12- Ormanda rp yazacaksın.
Mekan: Orman
Katılacaklar: Sadece sen.
Sıkıntıyla kampta turlarken ayaklarının onu ormana getirmiş olmasına şaşırmamıştı çünkü bu durumla ilk kez karşılaşmıyordu. Nedensiz yere bunalıp duruyordu bu aralar sık sık, nefes almakta dahi zorlanacak duruma geliyordu. Tek kurtuluşu bir şekilde kafasını dağıtmaktı ama bunu da pek başarabildiği söylenemezdi. Kendine boşu boşuna eziyet ettiğini düşünüyordu ama bu durumu değiştirmek için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bir süre aylak aylak ağaçların arasında dolandıktan sonra düz bir kayalık bulup üzerine oturdu ve kafasını ellerinin arasına alıp baş ağrısını dindirmeye çalıştı. İyi değildi, hiç iyi değildi... Nedenini bilmediği halde böyle ıstırap çektiği için zaman zaman kafayı yemiş olduğunu düşünüyordu. Ne kadar zamandır devam ediyordu bu durum? Belki iki hafta, belki daha fazla zamandır. Çaresi veya bir kurtuluşu da yoktu; Düzelmek için her şeyi zamanın iyileştiriciliğine bırakacaktı. Hayatında birkaç değişiklik yapmanın onu rahatlatabileceğini düşünüyordu. Bu değişikliklerin neler olabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Belki kısa bir geziye çıkabilirdi, belki ihtiyacı olan yeraltına gidip macera yaşamak veya Em Teyze'yi ziyaret etmekti. Tehlikeli durumlarla karşı karşıya kalmak onun için hep eğlendirici ve kafa dağıtıcı olmuştu, bunların yine işe yarayacağını içten içe biliyordu. Tabii sorumlulukları vardı artık, canını istediği gibi tehlikeye atmadan önce düşünmesi gereken kardeşleri, dostları ve kardeşleri vardı. Aklına ona değer veren kişiler geldiğinde gülümsedi. Sevdiklerini düşünmek onu rahatlatıyordu. Sevildiğini bilmesi, paha biçilemez bir duyguydu onun için. Keşke, tüm insanları doğru tanımış olmayı başarabilseydi. Bazen en çok değer verdiği kişilerden birinin, aslında Drake'in sevgisini hak etmeyen biri olduğunu fark ediyordu. Herkes onun gibi düz ve açık değildi, bunu yeni yeni öğreniyordu. Nedense bazı insanlar hayatı bir tiyatro sahnesi sanıyor ve doğaçlama yapmak yerine kendi yazdıkları senaryoya bağlı kalmayı tercih ediyorlardı. Maskelerini takıp kostümlerini giyiyor ve insanları aldatıyorlardı. Drake nefret etmesi gerektiği halde seviyordu onları, daha çok da takdir ediyordu. Birilerini türlü oyunlar oynayarak da olsa parmakta çevirmek, gerçekten yapılması zor bir başarıydı. Düşüncelerinin akışını beğenmeyerek biraz başka şeylere odaklanması gerektiğini düşündü. Kafasını kaldırıp karşısında uzanan türlü türlü ağaca baktı. Ağaçlar... Drake onları hiçbir zaman sevememişti. Sert duruşlarını, çizgilerinden hiçbir zaman kaymıyor olmalarını hayranlık uyandırıcı buluyordu. Rüzgarla dalgalanan yapraklarının neşeli hışırtıları, her baharda aynıydı. İnsanlar yaşlanır, acizleşirdi. Oysa ağaçlar, hayatta geçirdikleri her yılın sonunda daha da güçlü, dirençli hale gelirlerdi. Güzel kadınlara şarap gibi yıllar geçtikçe güzelleştikleri yönünde iltifatlar yapılırdı bazen. Bu iltifatları asıl hak eden, karşısındaki dev defne ağacıydı ona göre. Küçük bir fidanın büyümek için yalnızca ve yalnızca suya, biraz da güneş ışığına ihtiyacı vardı. Bu kadar basitti hayata tutunması. Kimsenin onun için çabalamasına gerek yoktu. Güçlüydü ağaçlar, yalnızlığa bağışıktı. Drake bunun için sevmiyordu onları işte, onda olmayan birçok şeye sahip oldukları için. O asla yalnız yapamayacağını biliyordu. Su ve ışık ona hayat vermek için asla yeterli olmazdı. Aradan geçen birçok yılın ardından kendini bıraktığı yerde dimdik bulamazdı. Onlarla kıyaslandığında tek artısı yürüyebilmesiydi belki ama ayakları onu bu kampın dışına çıkaramadığı sürece, bu özelliğin de pek işe yaradığı söylenemezdi. Elbette biliyordu isterse çekip gitmekte serbest olduğunu; Sorun bunu yapacak kadar cesur olmamasıydı. Sevdiklerine ve onu sevenlere arkasını dönemezdi. Onları bir başlarına bırakamazdı, kendini de onlardan mahrum edemezdi. Hiçbir zaman sigaraya veya içkiye bağımlı olmamıştı ama arkadaşlarına ihtiyacı vardı. Onları özler, hayatının her anında yanında isterdi. Küçüklüğü, başkalarına hasret duyarak geçmişti. Melez olduğunu öğrendikten sonra kendisi gibi birçok kişiyle tanışmış, bazılarınıysa çok sevmişti. Elbette kardeşlerinin yeri çok ayrıydı. Drake'e göre hepsinin kalbinde ayrı bir yeri vardı. Kocaman bir aileye sahipti ve ailesinin onu sevdiğini biliyordu. Buna rağmen üzgündü, belki de elindekilerle yetinme sanatını hala öğrenebilmiş değildi. İçindeki sıkıntıyı nasıl geçirebileceğini ciddi ciddi düşünmesi gerektiğini biliyordu ama bulduğu fikirlerin hepsinin neticede varacağı uç, bir süreliğine çekip gitmesi olacaktı, bundan da emindi. Herkese ve her şeye rağmen gitmeliydi, kendine gelene kadar da yuvasına dönmemeliydi. İlk başlarda o da sevdikleri de zorlanacaktı belki ama sonrasında hepsi daha mutlu olacaktı. Onun için çok zordu bu kararı vermek, zoru her zaman seven biri olduğu için kendini şanslı hissetti. Kendinden emin bir şekilde gülümsedikten sonra ayağa kalktı. Yapması gereken şey basitti; Eşyalarını toparlayacak ve... Gidecekti.