Gözümü yavaşça açmaya başlamıştım. En son hatırladığım sınır bölgesinde görünmeyen bir şeye çarpışım ve yere düşüp bayılmıştım. Uyandığımda ise farklı bir yerdeydim. Burası neresiydi bilmiyordum. Ama öğrenmem uzun sürmeyecek gibiydi. Yanımda bir kadın vardı. Kadın kheiron gibi bir sentordu. “Neredeyim ben ? “ diye sordum. “Merak etme revirdesin yere düştün ve sonra ise buraya getirildin.” Dedi. “Peki. Argo nasıl en son onu göndermiştim.” Dedim. “Sanırım pegasusundan söz ediyorsun. Evet gitti şu an söylediklerine göre çok hırçın vaziyetteymiş kimse durduramıyor. Buradan gidince ona uğra lütfen.” dedi. “Tamam. Uğrarım.” Dedim. Çok kötü sırtım ağrıyordu. Çünkü sırt üstü düşmüştüm. Bu ne kadar ağrıyacaktı böyle. Çok kötüydüm. Sonra kadın bana gelip bir şeyler içirmeye başladı. “ Bu ne böyle.” Dedim. “ Nektar kendini iyi hissettirir.” Dedi. Ve haklıydı yavaş yavaş toplanmaya başlamıştım bile. Bunları duymuştum ama hiç tatmamıştım, çok güzellermiş. Nektarı çektiğinde biraz daha vermesini isteyecektim ama bunlardan fazla yiyip içmek öldürürmüş. O yüzden konuşmamaya karar verdim. 1 saat daha burada kalmamı istedi sonra gidebilecekmişim. Uzandım ve uyumaya başladım. Ağrı hala devam ediyordu gene de. Yarım saat sonra uyanmıştım ve beklemeye başladım. O yarım saat geçmek bilmedi. O yüzden sırtımın ağrısı geçince daha 15 dakika vardı bekleyemicektim. Dışarı çıktım önce pegasus ahırlarına gittim ve debelenip duran argo’ya iyi olduğumu gösterdim. Sonra da kulübeme gittim. Ve yatağıma uzanıp bütün gün uyumaya başladım.