Cintia B. von Dorff Nemesis'in Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 664 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Cintia B. von Dorff Cuma Nis. 15, 2011 8:53 am | |
| Annemin "Evet, işte burası son durak kızım." demesiyle yavaş ve sıkıntılı bir biçimde arabamızdan indim. Uzaktan yeni okulum görünüyordu. Etrafı yüksek ağaçlar tarafından sarılmış kocaman kampüs, koleje daha uzakta olmamıza rağmen gayet rahatlıkla görülebiliyordu. Birkaç saniye derin nefesler eşliğinde kocaman üniversite binasını seyrettikten sonra annem düşüncelerimi bölerek "Hadi Cintia, bavullarını yurda yerleştirdikten sonra, daha kampüsü gezeceğiz." dedi. "Gezeceğiz mi ? Sanki benimle gelecekmiş gibi konuşuyorsun anne." dedim ciddiyetimi bozmadan. Annem "Çok yoğun olduğumu biliyorsun Cintia, lütfen annene biraz anlayış göster tatlım." deyince daha fazla sinirlerime hakim olamayarak "Merak etme, nasılsa bundan sonra sana yük olmayacağım ! Beni başka bir eyaletteki üniversiteye postalayarak benden kurtuldun. Artık senden on beş yaş küçük sevgilinle birlikte rahat edersiniz !" dedim bağırarak. Bunu söyleyerek çok ileri gitmiş olduğumu biliyordum ama daha annem bana bağırmaya kalmadan telefonu çaldı ve "Benim acil gitmem gerekiyor, seninle sonra konuşacağız Cintia von Dorff." dedi ve yanağıma isteksiz, acil bir öpücük kondurdu. Nedense annem yanağımı öpmüş gibi değilde, yanağıma kafa atmış gibi gelmişti. Kendi kendime güldüm ve annemin arabasına binerek hızla uzaklaşmasını izledim. Araba gözden kaybolunca "Ahh, yine tek başına kaldın Cindy." dedim seslice. Kocaman bavullarımı aldım ve kızlar yurdunun tarih kokan, dimdik merdivenlerinden kollarım koparak çıktım. Normalde annemin beni gönderdiği okullarda bunu öğrenciler değil, görevliler yapardı ama anladığım kadarıyla annem, buraya beni eğitim için veya rahat etmem için değil, benden kurtulmak istediği için göndermişti. Bir baş belası değildim, hatta çok da olgun sayılırdım ama dilim keskindi; annem ve genç sevgilisinden lafımı esirgemezdim. Sonunda güç bela merdivenleri çıkmayı bitirince, annemin elime tutuşturduğu kağıdı açtım ve oda numaramın on üç olduğunu öğrendim. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. İçerisi bomboştu, ama bir dakika. Sanki bir çift kırmızı göz görmüştüm. Hayal görüp görmediğimi anlamak için ışıkları açtım ama hiçbir şey yoktu. Oysa gördüğümden emindim. Ben şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışırken omzuma birinin dokunduğunu hissedince hiçbir şeyden korkmayan ben, çığlığı kopardım. Hızlıca arkama döndüm ve bir çocukla burun buruna geldim. Çocuk "Heey sakin ol güzelim! Yeni öğrenciler korkutucu olduğumu söylerler ama çığlık atacak kadar korkunç olduğumu sanmıyorum. Bu arada ben Matt." dedi. "B-ben de B-barbara C-cintia." dedim ve hoş çocuğun elini sıktım. "Yenisin galiba, yoksa seni fark etmemem mümkün değil." dedi çekici bir bakışla. Ben de "Evet, yeniyim. Sen de buranın çapkınısın galiba." dedim. "Eh, öyle diyorlar. Bavullarını yerleştirmene yardım etmemi ister misin ? " dedi ve gülümsedi. Normal şartlarda kabul etmezdim ama burada daha yeniydim ve bu çocuktan hoşlanmıştım. En hoş yüzümü takınarak cevap verdim; "Tabii, çok memnun olurum Matt."
Matt ile bavulumu yerleştirdikten sonra burası hakkında bayağı bir bilgi edinmiştim. Matt'i de tanımıştım. Aslında bayağı hoş bir çocuktu. Onunla ve çevresiyle birkaç saat kampüsün içerisindeki "Drakon's" adındaki Çin Lokantası'nda takılmıştık. Matt'e "Dragon'u yanlış yazmışlar galiba." dediğimde Matt yüzünü buruşturmuş ve herhangi bir tepki vermemişti. Bu oalyı fazla kafama takmamıştım ve günü sonlandırmak üzere odama gidiyordum. "Aslında burası hiç fena değilmiş." diye düşündüm ve kapıyı açtım. O an birden pencerem açıldı ve yılanı andıran bir tıslama sesi duydum. Hemen ışıkları açtım ve yeni yerleştirdiğim odamın altını üstüne getirdim. Görünürlerde hiçbir şey yoktu. "Rüzgar sesiydi herhalde." dedim ve hızlıca penceremi kapattım. Kurguladığım korku filmi senaryolarını aklımdan atmaya çalıştım ve hızlıca geceliğimi giyerek yatağıma yattım. Ne kadar denesem de uyuyamıyordum. "Koca kız oldun, hala korkuyorsun Barbara." diye düşündüm. Yorganımı başımın üzerine çektim ve burada yaşayacağım zamanların hayalini kurmaya başladım. Tabii bu hayalleri kurarken, burada sadece bir gün kalacağımdan habersizdim. Hayal kurmak biraz olsun beni rahatlatmıştı ama pencerem tekrar açılınca daha fazla burada kalamayacağımı anlamıştım. Geceliğime aldırmadan, koşar adımlarla Matt'in odasını bulmaya çalıştım. Bana daha önce ne olur ne olmaz diye oda numarasını vermişti. Koridorun sonundaki oda onun olmalıydı. Kapısını çalmadan içeri girdim ve "Matt, uyan, acil bir durum var !" diye bağırdım. Matt "Ne, n'oluyor ?" diye sordu. "Kalk Matt! Odamda sesler duyuyorum. Daha fazla o odada kalamam. Ben-" "Şşş, sakin ol Cindy." Matt hemen yanımda bitmişti. Bana sarıldı ve "Sakin ol ve herşeyi teker teker anlat." dedi. Bu hareketi beni rahatlatmıştı. Tam söze başlayacaktım ki bacağımın yanında bir hayvanın dolaştığını hissettim. Ama hayvanı görmek için aşağıya baktığımda bir kedi veya köpek değil, Matt'in keçi ayakları olduğu fark ettim. Çığlığı kopardım ve "Tanrıım sen bana nasıl bir oyun oynuyorsun ! Bunlar da ne böyle ?" diye bağırdım. Matt "Hey, bu kadar kaba olma. Ben bir satirim ve haliyle bacaklarım keçi bacağı." dedi. "Bi-bir dakika, satir mi ?" diye sordum. Matt de "Evet evet, ama bu konuyu daha sonra konuşuruz, sen ne diyordun ?" diye sordu. Ben Matt'in bacaklarına şok olmuş bir vaziyette bakarken, Matt'in dürtmesiyle odamdaki canavar meselesini anlattım. Anlattıklarım bitince "Eee, odamdaki tıslayan canavar olayını anlattığıma göre, senin şu korkunç keçi bacaklarına geçebilir miyiz ?" diye sordum. Matt "Bak Barbara, şu an konuşmamız gereken daha önemli şeyler var, drakonlar burada, eğer yaşamak istiyorsak kaçmalıyız." dedi. "Ne drakonu, neler oluyor ?" diye sordum. Matt de sırt çantasına bir şeyler tıkıştırdı ve cevap verdi; "Hemen arabaya gitmeliyiz, sana yolda her şeyi anlatırım."
Olanlara inanamıyordum. Daha dün çok garip bir hayatım olduğunu düşünürken, şimdi külüstür bir arabayla yakışıklı satir arkadaşımla beraber benim, yani bir melezin peşine düşen drakonlardan Melez Kampı'na doğru kaçıyorduk. Ben hala olanlara inanamıyor, kendi kendimi rüyadan uyandırmak için çimdikliyordum. Matt en sonunda "Kendini çimdiklemeyi bırak Barbara, bunların idrak edilmesi zor şeyler olduğunu biliyorum, hele senin yaşında biri için ama bunların hepsi gerçek. Lütfen bana inan ve şunu al." dedi ve bana küçük bir bıçak uzattı. "Bu niçin ?" diye sordum. Matt de "Arkamızda bir düzine kadar drakon var Barb, lazım olabilir."dedi. Uzun bir sessizlikten sonra Matt "Vee, melez kampı göründü !" diye bağırdı. Nasıl bu kadar sakin ve olumlu olabildiğini merak ediyordum, sanki bu tür olayları her gün yaşıyormuş gibiydi. Ve Melez Kampı... Nedense içimde, kafamda yanıt bulamadığım soruların cevabını orada bulabileceğimi ve ruhumdaki boşluğu doldurabileceğimi hissediyordum. Ve...babamı görecektim. Tüm bunlar beni bekliyordu, artık Melez Kampı'nın girişini seçebiliyordum, artık tüm sorularımın cevabı birkaç dakika ileride, Melez Kampı'ndaydı...
| |
|
Athena Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Mesaj Sayısı : 5210 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: Cintia B. von Dorff Cuma Nis. 15, 2011 9:39 am | |
| Rp puanı: 100, tebrikler.
/Admin. | |
|