Sonunda güneşli bir sabah diye geçiyordu içimden. İlkbaharın geldiğine mutluydum. Hemen üstümü değiştirip kahvaltıya oturdum. 1-2 lokma bir şeyler atıştırıp çıktım. Okula doğru yürümeye başladım. Okula vardığımda en yakın arkadaşım Charles beni bekliyordu (Bu çocuk bi garip yürüyordu yahu). Spor salonuna doğru yürümeye başladık. İşte o anda olduğum yerde kaskatı kesildim. Biraz ilerde okulun kabadayısı duruyordu. Kalbim hızlı bir şekilde çarpmaya başladı. İçimden bir ses
Kaç diyordu
Arkana bakmadan kaç!!! Charles la birlikte spor salonuna girdik. Koç Leonardo orda duruyordu. Ders başladı. Bize futbol oynatacakmış (Pöfff... Kim severki ya futbolu??). Takımlara ayrıldık. Sonra oynamaya başladık. Tabi sonunda yine ezilen biz olduk. Ders bittiğinde Charles la birlekte üstümüzü değiştirmeye soyunma odasına gittik. İşte kabadayı yine oradaydı. Bu sefer yanımıza geldi. "Seninle bi işim var Daniel." dedi bana... Beni soyunma odasının köşesine çekti. O an yüzüne daha dikkatli bakmaya başladım. Ama... Bunun tek gözü vardı. Bu nasıl olabiliyordu. Ve şimdi boyu çok daha uzundu. Bunu Yunan Mitolojisinden hatırlıyordum. Bu bir KİKLOP'tu. Bu nasıl gerçek olabilirdi? Yan taraftan Charles'ın bana bağırdığını duydum. "Daaaaan!" ve sonra var gücümle koşmaya başladım. Nereye koştuğumu bilmiyordum. Sadece koşuyordum. Arkamdan Charles'ta var gücüyle koşuyordu. Bir taksi durdurduk ve Charles "Long Island'a" dedi. Ne yapıyordu bu çocuk? Niye o kadar uzağa gidiyorduk? Bunları sormaya vakit bulamadan taksiden indik ve var gücümüzle koşmaya başladık. Charles beni takip et diyordu. Ormanın içine daldık. Hala koşuyorduk. Sonunda bir tepeye geldik. En son hatırladığım aşağı yuvarlanışımdı...