Çok uzun süren bir bayrak kapmacadan daha çıkmıştık. Bayrak kapmacalar hepimizi çok yoruyordu. Çünkü hem sabahtan akşama kadar sürüyor hem de rakip her zaman dişli oluyordu. Yani iyi rekabet vardı ve biz tüm gücümüzle savaşıyorduk. Bu bayrak kapmacanın galibi de tabii ki yine biz olmuştuk. Bu yüzden yatıp dinlenmek yerine küçük bir kutlama yaptık ormanda. Biraz eğlendikten sonra herkes kulübesine dağılmaya başladı. Kısa bir süre içinde kimse kalmamıştı. Ben kardeşlerime geliyorum diyerek onları yollamıştım. Dinlenmek istemiyordum ve biraz temiz hava almak iyi gelirdi. Ormanda tek başıma kalmıştım. Bir ağaca yaslanıp bugün yaşadıklarımı düşünmeye başladım. Tiffany’e yani Apollon kulübesine karşı savaşmak benim için zor oluyordu. Ama kulübem için buna mecburdum. Çok şükür ki yarışmada hiç Tiffany’e rastlamamıştım. Bu içimi biraz olsun rahatlatmıştı. Çünkü ona rastlasaydım bayağı kötü olurdu. Aklımdan Tiffany’i çıkararak yarışmayı düzgünce düşündüm. Bizim takım iyi çalışlm9şlardı. Kırmızı takım olarak çok uğraştık. Canla başla çalıştık ve sonuç olarak ödülümüzü aldık. Mavi takım bize göre daha güçsüzdü. İçki içmeye başladım. Bir süre sonra bayağı geç olduğunu fark ettim. Ayağa zor bela kalktım. Of, ne kadar da yorulmuştum. Bacaklarım falan ağrıyordu. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Hava serinlemeye başlamıştı ve karanlıktı. Bu hava benim en sevdiğim hava olduğu için burada uzun zaman kalabilirdim ama şu an uyku daha cazip geliyordu. Onbeş yirmi dakikan kadar yürüdükten sonra ormandan çıktım. Buradan kulübelerin ışıkları görünüyordu. Gözümü kısıp baktım. Daha çok mavi takımın Işılları yanıyordu. Gülmeye başladım. Yenilmek acıydı. Yürümeye devam ettim. Kulübeme geldiğimde hemen içeri girdim ve kimseyi uyandırmamaya çalışarak odama çıktım ve kendimi uykuya attım.