Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hekate

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Maya Diana Carter
Melez Çocuğu
Melez Çocuğu
Maya Diana Carter


Mesaj Sayısı : 47
Kayıt tarihi : 25/03/11

Hekate     Empty
MesajKonu: Hekate    Hekate     Icon_minitimePtsi Nis. 11, 2011 4:50 am

Oldukça karanlık bir geceydi. Hem de her anlamda. Yağmur çiseliyordu. Kurt hızla ama sakince kalabalık sokaktaki insanların arasından ilerlerken her şey yolunda gözüküyordu. Ama kurt, çok yakında yağmurun hızlanacağını ve bu kasabayı sel basacağını biliyordu. İnsanlara tereddütle baktı. Onlara bir şey söyleyememesi ne yazıktı. Sel bu küçük ve fakir kasabada çok az kişiyi sağ bırakacaktı ve zaten yıkık dökük evler bir enkaz haline gelecekti. Kurt iç çekti. Bir kurda göre ne kadar garip bir davranıştı! Ama o sıradan bir kurt değildi. Başını indirdi ve bu akşam yapacağı işe konsantre olmaya çalıştı. Bir iç çatışma yaşıyordu. Bir yanı hala bunu neden yaptığını sorguluyordu. Yalnızca bir çocuk senin için neden bu kadar önemli, diye soruyordu kendine. Sen böyle işler yapacak biri değilsin, sen büyük ve önemli bir tanrıçasın, bütün gün tahtında oturman gerekirken niye İngiltere'nin kalabalık sokaklarına daldın? Diğer yanı da diğeri kadar ısrarcı değildi ama çok derinlerden geliyordu. O senin oğlun. Onu korumalısın. Bu iki cümle onu kalbinden vuruyordu. Ama diğer yanı yine savunmaya geçiyordu. Birkaç Harpya gönderebilirdin. Onlar işi hemencecik hallederdi. Tahtından kalkamana bile gerek kalmazdı. Hafifçe başını iki yana salladı. Sanki bu düşünceyi de başından atabilecekmiş gibi. Bir işin iyi olmasını istiyorsan kendin yapmalısın. Bu her zaman temel ilkesi olmuştu. Bu işi de kendisi yapacaktı. Kendi kanını taşıyan birinin ölmesine izin vermeyecekti.
Kafasını kaldırıp saat kulesine baktı. Saat on birdi. Bir saati kalmıştı. Adımlarını hızlandırdı. Sokaklar giderek sakinleşmeye başlamıştı. Kurt artık kalabalığın arkasına da saklanamıyordu. Birkaç kişi kurda şaşırmış gibi baktı, belki de polis çağıracaklardı. Kurt bir de polislerle uğraşmayı göze alamayacaktı. Son sokağı koşarak döndü ve minik bir düzine evin sıralandığı, dar bir sokağa varmıştı kurt. Etrada bakınarak yürümeye ve aradığı evin hangisi olduğunu hatırlamaya çalıştı.
On yedi yıl önce de buraya geldiğinde de evler aynen böyleydi. O gün herkes için heyecanlı bir gündü. Bir kutlama yapılıyordu. Ama aynı zamanda bir adam ve bir bebek için çok daha heyecanlı bir gündü. Adam, sabahın erken saatlerinde sütçünün getirdiği sütleri almak için kapıyı açtığında karşısında minik bir sepet, içinde bir not ve minik, tombiş bir bebek bulmuştu. Bunun kendi oğlu olduğunu sonradan öğrenmişti. Ve on yedi yıl sonra, oğlunun annesiyle karşılaşacağından haberi olmadan oğlunu ve yanındaki sütleri eve almıştı.Kurt da bunu saniye saniyesine izlemişti. Nedense bu oğlunun oldukça büyük işler başaracağı içine doğmuştu ve onu son bir kez daha görmek istemişti.
O günü hiç unutmuyordu. Gözlerini kırpıştırıp tekrar ölümlülerin dünyasına dönmeye çalıştı. Zamanı daralıyordu. Sonunda mavi sıvası yer yer dökülmüş, iki katlı sade evin önünde durdu. Bakışlarını kapıya odakladı ve kapı sessizce ardına kadar açıldı. İçeride ışıklar yanmıyordu. Kurt son bir kez sokağa bakınıp eve girdi. Kurt, kurtlara özgü duyularıyla tahtaların gıcırdadığını duydu. Bunları onartacak paraları da mı yoktu? Belki de hırsızlar geldiğinde duyulsun diye böyle yapmışlardı. Kurt patilerini yere olabildiğince hafif basamaya dikkat etti ve havayı dinledi. Oğlunun hangi odada olduğunu öğrenmek için yeteneklerine bile başvurmak zorunda değildi. Bir süre sonra bir ağlama sesi duyuldu. Yukarı kat, diye düşündü kurt ve gülümsedi. Tabii bir kurt ne kadar gülümseyebilirse. Hızla merdivenlerden çıktı, gıcırdayan tahtaları bile önemsemiyordu. Ağlama seslerine yaklaştığını hissetti. Sonunda bir odanın önünde durdu. Artık kurt halinde kalmak, saklanmak istemiyordu. Kurt yavaşça iki ayağının üzerine kalktı. Boyunun uzadığını ve omurgasının dikleştiğini hissediyordu. Sonunda uzun sarı saçları da çıktığında, kendini oğlunu görmeye tamamen hazır hissediyordu. Kapıyı yavaşça açtı ve içeri girdi. İşte orada, pencerenin önünde, divan tipi bir bebek yatağında yatıyordu. Bebek kocaman mavi gözlerini tanrıçaya çevirdiğinde ağlaması birden kesildi. Ona bakıp tombul ellerini ona doğru uzattı. Tanrıça ilk önce ne yapacağını bilemese de bebeğin yanına doğru ilerledi. Başını eğip bebeğe baktı. Bebek kimin karşısında olduğundan habersiz, mutlu mutlu bir şeyler geveliyordu. Tanrıçanın dudakları yukarıya doğru kıvrıldı ve bebeğin tombul eline hafifçe dokundu. Bebek mutlu mutlu kıkırdayıp kocaman mavi gözlerini daha da merakla ona dikti. Tanrıça ilk önce bebeğe bir şeyler söylemek istedi ama sonra bunu saçma olacağını düşünüp bebeği dikkatle kucağına aldı. Çok az vakti vardı, bebeği alıp hemen çıkmalıydı. Ama bebek sanki gitmek istemiyormuş gibi yakınma sesleri çıkarmaya başlamıştı. ''Ama buna zorunluyuz.'' dedi tanrıça. ''Kimseye farkettirmeden seni buradan götürmek zorundayım. Yanımıza kimseyi alamayız. Babanı bile.'' Hem bebek hem de tanrıça hüzünlü bir sessizliğe büründü. Bu sessizliği kapının açılma sesi böldü. Tanrıça şaşırmıştı, nasıl böyle dikkatsiz olabilmişti? Kimseye görünmemeleri gerekiyordu. ''H-Hekate?'' dedi şaşkınlıkla bir adam. Tanrıça Hekate arkasını döndüğünde, oğlunun babasını gördü. Üzerinde çizgili pijamasıyla, şaşkınlıkla bir eli kapıda, öylece duruyordu. İlk önce Hekate'ye baktı, sonra gözleri oğluna kaydı. ''Ona ne yapacaksın? Yine şu tanrı işleri değil mi?'' Hekate cevap vermedi. Zamanının bittiğini hissediyordu. ''Gitmeliyim, sana açıklayamam, lütfen...'' Hekate devam edemedi. Dışarıdan bağırışlar duyulmaya başlamıştı. ''Onu buradan götürmem gerek, onun iyiliği için. Oğlunun yaşamasını istemiyor musun?'' Adam bir pencereye, bir bebeğe, bir de onun annesine baktı. Daha neler olduğunu bile bilmiyordu, artık Hekate'ye de güvenemiyordu, ama içinden bir ses oğlunun buradan uzaklaşması gerektiğini söylüyordu. Ne yapacağını bilemeyerek birkaç saniye dondu kaldı. ''T-tamam. Ama bana onun hep güvende olacağına söz dair söz ver.'' dedi adam zorlukla. Şimdi donma sırası Hekate'deydi. ''Söz veriyorum.'' dedi tanrıça kısık sesle. Adam zorlukla başını salladı. Hekate kederle arkada bıraktığı kasabaya pencereden baktı ve aniden, kucağındaki oğluyla beraber yok oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Hekate     Empty
MesajKonu: Geri: Hekate    Hekate     Icon_minitimeSalı Nis. 12, 2011 3:38 am

Rp puanı: 90, tebrikler.


/Admin.

(Tanrı alımları başvurusu kabul edilmemiş olan üyeler, tanrı ve tanrıça isimlerini kullanamaz. Kullanıcı adını derhal değiştirmen gerekiyor.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Hekate
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tanrıça Hekate
» Hekate ile tanışmak
» Hekate'de ilk günüm!
» Hekate kulübesine giriş...
» Hekate İle Tanışma (Annemmiş)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: