BÖLÜM 1
YALNIZLIĞIN FISILTILARI
Takvimden bir yaprak daha kopardım.21 AĞUSTOS.15.yaş günüm.Yarın doğum günümdü.
' Ne kadar hızlı geçmiş zaman' diye mırıldandım.Takvimden uzaklaşıp pencerenin dışında ki yangın merdivenine oturdum.Kafamı ellerimin arasına aldım ve annemi hatırlamaya çalıştım.Zihnimde hiçbir kıpırtı yoktu.Annemi sadece fotoğraflar da görmüştüm.Onu nasıl hatırlamazdım,hala aklım almıyordu.3 yaşımdayken ölmüştü.Halbuki 3 yaşımda ki, İngiltere gezimizi hatırlıyordum.Babam, o gezide annemin de olduğunu söylemişti.Peki neden annemi hatırlamıyordum? Tam bunları düşünürken her zaman ki gibi garip bir şey oldu.Etrafımda bir ışık huzmesi belirdi.Halisülasyondur muhtemelen, dedim kendi kendime.Son zamanlarda çok fazla halüsilasyon görüyordum.Örneğin; Geçen hafta markette bir kadın yansıması görmüştüm.Sarı saçları,kapkara gözleri vardı.Gözlerinin içi gülüyordu.Arkama döndüğümde, kadın yok olmuştu. 'Belki annemdir' diye mırıldandım. 'Belkii'
BÖLÜM 2
SENİ SEVİYORUM BABA
Babamın hediyesi görülmeye değerdi.Sevindim sevinmesine ama, bir o kadar da mahcup olmuştum.Babam London'un vitrininde gördüğüm ayakkabıları almıştı.
"Şey,baba.Bunları nasıl aldın?"dedim çekinerek.
"Önemli değil Oliviam,Bankadan kredi çektim."dedi.
"Baba gerek yoktu aslında,bunları geri verebilirsin.Diğer ayakkabımı kullanabilirim.Eskimemişti zaten"dedim.Hayatta isteyeceğim son şeydi babamı zor duruma sokmak.Babam gözlerimin içine baktı.Ellerimi tuttu.
"Bunları kafana takma,hayattan umduğum tek şey senin mutlu olman"dedi.Böyle duygusal şeylere gelemezdim,ama bu çok fazlaydı.Babam ağladığımı görmesin diye ona sarıldım.Sırtımı okşadı.
"Hadi şimdi hazırlan,şekerlemeciye gideceğiz."dedi.Of! İşte bu süper bir fikirdi.Hayır diyemeyeceğim tek şey,Brooklyn'in en ünlü şekercisi William Amcaydı.Hemen odama koştum.Kapımı kapatmadan önce babama seslendim.Kafasını kaldırıp bana baktı.
"SENİ SEVİYORUM BABA "
BÖLÜM 3
GARİPSEME!
William Amca neredeyse 100 yaşındaydı.Ama ruhu bir çocuğun ki gibiydi.Benimle şakalaşıyor,şekerlerimi çalıyordu.Dükkan her hafta sonu olduğu gibi yine kalabalıktı.Babam dükkanda iş arkadaşını görmüş,onunla koyu bir sohbete dalmıştı.Benimse yapacak hiç bir şeyim yoktu.Şeker dükkanının hemen yanında ki oyuncak dükkanına girdim.Anahtarların olduğu bölüme gittim ve kedi motifli bir anahtarlık aldım.Kasada ki adam etiketi okuturken bende kasiyer masasının üstünde ki inek oyuncağı inceliyordum.Gerçekten çok güzeldi.Pahalı olduğu belliydi.
"Şu oyuncağın fiyatı ne?"diye sordum ineği göstererek.Kasiyer oyuncağa baktı.Kafası karışmış gibiydi.
"Bilmiyorum"dedi.
"Sizin isminiz ne?" Bunu neden sorduğunu bilmiyordum ama
"Hanna Marin"dedim.Birden tatmin olmuş gibi
"Harika,bu sizin"dedi oyuncak ineği bana uzatarak.Kasiyerin iyi olmadığını düşünmeye başladım.
"Neden benim?"dedim.Kasiyerin aklı başka yerde gibiydi.
"Bilmiyorum.Bunu size bir bayan vermemi istedi.Ama bayanı hatırlamıyorum.Çok garip" dedi.Oyuncağı elime aldım ve etrafına baktım.Belki bir not falan vardır diye düşündüm.Hiç bir şey demeden dükkandan çıktım.Şeker dükkanına gitmek istemiyordum.Sadece eve gitmek istiyordum.Bu oyuncağı bana kim bırakmış olabilirdi? "BİR BAYAN"demişti kasiyer.Babam olamazdı.Edebiyat Öğretmeni Bayan Bortens.Hayır o kadın benden nefret ediyordu.
"Hanna,hediyeni beğendin mi?"
BÖLÜM 4
BENİ RAHAT BIRAKIN.
Sesi duyunca irkildim.Otomatikmen sesin geldiği yere döndüm.Sapsarı saçlar,kapkara gözler...Tanrım! Bu kadını tanıyordum.Markette gördüğüm kadın.Ağzımdan çıkan tek şey
"Kimsin?"oldu.Kadın bana doğru yaklaşmaya başladı.
"Ben Hera"dedi.Ne ilginç bir isim diye düşündüm.
"Şey,ismini kastetmedim.Neden beni takip ediyorsun demek istemiştim." Gülümsemesi silinmedi.
"Seni takip etmek zorundayım.Seni korumalıyım"dedi.Beni takip etmek ZORUNDA.Beni korumak ZORUNDA. Vay bee...
"Özel bir korumaya ihtiyacım yok,babam var.O korur beni."dedim.Arkamı dönüp yürümeye başladım.Sanırım peşimi bıraktı diye düşünürken birden önümde belirdi.
"Nasıl yaptın be onu?!"dedim geri geri giderek.Nasıl yanıma bu kadar hızlı gelebilmişti ? Kadın sinirlenmiş gibiydi.
"Beni dinlemiyorsun Hanna. " dedi.
"Peki,anlat"dedim.Ne anlatacaksa artık.
"Ben Hera.Tanrıça Hera!" dedi.5 saniye kendimi tutmayı başardım.Daha fazla da tutamadım.Kahkayı bastım.Gülmekten ölüyordum resmen.Kadının yüzü kaskatı keslmiş bana bakıyordu.Sonunda kendimi zapt edip
"Biliyor musun? Bende Hadesim aslında.Arada bu kılığa giriyorum"dedim.Nefes alamayacak duruma gelmiştim.Kadın
"İnanmıyor musun?"dedi ters ters.Gülmeyi kestim.
"Bak dostum.Çok fazla film izliyorsun sanırım."dedim.Gözleri parladı.
"Peki"dedi.Elini çırptı ve gözlerimin önünde 6 metreye kadar uzadı.Gülmem bir anda kesildi.Sonra elini bir daha çırptı ve eski haline geldi.Kalbim küt küt atıyordu.
"Sen nasıl yaptın bunu?"dedim şaşkın şaşkın.İyi ki tenha bir sokaktaydık.Bunu caddede yapsaydı, herhalde sivil savunma ekiplerini çoktan çağırmışlardı.
"Hala inanmıyor musun Hanna?"dedi.Tabiki de inanmıyordum.Ben bu kaçıkla niye konuşuyordum ki zaten.En iyisi kaçmak diye düşündüm.Arkamı dönüp kaçmaya başladım.Arkamda ki ayak seslerini duyabiliyordum.Ayağım takıldı ve yere düştüm.
"Lanet olsun"dedim.Yanıma geldi.
"Benden korkmamalısın,Manevi annen sana zarar vermez." Bu cümle kilit noktam olmuştu sanırım.Olduğum yerde kaldım.Manevi Annemi demişti az önce?
"Manevi annen derken?"dedim.
"Bunları anlatmak o kadar zor ki." Elini uzattıı ve ayağa kalkmama yardım etti.Cebinden inciye benzeyen bir şey çıkarttı.Bana uzattı.
"Al bunu.Bunu ez ve melez kampı de, tamam mı?"dedi gözlerimin içine bakarak.
"Öyle yapınca ne olacak?"dedim.Kahkayı bastı.
"Melez Kampına ışınlanacaksın."dedi.Ama hayır,hiç bir yere gidemezdim.Babamı yalnız bırakamazdım.
"Üzgünüm,olmaz.Babam.Onu bırakamam"dedim.
"Babana söyledim.Hadi Hanna bana biraz güven.Senin iyiliğin için buradayım"dedi.İçimden bir his ona güvenmem gerektiğini söylüyordu.Bana verdiği inciyi yere koydum.Üstüne bastım ve
"MELEZ KAMPI"dedim.Nereden bilebilirdim ki; Herşeyin yeni başladığını.