumarhaneye bir tiyatro gösterisinden gelmiş olacaktı çünkü üstünde yüzlerce yıl öncesine aitmiş gibi görünen kabarık etekli bir elbise vardı. Drake kızın ona pek de dost canlısı sayılmayacak bir şekilde baktığını fark edince baştaki cesaretinin uçup gittiğini hissetti. "Terbiyesizlik ettim leydim, afedersiniz." dedi soylu ve 1500'lü yıllarda yaşamış bir İngiliz beyefendisi gibi. Kız hiç bozuntuya vermeden "En azından hatanızın farkına vardınız." cevabını verince dayanamayarak kahkaha attı. "Çok başarılı bir oyuncu olduğunuz şüphe götürmez bir gerçek fakat, hala isminizi bilmiyorum." dedi. Belki de alkolün etkisindendi ama oynadıkları oyun Drake'in çok hoşuna gitmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
D. Juliet Sera Châtillon
Hera'nın (manevi) Çocuğu
Hera'nın (manevi) Çocuğu
D. Juliet Sera Châtillon


Mesaj Sayısı : 758
Kayıt tarihi : 14/04/11

Prensesi Kurtarmak Empty
MesajKonu: Geri: Prensesi Kurtarmak   Prensesi Kurtarmak Icon_minitimeSalı Haz. 14, 2011 3:19 am

Beynim o kadar boştu ki… Burada ki her şey mükemmeldi! Ancak neden hala buradaydım bilmiyordum. Nasıl gelmiştim buraya? Neresiydi burası ve elbette ki bu güzel Lotus Çiçeklerinin tarifi neydi? Kesinlikle bizim saraydaki aşçılardan birine söylemeliydim. Ama babam neredeydi ki? Beni unutmuş muydu yoksa? Ah lanet olsun! Ne biçim bir babam vardı ki benim? Üstümdeki elbiseden de sıkılmıştım. Uzun süredir bunu giyiyordum. Keşke yanıma yedek bir şeyler alsaydım. Tanrım! Ne saçmalıyordum ben? Etrafıma bakındım ve herkesin kendi halinde olduğunu gördüm. O kadar berbat bir durumdaydım ki… O kadar derin düşüncelere dalmıştım ki yanıma gelen kızı fark etmemiştim bile. ‘‘Bir Lotus Çiçeği daha ister misiniz?’’ Korkudan zıpladığımı hatırlıyorum. Sakince kızın yüzüne baktım ve gülümsedim. ‘‘Teşekkürler, şimdilik istemiyorum. Bu gün yeterince yedim.’’ Kız ısrar edecek gibiydi ancak bir anda kaybolup gitti. Bazen buralarda izlendiğimi düşünüyordum. Ne zaman istediğim bir şey olsa karşımda beliriveriyordu. Ancak isteyecek bir şeyim yoktu ki artık…

Belki biraz eğlence olabilirdi. Ancak benim gibi bir prensese de yakışmazdı. Sakince yerimde oturup ellerimle oynamaya başladım. Yapacak başka bir şey yoktu. Birkaç saniye sonra yanıma doğru yaklaşan ayak sesi ile kendime geldim.
‘‘Acaba oturabilir miyim?’’ Kendini bilmez genç beyefendiye sinirle baktım. Yüz ifadem aniden değişmişti. Kimdi bu da böyle? Hangi kendini bilmez varlık benim karşıma oturabilirdi ki? Sorma cesaretine bile sahip değilken! Üstünde hiç anlam veremediğim bir tişört vardı. Altında ise… kot pantolon? Kottan pantolon mu olurmuş? Mavi gözleri heyecanla bakıyordu. Beni görünce dudaklarının kenarları yukarıya kıvrılmıştı. ‘‘Terbiyesizlik ettim leydim, affedersiniz.’’ Hatasını bilmesi beni mutlu etmişti. Bozuntuya vermeden cevap verdim. ‘‘En azından hatanızın farkına vardınız.’’ Genç adam karşımda kahkaha atmıştı. Amacı neydi? Nasıl bir küstahlıktı bu? ‘‘Çok başarılı bir oyuncu olduğunuz şüphe götürmez bir gerçek fakat hala isminizi bilmiyorum.’’ Genç adama gözlerimi kısarak baktım. ‘‘Oyun mu? Siz ne saçmalıyorsunuz? Size şaka mı yapıyorum?’’ Sinirle ayağa kalktım ve önümde diz çökmesini bekler gibi bir bakış fırlattım. ‘‘Ben VII. Henry’nin kızıyım. Tudorların soyundan geliyorum. Adım ise Juliet.’’ Adam şaşkınca bana bakıyordu. İnsanları bozmak hoşuma gidiyordu. Tamam bir prenses olabilirdim ancak buna engel olamıyordum işte. Genç çocuğun üzerinde bakışlarımı sakince gezdirdim ve tekrardan yerime oturdum. ‘‘Şimdi biraz daha dikkatli davranırsanız sevineceğim beyefendi. Bu arada isminiz?’’ Hiçbir şey olmamış gibi davranmak onu gıcık edecekti. Bunu adım gibi biliyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Drake Tyrell Stanislaus
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Drake Tyrell Stanislaus


Mesaj Sayısı : 1178
Kayıt tarihi : 15/04/11

Prensesi Kurtarmak Empty
MesajKonu: Geri: Prensesi Kurtarmak   Prensesi Kurtarmak Icon_minitimeSalı Haz. 14, 2011 11:23 am

Karşısında oturan güzel kız ya dünyanın en başarılı oyuncusuydu ya da tımarhaneye kaldırılması gereken bir deliydi. Drake onun ne amaçla böyle davrandığını anlayabilmiş değildi aslında, belki de canı sıkılmıştı ve tek isteği biraz eğlenmekti. Yine de kendine başka bir kurban bulsa, Drake daha mutlu olurdu. Kız sinirli bir şekilde ayağa kalkıp Drake'e kınayan bakışlar attıktan sonra ‘‘Ben VII. Henry’nin kızıyım. Tudorların soyundan geliyorum. Adım ise Juliet.’’ dedi. Sesi o kadar ciddi, o kadar kendinden emindi ki, adeta Drake'i 1500'lü yılların İngiltere'sine götürmüştü. Hatta bir an ayağa kalkıp bu güzel bayana reverans yapmamak için kendini zor tuttuğunu hissetmişti. Belki de bu tiyatrocu kıza sinirlenmesi saçmaydı, sonuçta kız sadece onunla eğleniyordu. Elbette bir ihtimal daha vardı; O da kızın tiyatrocu değil de akli dengesini yitirmiş biri olma seçeneğiydi. Bu kadar gerçekçi bir rol sergilemek Drake'e göre imkansızla eş değerdi. Drake VII. Henry hakkında az çok bilgi sahibiydi fakat onun kızları hakkında pek bir bilgisi yoktu. Yani Juliet'in gerçekten yaşamış biri mi yoksa kurmaca bir kişi mi olduğu hakkında fikir sahibi değildi. Belki de Juliet kızın gerçek adıydı. Durum ne olursa olsun, bu kız Drake'i etkilemişti. Normal olan da buydu aslında, beş asır öncesine aitmiş gibi görünen ve bir kumarhanede takılan her kız, bir insanı rahatlıkla etkileyebilirdi. Rol icabı da olsa bir de küstah biri olduğu listeye eklenmeliydi tabii. Drake'in isminin gerçekten de Juliet olduğunu tahmin ettiği kız tekrar geçip yerine oturdu ve az önce neredeyse Drake'in burnuna tekme atmasına ramak kalmamış gibi ‘‘Şimdi biraz daha dikkatli davranırsanız sevineceğim beyefendi. Bu arada isminiz?’’ diye sordu. Pekala... Durum yavaş yavaş gerçekten de Drake'in sinirlerini bozmaya başlıyordu. Aslında, belki de yapması gereken şey basitti. Neden o da bu durumu kendisi için eğlenceli hale getirmiyordu ki? Suratına yerleşmeye çalışan çarpık gülümsemeyi engelledikten sonra duruşunu dikleştirdi ve ‘‘Bu... Bu ne cürret? Sakın bana Kral Philip'i tanımadığınızı söylemeyin genç bayan!’’ diye bağırdı. Sesi Lotus Kumarhanesi'nde yankılanacak derecede yüksek çıkmıştı ve karşısındaki kızın bu ani çıkışından ürperdiğini fark etmişti. İşte, Tablo Drake için şimdi çok daha zevkli bir hale gelmişti. Bardağındaki viski bitince oyalanacak yeni şeyler bulma çabasıyla cep telefonunu eline aldı. Bir melez olduğunu öğrendikten sonra da cep telefonundan vazgeçememişti. Aklına aniden gelen fikirle açtığı internet sayfasının arama motoruna 'VII. Henry'nin kızları' yazdı. Karşısına çıkacak sonuçları görmeyi merakla beklerken, Juliet'in konuşmaya hazırlandığını fark etti. Göstereceği tepkiyi fazlasıyla merak ediyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
D. Juliet Sera Châtillon
Hera'nın (manevi) Çocuğu
Hera'nın (manevi) Çocuğu
D. Juliet Sera Châtillon


Mesaj Sayısı : 758
Kayıt tarihi : 14/04/11

Prensesi Kurtarmak Empty
MesajKonu: Geri: Prensesi Kurtarmak   Prensesi Kurtarmak Icon_minitimeSalı Haz. 14, 2011 11:43 am

Çocuğun ne cevap vereceğini beklerken hiç beklemediğim bir tepki ile karşılaştım. ‘‘Bu... Bu ne cürret? Sakın bana Kral Philip'i tanımadığınızı söylemeyin genç bayan!’’ Ne? Kral Philip mi? Zihnimi yoklayamamıştım ancak nasıl bir saçmalıktı bu? Eğer kendisi bir kral olsaydı beni tanırdı. Ayriyeten bu kadar küstah olamazdı! Şaşkınlık içinde ne yapacağımı şaşırdım. Eline aldığı kare bir kutu vardı elbette. Tam karede değildi. İnce ve… değişikti! Gözlerimin pörtlemiş olduğunu hissediyordum. Ah benim sevgili Donna’m neredeydi kim bilir? Eğer burada olsaydı, hanımefendisine küstahça davranan bu beyefendiyi çoktan cehenneme yollardı. Sırtımı ve yüzümü dikleştirerek baktım genç adama. Gözlerimi kısıp, küçümseyici bakışlarımı hissetmiş olacak ki mavi gözleri ile bana baktı. Yüzündeki ifade fazlasıyla dalga geçiyor gibiydi. Elimi yumruk yaparak dudaklarıma doğru yaklaştırdım. Konuşma yapacakmış gibi öksürdükten hemen sonra sesimin kibar çıkmasına özen gösterdim. ‘‘İlk önce kim olursanız olun beni ilgilendirmez. Ben Tudor Hanedanından VII. Henry’i ve York Hanedanından Elizabeth’in kızıyım. Bunu kime sorarsanız bilir. Babamın en çok değer verdiği kızıyım ve genelde küçük yaşıma rağmen sarayda benimde fikrim sorulurdu. Bunu bilmiyorsanız gerçekten bilginiz çok az olmalı beyefendi. Eh kaçıncı zamanda olduğumu bilmiyorum ama 16. yüzyılda yaşamış bir prensese karşı kibar davranmalısınız. Çünkü karşınızda İngiltere ve İrlanda’nın Prensesi durmakta… Eğer buna inanmıyorsanız kaybeden siz olursunuz.’’ Küçük bir tebessüm ile yelpazemi çıkarttım. Pembe renk elbiseme uyan bu tüylü yelpaze ile çok şirin durduğumu biliyordum. Ayrıca bu genç adam beni gerçekten sinirlendiriyordu. Kaşlarından biri kalkmış bir biçimde beni izliyordu. Her genç gibi oda gözlerini üzerimden alamıyordu. Buna fazlasıyla alışmıştım. 16. yüzyılda olsanız bile erkekler erkekti. Hiçbir zaman değişmiyorlardı. Tek umurlarında olan kendini beğenmişlikleri ve etrafındaki kızlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Drake Tyrell Stanislaus
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Drake Tyrell Stanislaus


Mesaj Sayısı : 1178
Kayıt tarihi : 15/04/11

Prensesi Kurtarmak Empty
MesajKonu: Geri: Prensesi Kurtarmak   Prensesi Kurtarmak Icon_minitimeSalı Haz. 14, 2011 1:04 pm

VII. Henry'nin kızı olduğunu söyleyen Juliet, artık onu iyiden iyiye korkutmaya başlıyordu. Yaptığı şakaya güleceğine, kendini tanıtma işine devam etmişti. Nedense sözleri Drake'e sanki hala 16. yüzyılda yaşıyorlarmışçasına eski ve resmi gelmişti. Tuhaf, hem de çok tuhaftı... Kızın sözleri üzerine ne yapacağını bilemeyerek bir süre elindeki pembe yelpazenin bir sağa bir sola seyrini izledi. Sonra, Juliet'in başından beri rol yapmıyor olduğu gerçeği kafasına dank etti. Büyük ihtimalle kendini oynadığı karaktere çok kaptırmıştı ve belki de alkolün etkisiyse şu anda gerçekten o kişi olduğunu sanıyordu. Şimdiye kadar işi şakaya vurmuş olsa da Drake burada bir beyefendi gibi davranmalıydı, ona yakışan bu olurdu. Mahçup bir şekilde gülümsedikten sonra ‘‘Afedersiniz bayan, şaka yapmaya çalışıyordum ama anladığım kadarıyla tavrım pek hoşunuza gitmedi. Üzgünüm.’’ dedi. Bu sefer hislerinde ciddiydi fakat bir yandan da tıpkı Juliet gibi geçmiş zamanlarda yaşıyormuşçasına konuşmuş olmasına şaşıyordu. Karşısındaki kızın etki alanı oldukça genişti ve Drake'i resmen kapsama alanına almıştı.

Juliet onun özür dilemesinden memnun olmuş bir ifade takındıktan sonra tekrar konuşmaya başlayarak
‘‘Bu arada ismim Drake. Yalnızca Drake. Soylu bir aileden falan gelmiyorum, yalnızca babam bir- Neyse, boşverin.’’ dedi. Az kalsın babasının bir tanrı olduğunu söyleyerek deli konumuna düşecekti. Hoş, Juliet'in ona inanması da ihtimaldi ama risk almak istemiyordu. Kızın suratına bir süre baktıktan sonra elindeki telefon aklına geldi ve açılmış olan bilgilendirme sayfalarına göz atmaya başladı. Girdiği üçüncü sitede VII. Henry'nin gerçekten de Juliet isminde bir kızı olduğunu öğrendi. Bu iş onu iyiden iyiye korkutmaya başlamıştı çünkü Juliet'in az önce Drake'e hakkında söylediği her şey tarih sahnesinde de doğruydu. Hikayesinde sadece ufacık bir eksiklik vardı; Tarih sahnesindeki Juliet genç yaşlarında kayıplara karışmıştı ve bu dönemin İngiltere'sinde epeyce ses getirmişti. Drake yüzünün şu anda mosmor olduğunu hissediyordu. Dehşet içinde görsel arama motoruna geçip bir tablosunu bulmak umuduyla arama bölümüne 'Prenses Juliet' yazdı. Bir süre karşısına çıkan portreye ve karşısında oturan kıza art arda bakıp durdu. Bu... Bu nasıl bir şakaydı? Kız, portredekinin tıpatıp aynısıydı! Onun şaşkın halini tuhaf bulmuş gibi görünen Juliet merakla Drake'e bakıyordu. O daha konuşmaya başlayamadan yanlarında biten bir garson ‘‘Tekrar Lotus Çiçeği ister miydiniz?’’ diye sordu. Drake yapbozun parçalarının bir anda birleşmeye başladığını hissetti. Tıpkı Juliet gibi uzatılan çiçeklerden bir tane aldı fakat yine kimsenin bakmadığı bir anda onu yemek yerine yere attı. Ne yazık ki Juliet çiçeği yemişti. Drake seslice öksürdükten sonra ‘‘Prenses, bilgisayar, televizyon, cep telefonu kelimeleri size tanıdık geliyor mu?’’ diye sordu. Juliet sadece şaşkın ve anlamaz gözlerle ona bakmakla yetindi. Drake 'biliyordum' dercesine başını salladıktan sonra sandalyesinden kalkıp Juliet'in yanına gitti ve en içten ses tonunu takınarak ‘‘Bakın, dediklerime büyük ihtimalle inanmayacaksınız ama artık sizin devrinizde yaşamıyoruz. Hayatta olmanız gereken zamanın üzerinden yüzlerce yıl geçti. Buraya hapsolmuşsunuz prenses. İzin verin, sizi kurtarayım.’’ dedi. Juliet'in sözlerine vereceği cevabı merak ederken bir yandan da garsonların şüphesini çekmemeye çalışıyordu çünkü içinden bir ses izlendiklerini söylüyordu. ‘‘Ne kadar zamandır ve neden burada olduğunuzu bulmaya çalışın. O yediğiniz Lotus çiçekleri sizi hipnotize ettiğinden, bunu yapamayacaksınız.’’ derken sesi Juliet'i kendine inandırmak istediği için yalvarır nitelikteydi.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
D. Juliet Sera Châtillon
Hera'nın (manevi) Çocuğu
Hera'nın (manevi) Çocuğu
D. Juliet Sera Châtillon


Mesaj Sayısı : 758
Kayıt tarihi : 14/04/11

Prensesi Kurtarmak Empty
MesajKonu: Geri: Prensesi Kurtarmak   Prensesi Kurtarmak Icon_minitimeÇarş. Haz. 15, 2011 4:18 am

Yanımıza gelen garsondan bir tane lotus çiçeği aldım. Bunların tadı cidden çok hoştu. Tamam, bunların içinde sihirli bir şeyler olduğunu hissediyordum ancak beni etkilemiyordu. Bir lokma ısırdım ve derin nefes aldım. O kadar güzeldi ki… Tanrım. O sırada yanımda olan çocuğun sorusu ile irkildim. ‘‘Prenses, bilgisayar, televizyon, cep telefonu kelimeleri size tanıdık geliyor mu?’’ Bilgisayar mı? Oda neydi? Bilgi, sayar… Bilgi mi sayıyordu acaba? Televizyon? Onun hiçbir mantıklı açıklaması yoktu ya da cep telefonu… O da neyin nesiydi? Birde bu telefon denilen şeyin cep için olanı da mı varmış? Şaşkınlık içinde çocuğa baktım. Acaba benimle yine dalga mı geçiyordu? Ah tanrım lanet, lanet! Neler oluyordu böyle? Drake denilen çocuk sakince yanıma geldi ve bir şeyler fısıldamaya başladı. ‘‘Bakın, dediklerime büyük ihtimalle inanmayacaksınız ama artık sizin devrinizde yaşamıyoruz. Hayatta olmanız gereken zamanın üzerinden yüzlerce yıl geçti. Buraya hapsolmuşsunuz prenses. İzin verin, sizi kurtarayım.’’ Nasıl yani? Hayatta olmamam mı gerekiyordu? Neler oluyordu böyle? Drake’e inanmayan gözlerle baktım. ‘‘Ne kadar zamandır ve neden burada olduğunuzu bulmaya çalışın. O yediğiniz Lotus çiçekleri sizi hipnotize ettiğinden, bunu yapamayacaksınız.’’ Kendisinden biraz uzaklaştım ve düşünmeye başladım. O çiçekler beni etkilemiyordu. Ah ama biliyordum, hepsi büyülüydü işte! Kendimden emin bir şekilde güldüm ve Drake’e döndüm. ‘‘Öncelikle o bahsettin çiçekler beni etkilemiyor. Nedenini tam bilmiyorum. Geçmişimi ise… tam olarak hatırlayamıyorum.’’ Biraz düşünmem gerekiyordu. Neden buraya gelmiştim? Amacım neydi? Babamın üzüntüden kahrolduğunu hatırlıyorum ve bir kadın… Sarı ipeksi saçları, mavi ışıldayan gözleri… İsmi neydi? G-gaia… Hemen çocuğa baktım ve düşünmeden sordum. ‘‘Gaia’nın kim olduğunu biliyor musun?’’ Sorum fazlasıyla garipti fakat heyecan içinde sormuştum. Çocuğun rengi birden solmuştu gibiydi. Yavaşça başını salladı. Şuan güvenebileceğim tek kişi o’ydu ve ne biliyorsam söylemeliydim. ‘‘Beni buraya o getirdi. Gaia… Söylediği kadarıyla annemmiş. Öz annem. Onun kim olduğunu hatırlayamıyorum. Söyler misin, o kadın kim?’’ Çocuk bayılacak sandım ama neyse ki böyle bir şey olmamıştı. Sadece tek düşüne bildiğim o kadındı. Gaia…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Prensesi Kurtarmak
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Icylla, Buz Prensesi
» Yeni Melezi Kurtarmak

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: Las Vegas :: Lotus Kumarhanesi-
Buraya geçin: