Mirabella LaPiere Demeter'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 863 Kayıt tarihi : 01/11/10
| Konu: Yalnızlık paylaştıkça güzeldir (2. Bölüm) Çarş. Mart 23, 2011 12:33 pm | |
| Denizin tuzlu kokusu her yanı sarmıştı, dallardaki hışırtı rüzgarın hafif dokunuşuyla melodik bir ahenkle duyuluyordu. Düşündüğünden çok daha güzel gelmişti gözüne, fakat bir diğer husus ise sadece görünürde kendisinin olmasıydı. Kalipsonun neler hissettiğini anlayabiliyordu, derin bir iç çekerek küçük bir ada keşfine çıkmaya başladı. Rüzgarın yardımıyla ormanın içinden sahile sürüklenen dallarla yapraklar kumralı süslüyordu. Gökyüzü her zamankinden daha mavi ve bulutsuzdu, esen hafif rüzgar saçlarını hafifçe dalgalandırıyordu. Mavi gözlerini kısmış, bir kara parçası arayan kaptan edasıyla gözü Kalipso’yu aramaktaydı. Keşfi tahmininden daha kısa sürmüştü, beline kadar inen uzun saçları adeta bir giysiyi anımsatıyordu, elini çenesine dayamış gözü ufuktaydı. Her ne kadar bir daha asla birinin gelmeyeceğini bilse de, gözü denizin mavi sularına dalmış zihninde ki düşünceleriyle boğuşuyordu. Rahatsız etmek pek ona göre değildi, özellikle derinlemesine düşünen bir kimseyi. Bazen hayallerin insanı umutta tutanın tek şey olduğunu biliyordu, fakat Kalipso için bir hayalin ne kadar uzak yada yakın olduğu tartışır bir konuydu.
Sessice yaklaşıp yanında ki kayalığa oturdu, mavi gözleri denizle bütünleşmiş gibiydi. “Güzel değil mi?” Kulağına gelen sesle birden düşüncelerinden sıyrılmıştı, yeni birini görmenin ne kadar gerçekle hayal olduğunu bilmiyordu. Fakat düşüncelerinde yer edinmiş bir sayfa da olsa bunu koparıp atmak istemiyordu, hayalinde ki hikayeyi yanlandırmak üzere sadece sahnede ki oyununa devam etti “evet… Bu arada geldiğini görmedim.” Gelen cevapla yüzünde bir tebessüm oluşmuştu, parıldayan gözlerle ona doğru içten bir gülümsemeyle “önemli değil, zaten rahatsız edilmeyi sevmem. Bundan dolayı seni de rahatsız etmek istememiştim.” Genç melezin sözlerini ardından alaycı bir gülümseme yerleşmişti Kalipso’nun dudaklarına. Rahatsız edilmek sözü ona bir o kadar uzaktı, dudaklarına yerleşmiş gülümseme her ne kadar melezin dikkatini çekse de rahatsız olmuyordu, aksine anlayabiliyordu… “Biri tarafından rahatsız edilmenin ardından emin ol ben bile hatırlamıyorum genç melez, buraya gelenler şu gördüğün kayada ki iz gibiler. Sadece bir hayalet olarak zihnimde canlanıyor, bir daha gelmiyorlar…” Anna’nın söze başlayacağını anladığı gibi yarım bıraktığı cümlesine devam etti. “Gelirim diyeceksin değil mi? İnan bunu söylen pek çok kişi oldu fakat şu gördüğün yaprak gibi süzülüp gitti, gözden kayboldu. Anlayabiliyor musun? Çevrene bir bak. Pek çok ağaç var ve her ağaçta pek çok yaprak, fakat hiç biri bir diğerinin aynısı değil, hepsini farklı yapan unsurlar var, buraya gelen kişilerde birbirinden farklı fakat zaman gelince hepsi az evvel ki yaprak gibi gözden kayboluyor.” Kalipso’nun sözleri içine sıkıntı düşürmüştü, yalnızlığın zor bir şey olduğunu biliyordu fakat böyle bir mahkumluğun kimsenin hakkı olmadığını da. Parmağından çıkardığı zümrüt yüzüğünü Kalipso’nun eline tutuşturarak. “Hepsinden bir iz kalır demiştin, bu da benim bıraktığım iz olsun. Her ne kadar buraya tekrar gelmeye çalışacağımı bilmeni istesem de seni buna pek inandırmam, inanmanı da isteyemem. Bunu kabul etmeni istiyorum… Lütfen.” Son sözlerini vurgulayarak söylemişti. Daha demin ciddiyetle hayat hakkında nutuk veren kızın gözünden akan bir tutan yaş belki de sadece düşünmesini istediğini söylüyordu. Elinde tuttuğu orman yeşili yüzüğe bakarak sadece dudaklarından iki kelime çıkmıştı “teşekkür ederim.”
Güneş bir kez daha batmaya başlamıştı, günün sonun habercisi yaklaşmıştı. Genç kız ayağa kalkarak az evvel tebessümünü gördüğü kişiye son bir veda etmek üzere yaklaştı, veda olmasını istemiyordu lakin anlattıkları ona bir o kadar gerçekçi gelmişti. “Her şey için teşekkür ederim, ama söylediğim gibi yine gelmeye çalışacağım…” Bir an duraksayıp geriye baktığında ona doğru bakan bir çift parlayan göz vardı “Bu arada Maria” ikinci adını neden söylediğini anlamış değildi. Belki annesi Demeter’e artık içten içe beslediği samimiyet ve ona Maria ismiyle hitap etmesinden mutluluk duyuyordu. Giderken rüzgarın taşıdığı birkaç kelime kulağına gelmişti “Teşekkürler Maria.”
| |
|