Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Postacı Baykuş

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Andrea Grace Harvey
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Andrea Grace Harvey


Mesaj Sayısı : 609
Kayıt tarihi : 18/01/11

Postacı Baykuş Empty
MesajKonu: Postacı Baykuş   Postacı Baykuş Icon_minitimeÇarş. Mart 09, 2011 11:59 am

Kulübede kitap okuduğum huzurlu bir ikindi vaktiydi.Havanın kararmasına yaklaşık bir saat vardı.Yatağımda uzanmış sürükleyici bir kitap okurken canımın aslında ne kadar çok sıkıldığını fark ettim.Summer artık bir eğitmen olmuştu, tüm gününü dersliğinde öğrencileriyle geçiriyordu.Lucy'nin ise kulübede durduğu yoktu.Diğerlerine gelince, eh onların da yapacak bir sürü işleri vardı.Derin bir iç çektikten sonra kitabın kapağını kapatarak çalışma masamın üzerine koydum.Ortak salona doğru ilerlediğimde içeride rahat bir şekilde yayılmış, karikatür dergilerini okuyan David vardı.Kulübede olan diğer kardeşlerim de odalarına çekilmişlerdi.Tekrar odama dönüp havanın serin olmasına karşın bir hırka alarak kulübeden çıktım.İlk olarak ne yapacağımı düşünürken daha sonra Summer'ın sınıfını ziyaret etmeye karar verdim.Ondan zaten ders alıyordum, yani bu sadece küçük bir ziyaret olacaktı.
Yüzüme sıcak bir gülümseme yerleştirerek sınıftan içeri girdim.Masasının başında bir sürü kağıt yığınıyla uğraşan Summer'a neşeli bir ses tonuyla ''Merhaba kardeşim !'' dedim.Summer bir anlık kafasını kaldırıp bana baktıktan sonra ''Selam Andy !'' dedi.Hala masanın üzerindeki kağıtlarla uğraşıyordu.Dersliğe eğitim almak için gelen öğrencilerinin alıştırma kağıtları olmalıydı.Summer'ın konuşmak için can atmadığı belliydi.Onu meşgul etmemek adına ''Neyse ben gidiyorum.'' dedim ve sınıftan dışarı çıktım.Bu aralar herkes meşguldü.Güneş batmak üzereydi.Belki güzel bir manzara görürüm umuduyla Long Island Kıyısı'na doğru yürümeye başladım.Kıyıya vardığımda rastgele dizilmiş olan şezlonglardan bir tanesine uzandım ve kızıl rengine bürünmüş olan göğü izlemeye başladım.Birden etkileyici bir ses tonuyla ''Merhaba Andrea.'' dedi yanımda beliren bir kadın sesi.Sesin geldiği yöne doğru döndüğümde göz kamaştıran gülüşü ve güzelliğiyle bana bakan kadının Afrodit olduğunu anladım.Güzelliği nefesimi kesmişti sanki.Kendimi zorlayarak çıkardığım bir iki kelimeyle sonunda konuşabilmiştim.''M-Merhaba Tanrıça'm.'' dedim.Afrodit sinsi ama çekici bir gülümsemeyle beni inceliyordu. Sonra başını göğe doğru çevirdi ve konuşmaya başladı. ''Benim için senden bir şey yapmanı istiyorum Andrea.'' dedi Tanrıça Afrodit.Benden bir şey isteyeceğini bilmeliydim.Tabi ki benden bir şey isteyecekti, buraya beni ziyaret amaçlı gelmediği belliydi zaten.Afrodit ''Senden Hephaistos'a bir şey ulaştırmanı istiyorum.'' dedi.Konuşmama izin vermeden devam etti.''Bir mektup vereceksin ona.Normalde onu ben ziyaret ederdim ama bu aralar biraz gerginiz.Sanırım bu ikimizi de yumuşatacak.'' dedi küçük bir kahkaha atarak.Ne yapmam gerektiğini tam olarak anlamamıştım.Afrodit bir anda elinde beliren zarfı bana doğru uzattı ve ''Eğer zarfı okumaya kalkarsan sonun fena olur güzelim.'' dedi.Ürkek bir şekilde elindeki zarfı aldım ve ''Peki Hephaistos'u nasıl bulacağım ki ?'' dedim.Afrodit yüzünden hiç silinmeyen gülümsemesiyle ''Tamirhanesindedir o.Sen orasını merak etme, ben seni zaten tamirhanesine göndereceğim.'' dedi.''Ama nası-'' dememe fırsat bırakmadan ortadan kayboldu.Elimde bir mektupla kalakalmıştım.Elimdeki mektuba bakarken birden başım şiddetlice ağrımaya başladı ve ne olduğunu anlamadığım şekilde metal bir zemin üzerinde otururken buldum kendimi.Doğrulmaya çalıştığımda karşımdaki devasa büyüklükteki kapıyı fark ettim.Üzerinde kabartmalı bir şekilde yazılmış olan Hephaistos yazısından anlayacağım kadarıyla Hephaistos'un Tamirhanesi'ndeydim.Buraya gelmemi Afrodit sağlamış olmalıydı.Sıkıca kavradığım zarfa tekrar baktım ve kapıya doğru yöneldim.Devasa kapı üzerinde iki tane kapı kolu vardı.Bir tanesi benim ulaşabileceğim yerdeydi.Diğeri ise en az üç dört metre yukarıdaydı.Kapı kolunu çekingen bir şekilde aşağı doğru indirdim ve her ne kadar tonlarca ağırlıktaymış gibi görünse de aslında kuş tüyü kadar hafif olan metal kapıyı itekledim.İçeri girdiğimde üstü başı yağ lekesi içinde kalmış olan Hephaistos karşımdaydı.Uzun kirli sakalı ve kirli elleriyle önündeki metallerle oynuyordu.Beni fark etmesi için öksürdüm ve ne yapacağımı bilemez halde konuşmaya başladım.''Tanrı Hephaistos.'' dediğimde Hephaistos gözlerini dikmiş bana bakıyordu.Elinde uğraştığı metal parçalarını yanındaki tezgaha koydu ve ''Evet çocuk.'' dedi.Her ne kadar konuşmaya korksam da tüm cesaretimi toplayarak ''Tanrı Hephaistos size Afrodit'ten bir mektup getirdim, efendim.'' dedim.Hephaistos ellerini üstündeki lekeli önlüğe sildi ve bana doğru yaklaşarak ''Ver bakalım.'' dedi.Elimdeki mektubu Hephaistos'a uzattım ve ''Buyrun efendim.'' dedim.Hephaistos elimdeki mektubu hızla aldı ve ''Adın ne melez ?'' dedi sakin bir ses tonuyla.''Andrea efendim.'' dedim.Saygımdan mı yoksa korkumdan mı efendim dediğimi ben de bilmiyordum.Hephaistos mektubu okuduktan sonra tekrar zarfın içerisine koydu ve ''Mektubu okumamışsındır umarım.'' dedi.Başımı iki yana sallayarak ''Hayır okumadım.'' dedim.Hephaistos sinsice güldü ve tezgahına bıraktığı metali tekrar eline aldı.Sanırım artık gitmem gerekiyor diye karar vererek devasa kapının ulaşabildiğim kolunu iteledim.Hephaistos gür sesiyle ''Dur bakalım.'' dedi.Tekrar arkama döndüm ve tezgahtaki metallerle uğraşan Hephaistos'a baktım.''Afrodit seni ödüllendirmemi istemiş.Aslında melezlerden pek hoşlanmaz ama ona yardım ettiğin için bunu hak ettin.'' diyerek elindeki küçük tornovidayı uzattı.Şaşkın bakışlarımdan anlamış olacak ki tekrar konuşmaya başladı Hephaistos. ''Bu tornovidayla istediğin her zaman istediğin her şeyi kesebilirsin.'' dedi.Korkakça elindeki tornovidayı alarak incelemeye başladım.''Ç-çok teşekkür ederim Tanrı Hephaistos.'' dedim.Hephaistos hiç beklemediğim kadar sıcak bir şekilde gülümsedi ve ''Güle güle kullan Andrea.'' dedi.Tornavidayı elimde kavrayarak Hephaistos'un tamirhanesinden çıktım.Ondan aldığım bu hediyenin sevincini yaşarken kampa nasıl geri döneceğim sorunu geldi aklıma.''Hadi bakalım !'' diyerek isyan ediyordum.Birden başım korkunç derecede ağrımaya başladı ve kendimi Long Island Kıyısı'nda suların içinde buldum.Ayağa kalkarak ''Daha iyi bir yere gönderemezdin sanki !'' diyerek bağırmaya başladım.Kimsenin dikkatini çekmeden önce koşarak kulübeme geri döndüm.

Rp bitmiştir. #
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Postacı Baykuş
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Baykuş...
» Baykuş...-2
» Stratejist Baykuş vs. Gaz Topu Kafa - Cirit Yarışı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Olimpos :: Olimpos Şehri :: Tanrı Hephaistos'un Tamirhanesi-
Buraya geçin: