En ufak bir tepki göstermeden, bulduğu bir kayanın, sert yüzeyine oturmuş, rahat etmeye çalışırken az sonra başlayacak olan bayrak kapmacayı düşünüyordu. Heyecanlı değildi, sadece Melez Kampı'nda ilk kez katılacağı için meraklıydı. Roma Melez Kampı'nda, bazen buna benzeyen şeyler yaptıklarını hatırlıyordu. O etkinliklerde, genelde kimse yaralanmadan kurtulamazdı. Disiplin ve hırs, dostluğu bile ezerdi. Aaron ile birbirlerini neredeyse öldürecek kadar yaraladıkları olmuştu. Eğer bir Mars çocuğu karşısında yenilmiyorsa, buradakilerin de onu zorlayacağını sanmıyordu. Çevresine kendini beğenmiş bakışlar atmakla meşgul olduğu için en başta Lucy'i dinlemese de, romalı lafını duyunca, biraz da olsa normalleşmeyi başardı ve Athena Kulübe'sinin liderine dönerek, onun dediklerini dinlemeye başladı. "...Ve Katherine saldırı grubunda olacak. Savunmada ise Artemis Avcıları var..." Yeniden dinlemeyi bıraktığında öfkelenmişti. Eski anıları hatırlamanın zamanı mıydı şimdi?! Sırf bu yüzden kaçırmıştı planı. Ne yazık ki Lucy'den yeniden anlatmasını istemeyecek kadar onurlu bir kızdı. Eliesha'dan da öğrenebilirdi bazı şeyleri. Ne de olsa kulübesinde, en iyi anlaştığı kardeşlerinden biriydi. Lucy, konuşmasını bitirdiğinde, herkesin kendine güveni yerine gelmiş gibiydi. Katherine onlara baktığında, gözlerindeki kararlılığı görebiliyordu. Bir an için Lucy'e hayran olmadan edemedi. Bu kadar kişiye karşı, kendilerine güven kazandırmak ve konuşmak, kolay değildi. Roma Melez Kampı'nda, çoğunlukla sadece bir haykırma yeterdi. O zaten herkesi canlandırır ve savaşma isteğini artırırdı. Gördüğü kadarı ile, burada cesaret verici bir konuşma yapmak gerekiyordu. Katherine, bu yüzden kendinden utanmadan edemedi. Konuşma yapmaktan hiç anlamazdı o.
"Sen romalı bir melez olduğun için, tabi ki de saldırı grubunda bulunuyorsun." Diye, sorduğunda anlatmaya başlamıştı Eliesha. "Athena Kulübesinin yarısı savunmada, yarısı saldırıda olacak. Böylece her iki tarafta da iyi sonuç alınabilecek planlar yapabilecekler. Aslında, bazı kulübeler haricinde, çoğu kulübenin yarısı savunma, yarısı saldırıda. Böylece eşit dağılım yapılmış olacak. Athena ve Hephaistos Kulübesi, ikiye bölünemedikleri için bazı değişiklikler yapmak zorunda kalındı. Üstelik, Hephaistos Kulübesi, tuzak hazırlamakta ustalar. Demeter Kulübesi ile birleşip, ormanın içine gizli tuzaklar yerleştirdiler. Bayrağa ulaşmaları zor olacak. Onlarda üvey babamızın çocukları olabilir. Burada biz varız. Evet. Bizden dört kişi su yakınlarında olacak ki kolayca saldırı yapabilsinler." Katherine, kardeşini hayatında hiç yapamadığı bir dikkatle dinliyordu. Saldırı grubunda olması rahatlatmıştı onu. Savunma yapmak, hiç de ona uymuyordu. O bunları düşünürken kardeşi anlatmaya devam ediyordu. "Hepimiz, küçük gruplar halinde ormana dağılacağız. Kalabalık olursak, çabuk fark edilir ve tuzağa düşeriz. Hades çocuklarının gölge yolculuğu yapabilmeleri en büyük avantajımız." Neden avantajları olduğunu söylememişti. Sanki birinin onları duymasından korkuyor gibiydi. Katherine ona hak verdi. Bu ormanda her şey olabilirdi. Eliesha, konuşmayı keserek, Katherine'nin eline küçük bir cisim bıraktı. "Bunu Hephaistos Kulübesi'ndekiler yaptı. Diğer gruplarla iletişim halinde olabilmemizi sağlayacak. Onların bayrağına ulaşırsak, asla tek başımıza saldırmayacağız. Farklı noktalardan aynı anda saldıracağız." Kabul etmeliydi ki, Ateş Tanrısı'nın çocukları, oldukça iyi işler beceriyorlardı. Yetmiş sekiz kişiyi, gruplara ayırmak zor olsa da, en sonunda altı kişilik gruplar oluşturuldu. Hangi gruba katılacağını merak ederek, herkesi bir gruba yerleştirmek için yeniden konuşmaya başlamış olan Lucy'i, geldiğinden beri hiç yapamadığı bir dikkatle dinlemeye başladı. O an, gözlerinden kararlılığı okunuyordu. Eğer kaybederlerse, ki bunun olacağını sanmıyordu, gerçekten öfkelenecek, üzülecek, aklına gelen her türlü kötü şeyi yapacaktı. Şimdilik bunu diğerlerinin bilmesine gerek yoktu. Bu yüzden, dıştan sergilediği, yapmacık sade görünümüne devam etti.
Herkes yerini aldıktan sonra, Katherine de kendi grubuna katıldı. Kimlerle grup olduğuna baktığında, şansın ilk defa onunla olduğunu hissetti. Lucy, Mana, Dioné, Eliesha ve Anna ile aynı gruptaydı. Herkes bir an için sessizliğe gömüldüğünde, avcıların ağaçlara yerleşme sesi duyuldu. Hepsi tabi ki de orada değildi. Bazıları, farklı yerlere saklanmıştı. Onlar da sessiz olduktan sonra, rahat bir nefes aldı. Ormandaki mekanik tuzaklardan bile ses çıkmıyordu. Ceres yani Demeter çocukları, onları saklamak için iyice çalışmış olmalıydı. Kaza eseri, kırmızı takımdan kimsenin o tuzaklara yakalanmamasını diledi. Venüs... Afrodit çocukları için biraz şüpheli olsa da, aralarında çok iyi savaşanlar olduğunu duymuştu. Yine de o an için, savunma kısmına kafa yoracak zamanı yoktu. Aklında sadece bir düşünce vardı. Biz kazanacağız.
~~
Sonunda başlamıştı. Takımdaki herkes görev yerlerini almış, saldırıda görevli olanlar ilerlerken, savunmadakiler bayrağa en yakın noktada durmuş, gelecek herhangi bir saldırıyı önlemek üzere her tarafı dikkatli bir şekilde incelemeye başlamışlardı. En ufak bir hareket bile silahlarını oraya doğru doğrultmaya, önemsiz bir şey olduğunu anlayana kadar tedbiri elden bırakmamalarına sebep oluyordu. Katherine, en ufak bir kaygı ya da güvensizlik hissetmiyordu grubuna karşı. Üvey kardeşleri ile karşı takımda olmaları onu bir an için üzmüş olsa da, sonuçta her iki takımında suda hakimiyet kurmasını sağlamıştı. Bu da eşitlik anlamına geliyordu. Lucy'nin sessiz ve dikkatli bir şekilde talimatlar verdiğini zar zor duyuyordu. O kadar sessiz konuşuyordu ki, Hephaistos çocuklarının yaptığı kulaklıklar olmasa, birbirlerini hiç duyamayacaklarını düşünmeye başlamıştı. Bir an için çevresini gözetlemeyi bıraktığında, kendini kulaklıklar arası yapılan konuşmaya odaklandı. Herkes sessizdi ama atılan adımların sesleri ve ormanda barınan canavarlar rahatlıkla duyulabiliyordu. Bu da biraz sinir bozucuydu.
Güneş, tüm ihtişamı ile ormanı aydınlatırken, bu işten hem hoşlanmış, hem de nefret etmişti. Hoşlanmıştı; etrafın aydınlık olması çevrelerini daha iyi görmelerini sağlıyordu. Üstelik Nyks çocuklarının gücünü azaltıyordu. Hoşlanmamıştı; Artemis avcılarına göre Apollon çocukları daha güçlü durumdaydılar. Bu da onların aleyhineydi. Henüz mavi takım ile karşılaşmamışlardı ama onların önünde ilerleyen gruplardan talimatları alıyorlardı. Yaklaştık. Henüz göremedik. Lucy, onlara yavaşlamalarını, aynı anda gitmeleri gerektiğini anlatmaya çalışırken, Katherine bir anda kötü hissetmeye başlamıştı. Lucy'nin de anladığına emindi. O ana kadar saldırmamış olmalarının bir sebebi vardı. Onlara tuzak kurmuşlardı. Unuttuğu şey yüzünden neredeyse başını, ağaçların o sert ve pürüzlü gövdelerine vuracaktı. Işınlanma, iki kez anlatılan plan... Ayağını öfkeli bir şekilde yere vurdu. O an hiç de romalı bir melez gibi davranmadığının farkındaydı ama bu umurunda bile değildi! Hissettiği tek şey öfkelenmiş bilinciydi.
Bağırışları kulaklıklarından duyduklarında, neredeyse sağır olacağını sanmıştı. Herkes, o anın şoku ile donup kalmıştı sanki. Kate'in ise yaptığı ilk iş kulaklığı çıkarmak olmuştu. Gruptaki diğer arkadaşları da onun yaptığını yaptıklarında, herkes Lucy'nin fark ettiği şeyi gördü. Güneş eskisi kadar parlamıyordu artık. Etraf karanlıklaşmıştı, gece gibi. Gece... "Lanet olsun!" Sesinin ormanda yankılandığına emindi. "Pereant, hospotio Apollo!" Herkesin ona baktığını gördüğünde, bir an için yüzü kızarsa da çabuk toparlandı. Toparlanmasını sağlayan, ona doğru koşan adımların sesleriydi. Herkes silahını çıkarmış gelen kişiye bakarken, Eliesha herkese silahını indirmesini söyledi, Gelen kişi kırmızı takımda, başka bir gruba yerleştirilmiş melezlerden biriydi. Hızlı nefes alış verişinden, korktuğu sonucunu çıkarmıştı. Ama bu kadar korkmasına sebep olacak şey ne olabilirdi ki? Çocuk sanki onun düşüncelerini okumuş gibi önce derin bir nefes aldı, ardından konuşmaya başladı. Konuşması, herkesin lider olarak gördüğü Lucy'e hitabe idi. "Dediğin gibi, gruplar halinde farklı açılandan yaklaşıyorduk mavi takım bölgesine. Bir anda etraf karardı ve sanki gece oldu. Yanımda duran kız çığlık atmaya başlamıştı. Hiçbir şey hissedemediğini, göremediğini söyleyip duruyordu." Tüyleri diken diken olmuştu Katherine'nin. Hiçbir şey hissedememenin nasıl bir şey olacağını düşünmeye çalıştı. Dioné, çocuk ile konuşurken, Mana ve Maria, bitkilerle neler yapabileceklerini tartışıyorlardı. Eliesha ve Lucy ile birlikte konuşmaya başlayan Katherine ise, bunu nasıl etkisiz hale getireceklerine dair derin bir tartışmaya dalmışlardı. Yine de zamanları geçiyordu ve eğer çabuk olmazlarsa bu yarışı kaybedeceklerini de biliyordu. "Hades çocukları." Dedi Dioné bir anda. "Ne demek istiyorsun?" Diye sordu, en yakın arkadaşına. "Etkisiz hale getirmekten konuşuyordunuz." Bir an için çocuğa döndü. "Hades çocukları ile iletişime geçin. İşinize yararlar." Aslında oldukça mantıklıydı bu söyledikleri. Lucy anında kulaklığı yeniden kulağına taktı ve herhangi bir Hades çocuğunu bulmak için oradan konuşmaya başladı.
Bir anda, esen rüzgar, arkasına bakmasına sebep oldu. Neredeyse çığlık atacaktı ama son anda kendisini kontrol edebildi. Hades'in oğlu Hector, onların söyleyeceği dinlemek için gelmişti. Lucy, yüzünde kurnaz bir gülümseme ile Hector'a doğru ilerledi ve kimsenin duyamayacağından emin bir şekilde kulağına planı fısıldadı. Ne yapacağını anlayan Hector, Maria'yı yanına alarak gözden kayboldu. Katherine, onların ne yapacağından emin değildi ama, Demeter ile Hades çocukları birlikte bir şeyler başarabilirlerdi. En azından güçlerinin büyük yardımı olacaktı.
Mana, onların yanına gelen çocuğun yaralarını iyileştirirken, bir kez daha üç kız plan yapmaya çalışıyorlardı. Buldukları kütüklerin üzerine oturmuş, yumuşak toprağın üzerine, buldukları sivri uçlu bir dalla harita çizmiş. Gidecekleri noktaları belirliyorlardı. Onlar bununla uğraşırken bir anda çığlıklar kesildi. Çığlıklar kesildiğinde, duydukları tek ses, hareket eden bitkiler ve çarpışan kılıçların yankılanan iğrenç sesiydi. Bunu fark eden Lucy, hızlı bir şekilde diğer takımlarla iletişime geçti. "Çabuk olun. Oradan uzaklaşın!" Yeniden kılıç sesleri duyulmadan önce, harekete geçen grupların sesleri yankılandı etrafta. Katherine kılıcını çıkarmış, Lucy'e bakıyordu. "Anlaşılan artık saldırı zamanı?" Onaylayan bakışlarla karşılaşınca, sonunda harekete geçecek olmanın verdiği mutlulukla gülümsedi ve mavi takımın bölgesine doğru ilerlemeye başladı.
~~
Durum, kırmızı takım için hiç de iyiye gitmiyordu. Kılıcı ile saldırmaya koşarken, kimseye fark ettirmeden onu kenara çekmesi ile anlamıştı. “Hades çocukları hakkında söylediğim şeyi dinlemiş miydin?” Yüzü kızararak, olumsuz anlamda başını salladı. Lucy, bunu duyduğuna şaşırmış görünüyordu. Yine de hemen toparlandı ve Katherine'nin kulağına yaklaşıp, ona önce Hades çocuklarının görevini, sonra da kendisinin ne yapması gerektiğini anlattı. O kadar hızlı davranıyordu ki mavi takımdakilerin, Lucy'nin bu iki dakikalık yokluğunu fark etmeyeceklerinden emindi. Lucy'e anladığını belirtircesine gülümsedikten sonra, çevresine son bir kez bakınıp, kırmızı takımın alanına doğru koşmaya başladı. Peşinde kimsenin olmadığından emin olmak için bazen arkasına baksa da, kimsenin olmadığını görünce rahatlıyor ve hızını arttırıyordu. Yine de yavaştı. Şimdi kim bilir savaş alanında neler oluyordu? Aslında, öğrenmek ve oraya gidip biraz kan dökmek için sabırsızlanıyordu. Ama kendisine verilen görevi de harfiyen yerine getirecekti. Bundan geri dönüş yoktu. Bu düşüncelerle kendisini cesaretlendirmeye çalışırken, Denizdeki İnci'yi, yüzük haline çevirdi. Ona ağırlık yapacak her şeyden kurtulması gerekiyordu.
Kırmızı takım savunmasına gelene kadar koşmaya devam etti. İçinden tüm Tanrılara teşekkür ederken, savaştıkları bölge ile savunmalarının, birbirlerine çok uzak olmaması onu sevindirmişti. Tabi bu mavi takımın saldırıyı geçtiği anda, onların savunmasına ulaşabileceği anlamına da geliyordu. Ama Katherine savunmada görevli olan melezlere güveniyordu. Güven, şu anda kırmızı takımın en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biriydi. Neyse ki takım halinde çalışmayı biliyorlardı. İyi bir plan hazırlamışlardı. Tuzakları ise yerlerini bilmeyenler için geçmek neredeyse imkansızdı.
Savunmaya yaklaştığında, birden omzunun üzerinden geçen ok, eğilmesine sebep olmuştu. "Hey çocuklar! Benim Katherine. Şu Romalı Amphitrite kızı hani." Rahatlayan birkaç mırıltıyı dinledikten sonra, ağaçtan inip ona doğru yürüyen Satellite'ye doğru ilerledi. "Bir sorun mu var?" Katherine'nin suratında acı bir gülümseme oluştu. "Birden fazla sorun var. Kulaklıktan dinlemediniz mi?" Diğer avcıların da söylendiğini duyabiliyordu ama o sadece konuşan Sat'e odaklanmıştı. "Çığlıkları duyduktan sonra çıkardık. O yüzden soruyorum ya." Bu sözün karşılığında gözlerini devirdi ve "Yon ve Zack." Demekle yetindi. Konuşmadan sonra aklına gelen kulaklığını taktığında, herkesin aynı şekilde cebinde duran cihazlardan, kılıç ve bağırış seslerini dinledi. Henüz önemli bir şey olmamıştı. Bu konuda rahatlayarak, bayraklarının yanına gitti ve durdu. Çevresine ateş saçan öfkeli gözlerle baktıktan sonra, çevrede hiç Hades çocuğu olup olmadığına baktı. Gözüne kimse ilişmemişti ve bu sinir bozucuydu. Kulaklığı yeniden takıp, isimleri bağırmaya başladı. Robyn, Stell, Sele ya da Hector'un cevap vermesini beklerken, bir sağa bir sola gidiyor. Bu planın işe yaramazsa neler olacağını düşünerek titriyordu. Bayrak kapmacanın başında kendini belli etmeyen heyecanı, şimdi kendini göstermeye başlamıştı işte. Eğer içlerinden biri hemen gelmezse, yakalandıklarını düşünüp, korkmaya başlayacaktı.
Bayrağın altına oturmuş beklerken, en sonunda kulaklığı çıkardı. Hades çocuklarından kimsenin savunmada kalmadığını biliyordu. Alanın ortasında birden beliren Robyn'i gördüğünde, neredeyse sevinçten havalara uçacaktı. "Robyn! Sonunda! Geldiğin için teşekkür ederim." Meraklı bakışlarla karşılaştığında, Lucy'nin planını Hades çocuklarına anlatmadığını düşünüp, yeniden panikledi. Bir de plan anlatmakla mı uğraşacaktı şimdi? "Lucy, sana ne yapacağınızı anlatmadı mı yoksa?" Aldığı cevap karşısında, biraz da olsa rahatlamıştı. "Hayır, anlattı ama bunu son ana kadar yapmayacağız sanıyordum." Katherine de öyle düşünmüştü. Anlaşılan Lucy'e göre son an gelmişti. Aslında bu planı, mavi takımın düşünmemiş olmasına inanamıyordu hala. Bu onun, ortalık alanda, kahkaha atmasına sebep olacaktı neredeyse. Ama deli gibi gözükmemek için toparlandı ve Robyn'e açıklamaya karar verdi. "Saldırıya geçtik ve ne olduğunu anlamadığım şeyler dönüyor. Anlaşılan Lucy bunu şimdi yapmamızı istiyor." Robyn, bu açıklama ona yetermiş gibi omuz silkti. Katherine sonunda harekete geçeceklerini düşünerek gülümsedikten sonra savunmada görevli olan diğer melezlere baktı. "Döndüğümüzde elimizde bayrak olacak." Kendinden bu kadar emin konuşmuş olmasının, onlara az da olsa umut aşılamış olmalıydı. En azından Katherine öyle umuyordu. Robyn onu kolundan tuttuktan sonra, bir an için her yer karardı. Yolculuk bittiğinde, Katherine kusmamak için ilk kez annesine dua etmeye başladı.
~~
Mavi takımın bayrağı ellerinde, sevinç naraları atarken, karşılarında gümüş ışıltılar saçarak beliren Tanrıça Artemis'e hayranlıkla baktı. Tanrıça, onların kazandığını söylemek için gelmiş olmalıydı. Tahmin ettiği gibi de oldu. "Hepiniz harika planlar oluşturmuştunuz. Ancak bazen bu yeterli olmayabiliyor. Mavi takım, oldukça iyi bir iş çıkarmış olmasına rağmen bayrağı alan kırmızı takım oldu. Tebrikler kırmızı takım!" Bunu duyan Katherine gülümsedikten sonra, kendilerine tek tek gülümsemiş olan Tanrıça'nın gidişini izledi. Kırmızı takımdakiler sevinçlerini gösterirken oradan uzaklaştı. Yeterince eğlenmişti. Şimdi biraz dinlenmek istiyordu.