Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Dorianna'nın Kurgusu~

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
D. Juliet Sera Châtillon
Hera'nın (manevi) Çocuğu
Hera'nın (manevi) Çocuğu
D. Juliet Sera Châtillon


Mesaj Sayısı : 758
Kayıt tarihi : 14/04/11

Dorianna'nın Kurgusu~ Empty
MesajKonu: Dorianna'nın Kurgusu~   Dorianna'nın Kurgusu~ Icon_minitimePaz Nis. 17, 2011 3:06 am

Her zaman ki gibi yine yapmıştı yapacağını. Çalmıştı bir şeyler. Üç beş kuruş ve birkaç değerli eşya... Bu gidişle usta olacaktı, belli. Kimin aklına gelirdi ki şirin bir çocuğun bunları yapacağı? Kimsenin… Sessizce soğuk ve harap olmuş yatakhaneye girdi. Yatakların çoğu dağınık çoğu ise düzenliydi. Ancak buranın rutubetini hangi neden örtebilirdi? İçeriye dolan sigara dumanı yüzünden küçük burnunu buruşturdu. Burayı sevmese de onun tek yuvasıydı. Alışmıştı artık bu pis dumana, rutubete ve onun canından çok sevdiği kardeşlerine… Kardeşleri? Öz değildi elbette. Onlarda yetimdi. Hayatın en zor şartlarını geçirmişlerdi birlikte. Daha yedi-sekiz yaşlarına bir sürü afacan yumurcak… Tabi onların başlarında olan ve hala ailelerini bulamamış olan yetim ağabey, ablalar. Öğretmenleri yok muydu? Onlarda vardı elbette… Fakat kim umursardı ki onları? Çoğu zaman bu çocukları çaresizce bırakıp gitmiş, zoraki işini yapan görevliler… Kimse onları istemiyordu elbette, biliyordu bunu. Kalakalmıştı dünya da küçücükken… Hatırlamıyordu hiçbir şey. Ne gelirdi ki elinden? Etrafa göz gezdirip zaman harcadığını fark edince kendine geldi. Yapması gereken küçük bir iş vardı. Elindeki kendince değerli olan eşyalarını dolabına saklayacaktı. Akşam ise canından çok sevdiği kardeşleri ile paylaşacak bunlarla bir şeyler yapacaklardı. Minik ayakkabılarının çıkardığı gıcırtı seslerini duymazdan gelerek yatağına doğru ilerledi. Kendisinden beş yaş büyük olan Jack’in burayı topladığını hissetmişti. Minik yüzünde bulunun o kıvrımlı dudaklarının kenarı havaya kalktı. Tabi ya Jack Ağabeyi… Belki de kardeşleri arasında en sevdiği oydu. Her zaman farklı davranırdı ona. Geceleri ne zaman yağmur yağsa ve uykusu kaçsa ağlardı küçük yumurcak… Jack, duyar duymaz küçüğüne destek olurdu. Onu rahatlatacak birkaç şarkı söyler ve masal anlatırdı. Sesi de o kadar hoştu ki… Uykusu gelirdi insanın… Hatırladıkça gözleri doluyordu. Yine mi aynı şey olmuştu? Yok, bu sefer değil. Şimdi başka şeylere üzüleceğini hissediyordu. Sanki her anı eskiden gelen bir anıydı. Kalbi göğüs kafesinden çıkacak gibiydi. Ne oluyordu ona böyle? Neyse ki dolabının kapanı hemen açtı. Giysilerinin altına saklamaya başladı elindeki değerli eşyaları… Fazla da uzun sürmemişti. Elinde ve cebinde bulunan her eşyayı sakladıktan sonra gülümsedi. Ancak o da ne? Parlak koyu mavi bir kutu… ‘Aç beni!’ diyordu. Hani Alice Harikalar Diyarında bir yiyecek bulup onu yiyordu ya, o aklına gelmişti. Ye beni misali… Bu hikâyeyi de anlatmıştı ona Jack Ağabeyi… Acaba o neredeydi? Belki de ağabeyinin yine ona küçük bir jestidir bu kutu. Hep böyle sürprizler yapardı küçüğüne. Kutu o kadar güzeldi ki… En sonunda dayanamadı ve kutuyu eline aldı. Elinden kalbine doğru ilerleyen güç akımını hissediyordu. Buda neydi? Kutu daha da parıldamaya başlamıştı. Sanki onun için yaratılmıştı. Kutunun üstünde bir görüntü belirdi. Mankenleri andıran sarı saçlı ve mavi gözlü hoş bir bayan… O kadar tanıdıktı ki ve o kadar benziyordu ki kendisine akrabası olabileceğini düşünmüştü. Yoksa kayıp halası ya da teyzesi falan mıydı? Tabi ya nereden bilirdi ki o? Hiçbir şey hatırlamıyordu. Gözlerinin dolduğunu hissedince yine teslim etti kendini hüzne… Gözyaşları yanağından kutuya damlıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Kutu çok mu umurundaydı? Hayır, belki de şuandan itibaren hayatını mahvedecekti. İçinde tanıdık ve bir o kadar da saf sesin yayıldığını hissetti. ‘Ağlama… Sadece kutuya bak.’ Şaşkınlıkla etrafına baktı. Kimse yoktu. Kafasını tekrar kutuya çevirdiğinde rahatladı ve minik ellerini kutuya doğru hareket ettirdi. Kutuyu açar açmaz karşılaşacağı şeyi hissediyordu sanki… Bir mektup ve bir harita… Birden yüzü aydınlandı. Ne içindi bu? Mektup uçuk mavi tonlarındaydı ve arkasında muhteşem bir el yazısı ile ‘kızıma…’ yazıyordu. Kızıma? Bu o muydu? Annesinden mi gelmişti? Yıllardır bunun için her şeyi yapan kız sonunda annesini bulmuş muydu? Dolabının yanında çömeldiği için hemen kalktı ve yatağına oturdu. Yatağının üstüne kutuyu yerleştirirken de diğer eliyle gözyaşlarını siliyordu. Yavaşça mektubu eline ve okumaya başladı içinden…

Sevgili kızım…
Biliyorum, sen kimsinde bana kızım diyorsun şimdi? Ancak bunu yapmalıydım. Bunu yaşamalıydın. Hayatın zorluğunu öğrenmen gerekiyordu. Ancak dayanamadım işte… Daha on beş yaşındasın ve ben artık hayatına girmeliyim. Seni korumam gerek. Seni koruyacak insanların yanına gitmen gerek. Ömür boyu böyle yaşayamazsın. Şimdi bana gelmiş ne demek istiyorsun ve ne zorluğu gibi kelimeler kullanacaksın. O yüzden karşılaşmadan önce sana her şeyi bu mektupta anlatacağım. Umarım senin için her şeyi yaptığımı anlarsın. 29 Haziran… Dünyaya geldiğin o gün senin için her şeyi mi feda edebileceğimi anladım. Babanla sevdiğim adamla yaşamak istiyordum. Ancak ben bir tanrıçaydım. Deniz dibi tanrıçası… Âlemimi nasıl bırakabilirdim? Babanı da tehlikeye atmak istemiyordum. Sevdiğim adamı… Onun yaşamak için her şeyi yapardım ancak onu tehlikeye atamazdım. Onu her şeyden daha çok sevmiştim. Sonra sen geldin işte… O kadar güzel ve saf bir bebektin ki… Poseidon’un yani Deniz Tanrısının –eşim- seni öğrenmesi ile hayatının mahvolacağını biliyordum. Bu yüzden izini kaybettirmek için her şeyi yaptım. Babana veremezdim seni, Poseidon ikinizi de kolaylıkla bulup öldürebilirdi. O yüzden şimdi bu yetimhanedesin ve kendini o kadar iyi saklıyorsun ki şuana kadar karşına hiçbir canavar çıkmadı. Yanında kalan erkek kardeşlerin seni korumama yardım etti. Sadece bir kişi gerçeği biliyordu. Jake… Doğru tahmin ağabeyin olan Jake. O bir satir… Seni koruması için görevlendirmiştim. Ne zaman karşına bir tehlike çıksa o olay büyümeden hallediyordu her şeyi. Mükemmel ve deneyimli bir satir olduğunu itiraf etmem gerek. Neden şimdi her gece annen seni izliyor dediğini anladın mı? Çünkü ben her gece seni izliyordum. Ağladığında her ne kadar tanrıça olsam bile içim parçalanıyordu. Benim güzel kızım… Şimdi sana verdiğim harika ile melez kampına gitmen lazım. Senin gibi olan çocuklarla birlikte yaşayıp onlarla birlikte eğitilmelisin. Şimdi hazırlanıp Jake ile birlikte kampa gitmen gerek. Lütfen kızım… Seni görmek için sabırsızlanıyorum. Her şey gönlünce olsun ve Tanrı Zeus seni korusun.

Sevgilerle Tanrıça Amphitrite…



Buda neydi böyle? Kız neye uğradığını şaşırmıştı. Kendisine doğru yaklaşan ayak seslerini duymadı bile. Omzuna dokunan eli görünce onun Jake Ağabeyi olduğunu anlamıştı. Yavaşça kafasını kaldırdım ve biricik ağabeyine baktı. Gitmek zorundaydı. Burayı ve kardeşlerini bırakmak zorundaydı. O bunları düşünürken Jake sessizce konuşmaya başladı.
‘‘Do, üzülme. Buraya tekrar geleceksin. Onları ikimizde yalnız bırakmayacağız. Hem Matt ve Clara’da burada. Lütfen… Seni korumam gerek o yüzden hemen gitmeliyiz.’’ Kız bu sözleri duyunca gözlerini sımsıkı kapattı ve kafasını salladı. Artık bir şey yapamazdı. Gitmesi gerekti. Yeni bir yer bulmalıydı. Fakat artık yeni biri olamazdı. O hala kendi olacaktı. Erkek Do olarak kalacaktı.


*Şimdi kampa geldiğinde herkes onu erkek olarak bilicek. Bu yalanı bilen tek kişi Satir Ağabeyi Jack olacak. Hatta Do o kadar yakışıklı bir çocuk olacak ki, çoğu kız onun peşinde koşacak. Özel kurgular için pm beklerim. Unutmadan kampa erkek olduğu için Dori'yi ''Dolphus Schranz'' tanıyacaksınız.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dorianna'nın Kurgusu~
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nyl'in Kurgusu
» Lucy'nin Kurgusu
» Ness'in Kurgusu ~
» Eliesha'nın kurgusu
» Mana'nın Kurgusu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Genel :: Kurgumuz :: Bireysel Kurgular-
Buraya geçin: