Kulübede oturmuş yatağımda Yeraltı Dünyası Haritasına bakıyordum.Styks Nehrini işaretleyip çantama koyduktan sonra portatif zırh yüzüğümü ve yiyecek bir şeyler koydum.Günler süren planlamalar sonunda yenilmez olmaya hazırdım.Styks nehrine girmeyi planlıyordum.Kulübeden çıktım ve ahıra yürümeye başladım.O sırada yanıma Arthur geldi.
-''Jim,bakıyorum hazırlanmışsın.Nereye gidiyorsun ?''.
-''Sessiz ol Arthur,Styks nehrine gidiyorum''.
-''Styks Nehri mi,bu hiç iyi bir fikir değil ahbap.Oraya girersen çıkacağın kesin bir şey değil.Ayrıca Yeraltı Dünyasında!''
-''Hiç uğraşma Art,ben gideceğim.Kimse buna engel olamaz!''
-''O zaman bende geliyorum''.
-''Tamam gel,ama seni uyardım''.
Böylece ahırlara gittik ve pegasuslarımızı aldık.Bir kaç dakika sonra birlikte New York üstüne Los Angeles`e doğru uçuyorduk.Tehlikeye gideceği yeri fısıldadım ve uykuya daldım.
Bir süre sonra uyandım.Tehlike inişe geçmişti.Arthur ve pegasusu tam yanımızda uçuyordu.Arthur uyandığımı görünce konuşmaya başladı;
-Demek uyandın Jim,işte şurada NSÖ Plakçılık!
Pegasuslarımızı bıraktık ve uzaklaşmalarını söyledik.Pegasuslar uzaklaşırken NSÖ Plakçılığın kapısına bakıyordum.''Canlılar Giremez'',''Berduşlar Giremez'' gibi yazılar vardı.Hemen içeri girdik.Hazır cesaretim varken onu kaybedip geri dönmek istemiyordum.
Lobi gri eski mobilyalar ve soluk insanlar ile doluydu.Kenarda da bir masa vardı.Masada uzun,soluk tenli bir adam oturuyordu.Yavaşça masasına gittim.''Yeraltı Dünyasına Girmek İstiyorum''.Adam bana baktı ve gözlerini kıstı;''sanırım paran yoktur ha ?''.Hemen cebimden yirmi drahmi çıkarıp masaya koydum.Adamın gözleri parlıyordu.Şu asansöre gelin dedi elini yanında ki kapıya uzatarak.Kapı yavaşça açıldı,içerisi pusluydu ve berbat kokuyordu.Asansöre bindik,adamda asansöre bindi ve elini salladı.Asansörün kapısı bir anda kapandı ve aşağı inmeye başladık.