Kano gölündeki güzel manzaraya karşı uyumak kadar güzel bir şey yoktur. Tabii salağın biri sizi uyandırmaya çalışmaz ise. Kulübede uyumaktan sıkılıp kano gölüne gidip bir banka oturdum. Manzara güzeldi ve etraf da sakindi. Yani tam uyuma havası vardı ve ben bunu kaçırmak istemiyordum. Banka uzandıktan birkaç saniye sonra uykuya dalmıştım. Biraz dinlenip sonra tekrar uyuyacaktım sanırım.
Saydam ve değişken rüyalarda gezinirken dış dünyadan gelen hışırtıları duydum. Gitgide yakınlaşıyorlardı fakat bozuntuya vermedim. Muhtemelen rüzgar esince çıkan yaprak hışırtısıydı. Sesler artık dibime bir anda birkaç sarmaşık ayaklarıma dolandığında hızla sıçrayıp yerimden kalktım. Karşımda kampta yalnız birkaç kere gördüğüm melezlerden biri duruyordu. İsmini seçemesem de onun hakkında bir iki şey duymuştum. Sarmaşıkları parçaladım ve çocuğun nafile yere attığı birkaç çiçeği de ezdikten sonra karşısına çıktım. Sinirden resmen kuduruyordum. Bu ne laubalilikti böyle?! Rahatça uyuyamayacak mıydık yani? "Seni aptal çocuk, ne yaptığını sanıyorsun?!" Karşımdaki çocuk benim kadar sinirli olmasa da garip bir ego ile bana bağırmaya başladı. "Üzgünüm sizi uyandırdım. Ayı Yogi'nin erkek kardeşi. Aptal şey!" Söyledikleri artık bardağı taşıran son damla oluyordu. Ayağa kalkıp çocuğun yanına gittim ve kolayca onu yakasından tutup havaya kaldırdım. "Haydi, bunları bir daha söyle bakalım! Ah, hatırladım. Sen Daphne'nin kardeşi olan şu küçük ve narin çocuksun değil mi? Bir de İngiliz kraliyet ailesinden miydin? Ah, üzgünüm dük bey, son saygı kırıntılarımı da şimdi bu göle gömeceğim!" Çocuğu sertçe yere atıp üzerine çıktım. Demek bu çocuğun burnu bu kadar kalkıktı ha? "Burnun çok havalarda sanırım. Onu düzeltmekten başlasak iyi olacak." Ona çok büyük bir zarar vermeyecektim; fakat yine de bir ders alması gerekiyordu. Burnuna kırılmayacak; fakat aşırı derecede acıtacak şekilde bir yumruk attım. Çocuktan boğuk bir inilti yükseldi. "Ah, kusura bakmayın majesteleri. Bu estetik ameliyatınız oldu. Bir de duş ister misiniz?" Çocuğun deminki halinden eser yoktu. Kafasını hızlıca iki yana salladı. "Ah, hayır ama. Rica ediyorum, duş almak önemlidir." Çocuğu yakasından tuttuğum gibi tek hamlede kaldırdım ve göle doğru fırlattım. "Bir de kafanızı yıkamamı ister misiniz? Evet, bence istersiniz." Ben de denize girdim ve çocuğun kafasını tutup suyun altına soktum. Çocuk boşuna debeleniyor ve etrafa yumruklar savuruyordu. Birkaç saniye daha tutup ölmemesi için suyun üzerine çıkardım. Çocuk daha şok etkisinden çıkamadan yüzünde bir yumruk patladı. "Özür dilerim, bu da kendinize gelmeniz içindi. Buraya gel bücür, sana yapacak çok şeyim var. Beni uyandırmak ne demek göreceksin." Çocuğu sürükleyerek gölden dışarı çıkardım.