Sarı top gökyüzünü aydınlatıp, kavurmaya devam ediyordu. Yanında ona eşlik eden iki bulut vardı. Birisi ağzından ateş püsküren bir ejdere benziyordu. Diğeri de ejderin püskürttüğü ateş izlenimini veriyordu. Riodon kamp meydanında gökyüzüne bakıyordu. Gördüğü manzaraya kapılıp giderken aklından bir ejderhanın üzerine bindiğini hayal ediyordu. Bir gün bu hayallerin içinde yüzerken boğulacağını hiç düşünmüyordu. Sürekli hayal etmeye devam ediyordu. O yukarı bakarken, kamptaki melezlerden biri onun iki ayağını birbirine bağlıyordu. O kadar derin hayallere dalmıştı ki, ayaklarının bir ip tarafından sıkıldığını fark edemedi. Hayali ejderhasını yere indirip, hayallerinden çıkınca yerinden kalkmaya çalıştı. Yerle buluştuktan sonra ayaklarının bağlı olduğunu fark etti. Yüzünü istemeyerek yere sürtüp havayla buluşturdu. Boynu çok ağrıyordu. Yere düşmenin verdiği ani hareketle tutulmuştu boynu. Sağ elinin üzerine düşmüş olmasıyla beraber, sol eliyle ayağına bağlanan düğümü çözmeye çalıyordu. Zorlana zorlana düğümü çözmeyi başardı ve sağ eli rahata kavuştu.
Eli uyuşuk olmasına rağmen düştüğü yerden kalkmış ve kampı turlamaya koyulmuştu. Meydanda oradan oraya yürüyen melezler kafasını döndürmeye başlamıştı. Boynunun ağırmasının da etkisiyle yakınında olan ahırın kapısına dayandı. Kapının üzerindeki pegasunun başını fark ettiğinde saçından damla damla salya aktığını görmüştü. Ellerini saçına götürmemek için kendini zor tuttu. Yaslandığı yerden ayağa kalktığında üç tane pegasusun ona baktığını gördü. En sağdaki olan alaycı bir şekilde "Merhaba sevgili melez. Yoksa salyalı mı demeliydim," dedi. "Keser misin şu salyalarını her tarafa akıtmayı Slfyon," diyerek sağdakinin sözünü kesti. "Tek sorunun buysa yandaki bölmeyi seçebilirsin Eritry." Onların konuşabildikleri Riodon'un mitoloji kitabında geçmiyordu. İlk defa pegasusların konuştuğunu duyuyordu. Bu onu şaşırtmıştı. "Pegasusların konuşabildiğini yeni öğrenmişe benziyorsun seni küçük melez," diyerek devam etmişti Slyfon. "Siz ikiniz kampa yeni gelmiş bu melezi rahat bırakın da önünüzdeki suyu için. Özellikle sen Slyfon. O kadar salya akıttıktan sonra susamışsındır," dedi soldaki, adını henüz bilmediği buz mavisi rengindeki pegasus. "Teşekkür ederim. Bu arada benim adım Riodon. Seninki nedir acaba," dedi Riodon. "Icylla," diyerek cevap verdi pegasus. Riodon yavaş adımlarıyla Icylla'nın yanına gitti. Eliyle başını okşarken kampta ilk defa bir pegasusa bu kadar bağlandığını hissetti. Icylla "Bu kadar yeter. Fazla okşanmayı sevmem," diyerek Riodon'un elini başıyla itti. Riodon biraz hayal kırıklığına uğrayarak ahırın etrafına bakındı. Yerde hiç ısırılmamış bir elma gözüne çarptı. Yere eğilerek elmayı aldı ve ahırın önündeki su bölmelerinden birinde elmayı yıkadı. Ayakta dikleşerek Icylla'ya elmayı verdi. Pegasus çok acıkmış olacak ki Riodon elini uzattığı an başını hızlı bir şekilde öne eğerek elmayı kaptı ve yemeğe başladı. Icylla hızlı hızlı elmasını bitirdiktan sonra Riodon'a teşekkür etti ve onu istediği zaman ziyaret edebileceğini söyledi. Riodon'un yüzünde mutlu bir yüz ifadesi belidi. Riodon birden tuvaletinin geldiğini hissetti. O da Icylla'ya teşekkür etti ve tuvaletin yolunu tuttu.
Konu: Icylla, Buz Prensesi 
Ptsi Ağus. 01, 2011 12:55 pm