KAÇIYORUZ!!!!

Pegasus ahırlarına ilerlerken Umarım yakalanmam diye düşündüm. Her şeyi en baştan gözden geçirdim. Herkes benim hasta olduğumu ve kulübede durduğumu zannediyordu. Yemek boruları ötmüştü. Yanımda iletişim cihazı yoktu. Cebimde 6-7 küp şeker vardı. Annemi çok özlemiştim. Aynı şekilde üvey kardeşim Nick'i. Ah Nick'i özlediğime inanamadım. Pegasus ahırlarından içeri girdiğimde Gölge'yi kontrol ettim. İçinde Sessizlik vardı. Son sürat pegasusum Naki'nin yanına gittim ve:
_Yola çıkıyoruz yani eve, dedim. Sevinçli bir şekilde kişnedi. Cebimden birkaç küp şeker çıkartıp ona verdim. Sonra gölge sayesinde ikimizi de görünmez yaptım. Ahırdan dışarı çıktık. Çok hızlı gidiyorduk. Evim New York'taydı. Yaklaşık 30 dakikalık yolculuktan sonra evime geldim. İçeri girdiğimde çok şaşırdım. Üvey babam evde değildi ve annem uyuyordu. Üvey kardeşim ise eve geldiğimi fark etmemiş gibiydi.
_Merhaba Nick!
Nick yerinden sıçradı. Bana döndü gözlerinin içi ağlamaklı bir hal aldı ve bana doğru koştu.
_Leo senin öldüğünü sanmıştım.
_Umarım hayal kırıklığına uğramamışsındır.
Annem şamatayı duymuş olmalı ki hemen yanıma koştu ve sarıldı. İçim burkuldu. Yarım saat sonra geri dönmeliydim.
_Anne yarım saatim var. Bu arada Cliff nerede?
Cliff benim üvey babam. Annem söze başladı:
_Üç gün önce birkaç drakon gelip onu aldı. Saklanmak zorunda kaldım.
Yüreğimden vurulmuşa döndüm. Sinirle anneme baktım.
_Sana o adamla evlenme demiştim.
_Ama...
_Aması maması yok! Ya ikisini birden alsalardı.
_Merak etme Leo beni alamazlar annemide. Söylediğine göre dışarıda üç tane satir varmış.
_Buradan gitmeliyim.
_Ama Leo daha yeni geldin.
_Hemen kampa dönüp bu iş için bir görev almam gerek, diyerek dışarı çıktım. Naki'yi çağırdım. Kampa geri döndüm. Bunu diğerlerine söylemeliydim. Acil bir görev almam gerekliydi.