Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kumsalda Bir Yürüyüş

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Tristan Micah Addison
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Tristan Micah Addison


Mesaj Sayısı : 565
Kayıt tarihi : 14/03/11

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimeC.tesi Mart 19, 2011 11:55 am

13- Plajda rp yazacaksın.
Mekan: Plaj
Katılacaklar: Sen ve istediğin herkes.


Sıkıntıyla Hermes kulübesindeki o kargaşanın içinden sıyrılarak, kendimi kamp meydanına attım. Kulübemde onlarca kardeşim ve onların pek çok arkadaşı, başımı şişirmek için var olmuş gibi davranırdı ve buna çoğu zaman tahammül edemezdim. Aslında ben de bazen sinir bozucu ve geveze birine dönüşürdüm ama bu aralar ruh halim o tarz eylemlere izin verecek gibi değildi. Bir melez, yani yarı-tanrı olduğumu öğrenmiş, benim gibilerle dolu olan bir kampa getirilmiştim. Eh, hayatımda her şeyin dört dörtlük gittiğini söyleyemezdim. Kabullenme ve alışma süreçlerini çabuk atlatmayı umuyordum. Kampa ilk geldiğim gün, bir melez bana etrafı gezdirirken, burada bir plaj olduğunu fark etmiştim. Şimdi bu aydınlık ve hafif esintili havada plaja gitmek bana iyi gelebilirdi. Aslında amacım yalnız kalabileceğim bir yer bulmaktı ve plaj bu iş için ideal görünüyordu. Buradaki çocuklar vakitlerini genellikle arenada falan geçirirlerdi. Önünden geçtiğim bir kulübenin camında kendi yansımama hızlıca göz attım. Haki renk bir pantolon, turuncu ve kaslarımı belli eden Melez Kampı tişörtü, kullanmayı bilmesem de artist göründüğü için taşımakta olduğum, belime yerleştirilmiş hançer. Jölelenmiş saçlar, 'alemin kralıyım' tarzı kalkık kaşlar. Sanırım, kampta tek başıma geçireceğim bir gün için oldukça hazır ve formdaydım. Islık çala çala plaja vardığımda, etrafın güzelliği beni büyüledi ve bir süre hiçbir şey düşünememe neden oldu. Sonra bu güzelliğe biraz alıştıktan sonra, gözlerim bir başka güzelliğe kenetlendi. Kahverengi uzun ve dalgalı saçlara sahip bir kız, denizin kıyısına oturmuş, kendi kendine bir şarkı mırıldanıyordu. Arkası bana dönük olduğu için henüz fark edilmemiştim. Oradan gidip, yalnız kalacağım bir başka yer arayabilirdim ama nedense, plaj gözüme birden çok daha güzel görünmeye başlamıştı. Kızın söylediği şarkı bana oldukça tanıdık gelmişti. Gülümseyerek yanına yaklaştım ve söylediği kısma eşlik ederek "A young girl with eyes like the desert... It all seems like yesterday, not far away." dedim. Şaşkınlıkla bana doğru döndüğünde, mavi gözleri gözlerimle buluştu. Gülümseyerek "Böldüğüm için üzgünüm, kendimi tutamadım." dedim ve bakışlarımı ondan çevirerek, denizle gökyüzünün birleştiği ufuk çizgisine sabitledim. Pantolonumun ceplerindeki ellerimin bu güneşli ama esintili havada neden terlemeye başladığını bilmiyordum. Kızın bir şey söylemek için ağzını açtığını fark edince telaşlanarak "Bu arada ismim Tristan. Kampa yeni geldim ve Tanrı Hermes'in oğluyum." diye ekledim. Kız o sırada konuşmaya başlamasaydı büyük ihtimalle kimlik numarama veya doğduğum hastaneye kadar her şeyimi anlatmaya devam edebilirdim. Heyecanlı veya stresli olduğum zamanlarda, çenem iyice düşüyordu ve buna hiçbir zaman engel olamıyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimeC.tesi Mart 19, 2011 12:19 pm

Sabah Lucy ile atışmam yetmiyormuş gibi babam tarafından da ekiliyorum. Evet, yanlış duymadınız. Öz babam bile beni ekiyorken kendimi artık yapayalnız hissediyordum. Annem bile beni mutlu edecek bir şey dememişti. Kesin diğer çocuklarıyla ilgileniyordur. Kıskançlık mı? Tabi ki de hayır! Asla kıskançlık duygusu çeken bir çocuk olmamıştım. Ama dokunuyordu işte… Daha ne kadar bu acıyı dindirebilirdim ki? Kamptan önce çektiğim acılar yetmiyormuş gibi şimdi de bu yaşadıklarım. Kendimi on yedi değil de dokuz yaşında terk edilmiş bir çocuk gibi hissediyordum. Üstelik bunlarda yetmezmiş gibi Lucy ile büyüyen kavgam. Yok neymiş bazı şeyleri çok abartıyormuşum. İkizim dediğim, öz kardeşim dediğim insan bana bunları diyordu. Tamam, bazen hatalarım vardı ama bu kadarda üsteme gelinmezdi ki… Bu durumda beni rahatlatabilecek tek yerdeydim. Plaj… Kumların üstüne oturmuş, yüzümü denize karşı vermiştim. Gözlerimi açarsam eğer yanağımdan bir damla gözyaşı akar diye korkuyordum. Zaten hep korkularım yüzünden bu durumda değil miydim? Umutsuz düşünmemeliydim. Artık kendime daha çok bağlanıp güçlü olmalıydım. Güçlü olmak için küçük bir şarkı sözü yeterdi belki de… Gülümsedim. İşte müzik beni mutlu ediyordu. Küçüklüğümden beri bayıldığım Madonna’nın La Isla Bonita şarkısını mırıldanmaya başladım. Sözleri beni öylece kendimden geçiriyordu. Hatta kendimden o kadar geçmiştim ki yanıma gelen çocuğu fark etmemiştim. "A young girl with eyes like the desert... It all seems like yesterday, not far away." Yeşil ile mavi renk arası gözleri ilk dikkatimi çekmişti. Kahverengimsi saçları, beyaz teni ve kasları ile ‘hey işte buradayım ve çok güçlüyüm!’ diyordu sanki. Kendini beğenmişçe bir tipi vardı fakat bu şarkının dikkatini çekip bana eşlik etmesi hoşuma gitmişti. "Böldüğüm için üzgünüm, kendimi tutamadım." Kendini tutamamışmışmış. Erkekler… Hepsinden nefret ediyordum. Birde o havalı gülüşü yok muydu? Ağzımı açıp payını verecektim ki beni direk susturdu. "Bu arada ismim Tristan. Kampa yeni geldim ve Tanrı Hermes'in oğluyum." Ah işte bir tane daha çaylak! Bütün o lanet olası çaylaklardan nefret ediyordum. Gözlerimi devirdim. Üstelik hiçte kibar değildi. Sonunda konuşma sırası bana gelmişti galiba. Sözlerimde ciddi olduğum için direk gözlerine bakarak konuşuyordum. ‘‘Ah merhaba Tristan. Çaylak olabilirsin ama sana kibar olmayı öğretmemişler galiba. Bir bayanı susturman çok yanlış… Bende Serena. Athena kızıyım. Güzel kılıç kullanırım ayrıca.’’ Son cümlemin üstünü çize çize söylemiştim. Yani bunun açıklaması şöyle oluyordu. ‘Hey çocuk! Bir daha kibar davranmazsan seni bir güzel düelloya çağırır sonra da canını yakarım.’ Kendime olan güvenim beni neyse ki mutlu etmişti. Tekrar önüme döndüm ve denize bakarak şarkıyı mırıldanmaya devam ettim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan Micah Addison
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Tristan Micah Addison


Mesaj Sayısı : 565
Kayıt tarihi : 14/03/11

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimeC.tesi Mart 19, 2011 12:37 pm

Pekala, giriş konuşmasını batırdığım yetmezmiş gibi şimdi de isminin Serena olduğunu söyleyen kızın son cümlesiyle olduğum yere sinmiştim. Şarkı sözlerine eşlik ederken aklımda onu sinir etmek veya ulalalık etmek gibi bir amaç yoktu ama o beni yanlış anlamıştı. Ayrıca dediklerinden, çaylak melezlerin onu sinir ettiğini anlamıştım. O tekrar gözlerini denize çevirip şarkı söylemeye başladığında, yapmam gereken şey arkamı dönüp gitmek ve bir daha bu kızla karşılaşmamak için elimden geleni yapmamdı. Nedense, o an plajdan gitmek yerine bu kızla yüzleşmek bana daha cazip gelmişti. Yüzleşmek, yanlış bir kelimeydi. Yapmak istediğim sadece ona beni yanlış anlamış olduğunu söylemek olacaktı. Tabii işe ağzımı açarak başlamam gerekiyordu ve kırılan egom bunu yapmama fazlasıyla engel oluyordu. En sonunda en iyisinin içimden geldiği gibi davranmak olacağına karar vererek, yeni aldığım pantolonum için dertlenmeye vakit bulamadan kızın yanına, ıslak kumların üzerine oturdum. Serena dönüp bana 'ne yapıyorsun sen?' dercesine baktığında ona "Üzgünüm, kaba davranmak istememiştim." dedim. Ses tonumdaki bir şey, Serena'nın gerçekten de bana sert çıkmış olabileceğini düşünmesine yol açmış gibi görünüyordu. Tabii bana sadece dalgasına öyle bakmış da olabilirdi. Bir kere, onu sinirlendirmiş olmam suratının böyle bir hal alması için yeterli değildi. Yine kendimi tutamayarak "Henüz pek tanıştığımız söylenemez ama, bir sıkıntın var sanırım. Şey... İstersen, yani anlatmak istersen, dinleyebilirim." dedim. Bana dertlerini anlatmak yerine yine kızacağını, hatta yanından gitmemi isteyeceğini ve büyük ihtimalle ölüm davetiyem olacak bir düello teklifi alacağımı biliyordum ama yine de merakla ona bakmayı sürdürdüm. Nedense kendi yaşadığım hüsrandan sonra, başkalarını da üzgün görmek bana zor geliyordu. Serena'ya yardımcı olmak istiyordum ama bunu yapamayacağımı da biliyordum. Yine de bunu denemek bana bir şey kaybettirmezdi. Pekala, belki onun kılıcı yüzünden hayatımı kaybedebilirdim ama şimdi bunları düşünmem saçmaydı. Suratıma beni masum gösterdiğini düşündüğüm bir gülümseme yerleştirerek, vereceği cevabı beklemeye koyuldum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimeC.tesi Mart 19, 2011 12:47 pm

Kaba davranmak istemeyen kibar bir çocuk… Tamam fazla tepki vermiştim galiba. Ama sinirliydim, üzgündüm. Hayatımda en çok değer verdiğim insanlar tarafından darbe yiyordum. Hele de babam… Daha yeni tanıştığı bir kadın uğruna beni bırakıp gidecek gibiydi sanki. Ben onun kızıydım. Yıllardır özlemini çektiği kızı… Nasıl bu kadar basit olabiliyordu ki? Genç çocuğun hala bana baktığını hissediyordu. Anlatabilir miydim? Yeni tanıştığım birine nasıl güvenebilirdim? İçimden bir ses çocuğun mükemmel bir kalbe sahip olduğunu söylüyordu. Mantığım mı ön plandaydı, yoksa içimdeki Sere’nin söyledikleri mi? Galiba bu sefer mantıklı yönümü düşünmeyecektim. Yüzümü ona çevirmeden konuşmaya başladım. ‘‘Sadece… insan sevdiklerinden darbe alınca üzülüyor.’’ Gerçekten de öyleydi. Zaten insanın üzülme nedeni değer verdiğini birinin onu kırmasıydı. İnsan her ne kadar inkar ederse etsin, kalbine engel olamıyordu. Stephan’da da öyle olmuştu. Ondan önceki partnerinde de… Ah, geçmişe dönmek istemiyordum. Ama kafamdaki anılara engel olamıyordum. Şuan tek istediğim Tristan’ın burada olmamasıydı. Çünkü birazdan gözyaşlarına boğulurken beni görecekti. Yepyeni bir çaylağın yanında ağlamak… Bana göre fazlaca komikti. Yanağımdan süzülüp giden gözyaşına aldırış etmeden gülmeye başladım. Konuşmaya da devam ediyordum. ‘‘Ah hayır burada olmaman gerekiyordu. Şuan kalkıp gitmen gerek hatta. Çünkü ağladıktan sonra kılıcımı çekip seni öldürebilirim.’’ Cümlem tamamlandıkça gülümsemem de kaybolup gitmişti. Kimsenin canını yakmak istemiyordum. Başkaları nasıl benim canımı yakmışsa, ben de çevremdekileri üzmekten kaçınmalıydım. Tekrardan gözlerimi kapadım ve gözyaşlarım akana kadar susup dalgaların sesini dinledim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan Micah Addison
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Tristan Micah Addison


Mesaj Sayısı : 565
Kayıt tarihi : 14/03/11

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimeC.tesi Mart 19, 2011 12:59 pm

Sert bir kılıç darbesi beklerken Serena'dan duyduğum ‘‘Sadece… insan sevdiklerinden darbe alınca üzülüyor.’’ sözleri beni allak bullak etmişti. Aklından geçen düşünceleri bilmiyordum ama birilerinin onu çok incitmiş olduğunu anlamıştım. Daha yeni tanıştığım bu kız için fazlasıyla üzülüyor olduğumu fark ettim. Serena, üzülmemesi gereken biriydi. Onu böyle görmüş olmam yanlıştı. Ben birkaç söylenince anlamsız gelen teselli sözü mırıldanacakken, onun gözyaşlarıyla dolmuş gözlerine aldırmadan güldüğünü işiterek susmaya karar verdim. Sert görünümlü bir kızdı ve ağladığının görülmesinden hoşlanmayacağını tahmin ediyordum. O nedenle bakışlarımı tekrar denize çevirmiştim ama aklım yanımda oturan Serena'daydı. Gülüşünün ardından ‘‘Ah hayır burada olmaman gerekiyordu. Şuan kalkıp gitmen gerek hatta. Çünkü ağladıktan sonra kılıcımı çekip seni öldürebilirim.’’ dedi. Pekala, bu ondan beklediğim tepkiye daha yakındı ama içinde bir itiraf da barındırıyordu. Ne yapacağımı bilemez halde bir süre hiç hareket etmeden denizi izlemeyi sürdürdükten sonra kendimi toparlayarak "Ağlamak, saklanması gereken bir şey değil ki. Hem... Seni bu haldeyken bırakıp gidebileceğimi sanmıyorum." dedim. Yine o lanet olasıca itiraflarımın birini yapmıştım ve söylediklerimin Serena'yı iyice çileden çıkaracağını düşünüyordum. Ama sonuna kadar da doğruydular. Böyle üzgün bir kızı bırakıp, hiçbir şey olmamış gibi kulübeme dönemezdim. Nedense şu anda aklından geçenleri çok merak ediyordum ama hiçbir zaman öğrenemeyeceğimi de biliyordum. Sadece... Benimle ilgili neler düşündüğünü bilmek güzel olabilirdi. Cesaretimi toplayarak tekrar ona bakmaya başladım. Artık kendini tutmayı bırakmıştı, göz yaşları serbestçe yanaklarından süzülüyordu. Bana tehdit edici bir cevap verebilecek kadar bile kendinde görünmüyordu. Cebimden dışındaki naylon sayesinde deniz suyundan ıslanmamış olan bir paket mendil çıkararak onu Serena'ya uzattım ve "Ağlaman bittikten sonra beni kesmen sorun değil ama önce iyice rahatla." diyerek gülümsedim. Şapşalın teki gibi davranıyordum, evet. Ama oradan, Serena'nın gülümsediğini görmeden önce gitmeyeceğime dair, kendime söz vermiştim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimeC.tesi Mart 19, 2011 1:22 pm

Sözleri beni bir kez daha şaşırtmıştı. ‘‘Ağlaman bittikten sonra beni kesmen sorun değil ama önce iyice rahatla.’’ Uzattığı mendili güçlükleri aldım. Derin derin nefesler alıyor bir yandan da ofluyordum. Sıkıntılarım ile boğuşmaktan yorulmuştum artık. Yanımdaki çaylak sağ olsun şimdi şarkımı da mırıldanamıyordum. Onun düet yapacak halim yoktu ya? Gözyaşlarım bitine kadar ağlamak istiyordum. Neyse ki içimi dökerek içimdeki ağlama isteği de azalıyordu. Elimdeki mendil ile yüzümü sildim ve Tristan’a baktım. Anlamıyordum. Güçlükle nefes aldım ve konuşmaya başladım. ‘‘Hala buradasın. Gitmen gerek. Ne olursa olsun gitmen gerek. Bir bayan ağlarken gitmek saçmalık ama sana bu yüzden kaba demeyeceğim. Çünkü gitmeni ben istiyorum.’’ Ben derken kendimi vurgulamıştım. Çocuk gözlerini denizden bana doğru kaydırdı. Uzun süre öylece kaldık. Anlaşılan birbirimizi anlamıyorduk. Yahu yabancı dil konuşmuyordum ya. Gözlerimi kısıp başımı tekrar denize çevirdim. Konuşmama devam ettim. ‘‘Hem susuyorsun hem de bekliyorsun. Bari kafamı dağıtacak şeyler söyle. Sessizliği severim ama bu kadarı da fazla.’’ Neyse ki kendime gelebilmiştim. Normalde soğuk olmamın dışında katıydım. Hele de Tristan gibilere… Ama ona iyi davranmam gerektiğini hissediyordum. Belki çekik kardeşleri yüzünden… Onların yakın dostum olduğu doğruydu. Bu yüzden en doğrusu şekilde düşünmeliydim. ‘‘Kardeşlerine alışabildin mi bari? Hermes kulübesi oldukça eğlencelidir. Hiç sıkılmazsın.’’ Bu doğruydu. Her gün kulübelerinde bir olay oluyordu. Kesinlikle eğlencenin de ötesindeydi. Hiç değilse onların kulübesinde kütüphane sessizliği yoktu. Kesinlikle! Düşünmekten vazgeçip vereceği cevabı beklemeye başladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan Micah Addison
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Tristan Micah Addison


Mesaj Sayısı : 565
Kayıt tarihi : 14/03/11

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimeC.tesi Mart 19, 2011 1:37 pm

Serena önce kızgın bir şekilde ‘‘Hala buradasın. Gitmen gerek. Ne olursa olsun gitmen gerek. Bir bayan ağlarken gitmek saçmalık ama sana bu yüzden kaba demeyeceğim. Çünkü gitmeni ben istiyorum.’’ diyerek, beni zor bir karar vermeye zorlamıştı. Yapmam gereken en mantıklı şeyin kalkıp gitmek ve bu kızı düşünmemeye çalışmak olduğunu biliyordum ama bunu yapmak istemiyordum. Sahilde öylece oturmuş ağlayan bir kızı, bunu kendisi istiyor olsa bile bırakıp gidemezdim. Kaba olmaya çalışmamakla veya başka bir şeyle ilgisi yoktu. Sadece... Nedenini bilmiyordum işte. Bildiğim tek şey buradan gitmeyecek olduğumdu. Serena ben uzun süre bir şey söylemeyince ‘‘Hem susuyorsun hem de bekliyorsun. Bari kafamı dağıtacak şeyler söyle. Sessizliği severim ama bu kadarı da fazla.’’ demişti. Öncekilere oranla daha pozitif olan sözleri, bende tekrar konuşma isteği uyandırmıştı. Sorun, açacak doğru bir konu bulamamamdı. Onu üzen kişilere değinmeden, çevresindekilerle ilgili konuşmaya çalışmak veya gündelik şeylerden bahsetmek saçma olurdu. Ben denizi seyre dalmış bir halde, konu bulmaya çalışırken o beni bu dertten kurtararak ‘‘Kardeşlerine alışabildin mi bari? Hermes kulübesi oldukça eğlencelidir. Hiç sıkılmazsın.’’ dedi. Ona doğru dönüp gözlerimi devirdim ve "Ne demezsin." cevabını verdim. Sorunun ne olduğunu merak ediyormuş gibi bana baktığını görünce de, biraz kendi düşüncelerimi aktarmanın, onun kafasını dağıtmaya yarayabileceğini düşünerek konuşmaya başladım. "Yanına geldiğimden beri geveze biri gibi davranıyor olabilirim ve hatta geveze de olabilirim ama her şey dozunda güzel. Yersiz gürültüden ve kargaşadan hiç hoşlanmam ve Hermes kulübesi, tam da böyle bir yer. İçeride kitap okumam veya dikkatimi bir işe verebilmem imkansız. Bir de sürekli eşyalarımı kollamam gerekiyor. Her an biri telefonuma veya cüzdanıma çökebilir." dedim. Serena ne diyeceğini bilemiyormuş gibi görünüyordu. Başımı sitem edercesine salladıktan sonra "Athena kulübesi nasıldır merak ediyorum. Ben kargaşadan kaçmak için buraya geldim, peki sen neden kulübende değilsin?" diye sordum. Artık ağlamıyordu ve bu, her an bana ağzımın payını verebileceğinin işaretiydi ama olsun. Gitmeye niyetim yoktu; İki defa kovulmuş olsam ve üçüncü ikazı az sonra alacağımı bilsem bile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 4:09 am

Sorusu yeniden Lucy’i hatırlamama yardımcı olmuştu. Fakat içimi döktüğüm için bu sefer ağlamayacaktım. Sorusuna cevap vermeden önce bana dediklerini düşündüm. Hermes Kulübesinde kardeşler birbirilerinin eşyalarını mı çalıyordu yani? Ah o kulübede olsaydım kafayı yerdim galiba ya da saç baş dövüşmeye başlardım. Kibarlıkta bir yere kadardı yani. Ağzımdan çıkan sözcüklere dikkat etmem gerektiğini de fark ettim. Lucy hakkında yanlış bir şey söyleyip Tristan’ı korkutmak istemezdim. ‘‘Kulübemde değilim çünkü kız kardeşimle kavga ettim. Ah boş ver… Can sıkıcı şeyler işte. Hatırlamak ve onları düşünmek saçma. Hatta tartışma sebebimiz bile saçma. Her neyse…’’ Konuşmak istemediğimi anlamış olacak ki yavaşça başını salladı. Geveze biri gibiydi başta fakat onunda gerçekten sessizlikten hoşlandığını anladım. Dayanamayıp ayağa kalktım ve üzerimdeki kumları silkeledim. Sonra da derin bir nefes alarak tekrar Tristan’a döndüm. Ayağa kalktığımın farkında değil gibiydi. Büyük ihtimalle eskilerden bir şey hatırlıyordu. Buraya geldiğim ilk zamanlarda öyleydim. Gerçekten berbattı. Deli gibi ağlıyor ve yaşadıklarımın mantıksız olduğunu düşünüp duruyordum. Yavaşça bakışlarımı denize kaydırdım. Güneş yavaş yavaş batıyordu. Günün en güzel saatlerinden biriydi. Sattime bakıp gülümsedim. Bu sefer Tristan’a baktığımda oda bana bakıyordu. ‘‘Hey biraz yürüyeceğim istersen gelebilirsin.’’ Bu çocuğa iyi davranmam gerektiğine karar verdim. Normal bir Hermes çocuğuna benzemiyordu. Oldukça farklıydı ve ben farklı insanlarla her zaman iyi anlaşmıştım. Galiba insanları tam tanımadan eleştirmek yanlıştı. Ah ah… Belki de benim için değişme zamanı gelmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan Micah Addison
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Tristan Micah Addison


Mesaj Sayısı : 565
Kayıt tarihi : 14/03/11

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 5:19 am

Ne kadar gayret etmiş olsam da, yine sorduğum bir soruyla onu üzmüştüm. Kulübesinde olmama nedeninin onu üzen bir şey yaşaması olduğunu tahmin etmem gerekirdi. Serena tartıştığı kardeşi hakkında daha fazla konuşabilecek gibi değildi ve ben de onu bu konuda zorlamayacaktım. Onu anladığımı belli etmek isteyerek başımı sallamakla yetindim. Sonra sonsuz gibi görünen denizi seyre dalmışken, varlıklarını yeni öğrenmiş olduğum kardeşlerim aklıma geldi. Tek çocuk olarak büyümüştüm ve bir anda aslında babamın bir tanrı olduğu gerçeğiyle yüzleşmem için, bu kampa bırakılmıştım. Annem ve birkaç gün öncesine kadar babam bildiğim adam, bana hiçbir açıklama yapma fırsatına sahip olamamıştı çünkü, yanarak ölmüşlerdi. Ben... Belki de durumu olması gerekenden daha iyi karşılıyordum. Tabii bu her an patlayabilecek olma ihtimalimi azaltmıyordu. Henüz bu yaşananların gerçek olduğuna bile tam olarak inanabilmiş değildim. Hepsi beynimin oyunlarından ibaret olabilirdi. Şu anda hayatımda tek bir gerçeklik vardı, o da yanımda oturan kızdı. Dönüp ona doğru bakınca ayağa kalkmış olduğunu fark ettim. Ben ona bakarken, onun bakışları da benimkilerle buluştu. Serena suratındaki hafif tebessüm eşliğinde ‘‘Hey biraz yürüyeceğim istersen gelebilirsin.’’ dedi. Bana böyle bir teklifte bulunması, sevinmemi sağlamıştı. Ayağa kalkıp üstümdeki kumları çırptıktan sonra gülümseyerek ona baktım ve "Seve seve." cevabını verdim. Akşam üstü, günün en sevdiğim saatlerini içinde barındırıyordu. Güneşin batışı bana hep bir mucize gibi gelmişti. Bu güzel vakitlerde güzel bir kumsalda, yanımda güzel bir kızla yürüyüş yaparken hayatın hiçbir şeyi dert etmeye yetmeyecek kadar kısa olduğunu bir kez daha fark ettim. Serena'yla birlikte yürümeye başladık. O kollarını göğsünde birleştirmişti, bense ellerimi ceplerime sokmuştum. Serena yerdeki kumları takip ederek ilerlerken, ben onun yüzüne bakıyordum. Bir süre sonra bakışlarımı fark ederek durdu ve ne olduğunu sorarcasına o da bana bakmaya başladı. Rüzgarın uçuşturduğu bir tutam saçını yüzünün önünden çektikten sonra "Bir şey yok. Sadece..." dedim ve durdum. Sadece ne? Ona gerçekten ne düşündüğümü söylersem, yapacağı şeyin bana tokat atmak olacağını biliyordum. Sonuçta, daha yeni tanışmıştık ve fazla muhabbet etmiş olduğumuz da söylenemezdi. Zaten mutsuzdu ve diyeceğim her şeyi yanlış anlamaya meyilliydi. Şansımı daha fazla zorlamam, saçma olurdu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 6:39 am

Sadece mi? Bu kadar dikkatli bakmasına bir türlü anlam veremiyordum. Acaba hakkımda ne düşünüyordu? Sorular beynimi kemiriyordu sanki. Başımın ağrımaya başladığını hissediyordum. Yüzüme çarpan rüzgarı bile unutmuştum sanki. Saçlarımı düzeltip derin bir nefes aldım. Durmak yerime yürüyüşüme devam ettim. Konuşmak istiyordum ama bunu beceremiyordum sanki. Yanlış bir şey demekten korkuyordum. Güneş batımını bile bir anlığına unutmuştum. Haydi ama… Bir şeyler demem gerekiyordu. Dayanamayıp sordum. Sesimin çatlamaması için büyük çapa sarf ediyordum. ‘‘Sadece ne? Cümleni tamamlamayacak mısın?’’ Merakla yüzüne baktım. Komik göründüğümü hissediyordum fakat yinede ifademi bozmamıştım. Bir şeyler düşünüyordu sanki. Hala cevap vermiyordu. Gözlerinde endişe daha da fazla meraklanmamı sağlamıştı. Ellerimi birleştirip tekrar konuşmaya başladım. ‘‘Ne? Çok mu komik görünüyorum ya da çok mu resmi? Tanıdığın birine benziyorum belki de doğru mu? Annabeth Chase dersen gülmeye başlarım ayrıca.’’ Son cümlemi gülerek söylemiştim. Ablamı tanıyordu belki de. Beni o sansaydı başında söylerdi ama. Tekrar ciddileştim ve merakla yüzüne bakmaya devam ettim. Ne olduğunu söylemeden buradan gidemezdi. İçimden bir ses duyacaklarım karşısında şaşıracağımı söylüyordu. Eh beklemekten başka çarem yoktu galiba…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan Micah Addison
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Tristan Micah Addison


Mesaj Sayısı : 565
Kayıt tarihi : 14/03/11

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 6:57 am

Cümlemi yarıda kesmek büyük bir hataydı. Serena şimdi hem sinirlenmiş, hem de meraklanmıştı. Eğer ona 'sadece'nin devamını söylemezsem, sabahtan beri aklımdan çıkmayan o arenayı cidden ziyaret etmem gerekecekti. Tekrar yürümeye başladıktan kısa süre sonra ‘Sadece ne? Cümleni tamamlamayacak mısın?’’ diye sorup bana bakmaya başladı. Orada gördüğü şeyin telaşlı bir ifade olduğundan emindim ama surat ifademi kontrol edebilecek durumda değildim. Ben söyleyeceklerimi kafamda toparlamaya çalışırken artık daha da meraklanmış olan Serena ‘‘Ne?Çok mu komik görünüyorum ya da çok mu resmi? Tanıdığın birine benziyorum belki de doğru mu? Annabeth Chase dersen gülmeye başlarım ayrıca.’’ dedi. Kaşlarımı çatarak gülümsedim ve "Dün gece kamp ateşinin başında otururken ismini duymuştum ama o kızı daha önce hiç görmedim." dedim. Serena'nın bana neden güldüğümü sormasına fırsat vermeden de "Şu anda gülüyorum çünkü çok hızlı yürüyorsun ve sana yetişmekte zorlanıyorum." diye ekledim. Sinirlenmişti ve koşar adımlarla yürüdüğünü ben söyleyene kadar fark etmemişti. Sözlerim üzerine hemen yavaşladı ama yürümesini sonlandırmadı. Ben de durması için yavaşça koluna dokundum. Serena ne söyleyeceğimi merak eder gibi bana baktığı sırada, şiddetli bir rüzgar esti ve dalgalı saçlarını uçuşturdu. Yine az önce yaptığım gibi saçlarını yüzünden çektim ve başımı ona doğru biraz eğerek "Sadece, çok güzelsin. Sadece, nedense senden başka bir tarafa bakamıyorum. Sadece, nedenini anlamadığım şekilde senden çok etkilendim. Son olarak, sadece kamptaki ilk haftamı sonlandırmadan revire gitmek istemiyorum." dedim. Şimdi Serena öncekine oranla katlarca daha fazla şaşkın görünüyordu. Bense aklımdakileri söylemiş olduğum için kendimi rahatlamış hissediyordum. Konuşurken, her 'sadece'de ona biraz daha yaklaşmış olduğumu fark ettim. Şimdi şiddetli rüzgara rağmen neredeyse nefesini hissedebileceğim kadar yakınındaydım.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 7:11 am

Başını yavaşça eğmişti ve bana bakıyordu. Dediği şeyleri ancak anlayabilmiştim. "Sadece, çok güzelsin. Sadece, nedense senden başka bir tarafa bakamıyorum. Sadece, nedenini anlamadığım şekilde senden çok etkilendim. Son olarak, sadece kamptaki ilk haftamı sonlandırmadan revire gitmek istemiyorum." Konuştukça daha da yakınlaşıyordu. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Boyu benden uzun olduğu için ona birazda olsa aşağıdan bakıyordum. Ah her neyse… Asıl olay bu değildi. Bana söyledikleri… Gerçekten ciddi ve şaşırtıcı itiraflardı. Ağzım bir karış açık ona bakıyordum. Ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum. Leo ve Stephan’dan sonra… Ah lanet olsun! Bu durumlardan her zaman nefret ediyordum. Merakla cevap bekliyordu benden. Ne diyecektim ki? Bir şey söylememe gerek yoktu galiba. Yüzümü aşağıya doğru eğdim ve ona bakmadan konuşmaya başladım. ‘‘Hayır revire gitmene gerek yok. Yani öyle bir şey olmayacak.’’ Sözümü bitirdiğim de derin bir nefes aldım. Yüzümü kaldırdığımda gözlerimi yarı kapalı tutuyordum. Bu tür anlar bana göre değildi. Özellikle de son olanlardan sonra… Benden hala bir cevap bekliyor gibiydi fakat öncekine oranla keyfi daha yerindeydi. Gülümsedim ve konuşmaya başladım. ‘‘Ne diyeceğimi bilmiyorum Tristan. Gerçekten…’’ Bu doğruydu. Duygularımı aynen yansıtmaktan hoşlanmazdım ama bu durumda yalanda söyleyemezdim. Doğrudan gözlerinin içine bakmak zorunda kalmıştım. Şuan tek dileğim annemin beni görmemesiydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan Micah Addison
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Tristan Micah Addison


Mesaj Sayısı : 565
Kayıt tarihi : 14/03/11

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 7:36 am

Kendime engel olamadığım ender anların birini yaşamıştım ve çok daha sert bir karşılık beklerken Serena başını öne eğerek ‘‘Hayır revire gitmene gerek yok. Yani öyle bir şey olmayacak.’’ demişti. Bu sözleri benim gülümsememi sağlamıştı. Daha yeni tanışmış olduğum bir kıza söylediklerim yüzünden suratım yanmaya başlamıştı ama sözler bir kere ağzımdan çıkmıştı. Serena başını kaldırdığında ondan bir şeyler daha duymayı beklediğimi anlayarak ‘‘Ne diyeceğimi bilmiyorum Tristan. Gerçekten…’’ dedi. İçinden geçenleri aynen söylediği çok anlaşılırdı. Sözlerini bitirdikten sonra direkt gözlerimin içine bakmaya başladı. Zihninden uzaklaştırmak istediği anılarla cebelleştiği her halinden belliydi. Başımı biraz sağa doğru yatırarak "Bir şey söylemene gerek yok. Ben sana karşı hislerimi içimde tutmak istemedim sadece." dedim. Serena ne yapacağını bilemez halde bana bakmaya devam ediyordu. Tanrılarım... Bu kız, daha önce gördüğüm hiçbir kıza benzemiyordu. Derin anlamlar barındıran o gözleri bile, onu diğer herkesten farklı kılmak için yeter de artardı. Hala birbirimize çok yakın duruyorduk ve ondan birkaç adım uzağa gitmem mantıklı olurdu ama bunu yapmak istediğimden emin değildim. İkimiz de hiçbir şey söylemeden ve duruşlarımızı bozmadan, bir dakikaya yakın bir süre öylece olduğumuz yerde kaldık. Sonra, artık hareket etmem gerektiğini hatırlayarak başımı gökyüzüne doğru çevirdim. Güneş iyice alçalmış ve bulutların arasına gizlenmişti. Dışarıdaki hava morumsu bir renk almıştı. Yarım saatten kısa süre sonra rahatlıkla akşam olduğunu söyleyebilecektik. Rüzgar hala şiddetle esmeye devam ediyordu ve burnum denizin o bilindik kokusuyla doluyordu. Serena yine eski hatıralarına dalmış, hüzünlenmiş gibiydi. Bense buraya ilk geldiğim zaman, onun güldüğünü görmeden plajdan ayrılmayacağıma dair kendime bir söz vermiştim. "Ne yapsam da keyfini yere getirsem acaba?" diye sordum ve Serena merakla bana bakmaya başlayınca, aklımdaki soruyu seslice söylemiş olduğumu anladım. Onun beni cevaplamasına fırsat vermeden "Yüzmeyi seviyor musun?" diye sordum. Aklıma yine tam da benden beklenecek bir muziplik gelmişti. Serena'nın yüzündeki 'bunu gerçekten sormuş olamazsın' ifadesine cesaretle karşılık verdim ve sırıttım.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 8:06 am

Yüzmeyi seviyor muydum? Şaşkınlıkla Tristan’a baktım. Ne yaptığını sanıyordu bu çocuk? Gerçekten de hayatımda gördüğüm en kaçık ve en cesur çocuklardan biriydi. Üstündeki kamp tişörtünü çıkarmadan deniz doğru yürüdü. Anlaşılan beyefendi kaslarını göstermek istemiyordu. Belki bende çılgınlık yapabilirdim. Yapabilir miydim? Ya kardeşlerim görürse ya da annem? Ah bu kesinlikle benim ölümüm olurdu. Yinede bunu yapacaktım. Çünkü… içimde garip bir duygu vardı. Bana bakan Tristan’a gülümsedim ve ona doğru ilerledim. Hiç tahmin etmeyeceğim bir şey yaptım. Tristan’ın elini tuttum. Kendimde değildim kesinlikle. Başta şımarıkça gülen çocuk şimdi şaşkınca bana bakıyordu. Ben ise ne yaptığımı gerçekten bilmiyorum. Kendimi aptal gibi hissediyordum. Tam ağzını açacakken parmağımı dudaklarına götürdüm ve konuşmaya başladım. ‘‘Sadece sus! Bir şey deme.’’ Şaşkınlığını çabucak atmış gibiydi. Muzurca gülümsüyordu. Yavaşça denize doğru adım attı ve bende onu takip ettim. Elini de bırakmıyordum. Bundan sonra bırakacağımı da pek sanmıyordum. Şimdi hissettiklerine karşı cevabımı da vermiştim. Umarım bu sefer duygularım da hata yapmazdım. Tek isteğim buydu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan Micah Addison
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Tristan Micah Addison


Mesaj Sayısı : 565
Kayıt tarihi : 14/03/11

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 8:32 am

Serena bir süre şaşkınlıkla bana baktıktan sonra kendisi gibi beni de şaşırtarak yanıma gelip elimi tutmuştu. Ondan böyle bir karşılık beklemediğim için bir süre afallamıştım ama sonra kendimi çabucak toparlayabildim. Suratıma yine o gülümsemelerden birini yerleştirdikten sonra soğukluğunu aldırmadan denizin derinlerine doğru ilerlemeye başladım. Serena da yanımdan gelmekteydi. Ürperdiğini hissedince dönüp ona baktım ve gülümseyerek "Üşüyorsan girmeyelim." dedim. Fakat Serena kararını önceden vermiş gibi emin adımlarla ilerlemeye devam etti. Kaşlarımı kaldırarak ben de onu takip ettim. Hava kararıyordu ve bu karanlığın bizi diğer gözlerden saklamasını umuyordum. Böyle bir havada akşam vakti denize girmek hiç akıl karı değildi ama bizim yaşadıklarımız da adil değildi. İkimizin de hayatı türlü sarsıntılarla geçmişti ve çılgınlık yapmak bazen insana iyi gelebilirdi. Belimin hizasına kadar suya girdikten sonra tamamen denize daldım ve birkaç kulaç atarak kıyıdan uzaklaştım. Serena da tamamen denize girmek için cesaretini toplamaya çalışıyor gibiydi. Yüzerek yanına gittim ve ellerimi ona su sıçratacakmış gibi havaya kaldırdım. Serena endişeyle yanımdan uzaklaşmaya çalışırken de kahkaha atıp "Tamam, ıslatmayacağım." dedim. Sözlerim onu rahatlatmışa benziyordu ama hala denize tamamen girebilmiş değildi. Büyük ihtimalle aklında ne yaptığını sorgulayıp duruyordu. Onun düşüncelerini dağıtmak için "Ondan nefret ediyor gibiydin. Annabeth ile alıp veremediğin ne?" diye sordum. Aslında bu sorunun cevabının beni mutlu etmeyeceğini bir şekilde biliyordum ama en azından Serena'nın kafasını dağıtmak için yeterli olurdu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 8:43 am

Bu soruyu sormasına şaşırmamıştım. Üzüntülü gözlerle ona baktım ve gülümsedim. Annabeth her zaman bu kampın gururu olmuştu. Evet, belki onu kıskanıyordum ama asıl nedeni bu değildi. Nedenini bilmiyordum. Gerçekten onunla anlaşamıyordum. ‘‘Bilmiyorum. Annabeth yani ablam bana çok benziyor. İkiz gibiyiz, ciddi anlamda. Fakat o bu kampta çok popüler, bir gün onun gibi olamamaktan korkuyorum. Hayatı güzel, sevgilisi Percy ile mutlu, ailesini seviyor, arkadaşları var. İstediği her şeye sahip… Sadece bende onun gibi olmak istiyorum. Kardeşleriyle mutlu mesut geçiniyor. Ben daha Lucy ile bile sorun yaşıyorum. İkizim dediğim Lucy… Babası ile mutlu. Benim babam ise bir kadın uğruna beni ekiyor. Daha ne olsun Tristan? Daha çok neden var ama bunları saymamı isteme benden. Zaman ilerledikçe öğrenirsin. Şuan bunları sana söylemem daha çok üzülmemi sağlar. Anlıyor musun?’’ Beni o kadar büyük dikkatle dinliyordu ki. İlk tanışmamız olmasına rağmen birden bana değer verdiğini düşündüm. Gerçekten değer veriyor muydu? Stephan ve Leo gibi yapmasından korkuyordum. Yaşadıklarım yetmezmiş gibi birde bunu çekemezdim. Üzüntüyle kafasını sallarken yavaş yavaş kıyıya doğru ilerlemeye başladım. Galiba bu kadar macera yeter de artardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Tristan Micah Addison
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Tristan Micah Addison


Mesaj Sayısı : 565
Kayıt tarihi : 14/03/11

Kumsalda Bir Yürüyüş Empty
MesajKonu: Geri: Kumsalda Bir Yürüyüş   Kumsalda Bir Yürüyüş Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 8:54 am

Bana anlattıkları bir anda onu çok daha yakından tanımamı sağlamıştı. Bugün moralinin bozuk olmasının başlıca nedeninin kız kardeşi Lucy olduğunu da böylelikle öğrenmiştim. Onu anladığımı belli etmek istercesine başımı salladıktan sonra, onun kıyıya doğru ilerlediğini fark ettim. Aslında şimdi muzip bir şekilde onu ıslatabilirdim ama üzgün bir kıza böyle bir şaka yapmak bana yakışmazdı. Kendimi son kez serin deniz suyuna bıraktıktan sonra ben de kıyıya doğru ilerledim ve Serena'nın birkaç saniye ardından kumsala ayak bastım. İşte şimdi yaptığımız manyaklığı daha net bir şekilde kavrayabilmiştim, şiddetle esen rüzgarın altında titrerken, akşam akşam giysilerle henüz daha yaz aylarında bile değilken denize girmenin büyük yanlış olduğunu anlamıştım. Benim için sorun değildi, kulübeme gidip kurulanır, bir de sıcak bir şeyler içerek kendime gelirdim ama saçmalamam yüzünden Serena da ıslanmıştı. Yanımda onun omuzlarına koyabileceğim bir ceket veya kurulanması için bir havlu da yoktu. Sıkıntıyla etrafıma bakındıktan sonra Serena'nın yanına gittim ve "Sanırım senin üşütmemen için artık kulübelerimize dönsek iyi olacak." dedim. Sözlerimi onaylarcasına başını sallamasına rağmen hiç kıpırdamadı. Ben de hiç hareket etmedim. Yine denize girmeden önceki gibi, birbirimize çok yaklaşmıştık. Tabii bu sefer durum biraz ironikti çünkü her tarafımdan sular süzülüyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum ve böyle durumlarda hep yaptığım gibi işi çeneme bıraktım. "Ben... Islanmana neden olduğum için üzgünüm. Sadece seni gülümsetmek istemiştim." dedim. Serena yaptığımızdan pek de pişman görünmüyordu ama bu yine de benim içime dert olmuştu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kumsalda Bir Yürüyüş
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Saygın Yürüyüş
» Kıyıda Kısa Bir Yürüyüş

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Plaj-
Buraya geçin: