58- Serbest Kurgu
Uğranması gereken mekanlar:
1) Plaj
2) Ogygia Adası
Kriterler:
*Rp'ye sadece sen katılabilirsin; tek başına yazman gereken bir kurgu.
Her sabah böye başlamak zorundamıydı. Günlerden neydi ki, ya saat... yatakta doğruldum. Kalkmak için doğruldum. Ayağım yorganıma doladım. Yere salak gibi kapaklanıp dizlerimin üzerine düştüm. ''Lanet olsun'' üzerimi silkeleyerek ve birkaç küfür eşliğinde ayağa kalktım. Yataımın baş uzunda duran sudan içtim. Yaatağımı güzelce düzelttükten sonra üzerimi değiştirip aşağı indim. Tuvalatte girip yüzümü yıkadım. Daha herkes horul horul uyuyordu. Salon tarzı odaya geçip saate baktım. 07:30'du. Normaldi. Tarih neydi peki ''OH hayır olamaz 2 gün sonra LUCY'NİN DOĞUM GÜNÜ'' nasıl unutabilirdim ya ne alıcaktım ben Krist uyanmıştı ''Ne oluyor neden bağırıyorsun?'' hala kendime kızıyordum. ''Lucy'nin iki gün sonra doğum günü ve ben alcağımı bilmiyorum'' Krist esniyerek ''Baykuş al ne bileyim canlı olanlarından ben gidiyorum'' uykulu uykulu yatağına geri döndü.
İyi fikirdi ama baykuşu nereden bulacaktım ben petshoptan falan almazdım sisi arkasını görmeliydi. Ama böyle bir baykuş varmıydı. Düşün Hermia düşün ''evreka'' Lucy'nin bazen Athena kızı olmasını çok seviyorum. Sürekli bana bir şeyler bahsederdi. Sisin ardını görebilen bakuşlarda vardı bunlar...Ogygia Adası'da yaşıyorlardı. Peki oraya nasıl gideceğim ben ''biraz sessiz olurmusun mia uyumak istiyorum'' zaten sinirlenmiştim. Marx. 'in sesini hiç çekemezdim. ''kapa çeneni uyuşuk kalkta etrafı temizle yada haftaya temizlik sırası sende olur'' kapıyı çarpıp çıktım. KApıya yaslandım ve yavaşça aşağı kayarak oturdum. ''Rose'nin yüzüğü tabi ya '' ayağa kalkıp hemen yanımızdaki poseidon kulübesine koştum. Kapıyı çalmadan içeri daldım her kulübe gibi bu kulübede uyuyordu. Rose'nin başına dikilip dürtükledim. ''Hey rose uyan uyan rose!!'' yatakta dönüp gözlerini araladı. ''Hey ne oluyor mia ? ne işin var bu kulübede'' Saçımı kulak arkasına atıp ''ya yüzüğünün bir incisini kullanabilir miyim??'' niye der gibi kafasını salladı. ''özür dilerim saat size göre erken ama ogygia Adası'na gidicemde sonra daha ayrıntılı anlatırım akşama dönücem zaten yalvarırım.'' Kafa sallayıp gülümsedi. Hiç parmağından çıkarmadığı yüzüğünden bir inciyi çıkardı ve elimi tuttup avcuma bıraktı. Deniz kokuyordu. soğuktu. ''Yere koy ve üzerine bas ve gideceğin yere odaklan bu kadar ama dikkatli ol ve bırakta uyuyayım'' Teşekkür edip çıkarken Rose kafasını yastığa gömmüştü. Dışarı çıkınca inciyi yere braktım. Ve derin bir nefes aldım. Her şeyimi almıştım. inciye bastım ve kırdım. Etrafı bir duman kapladı ve yoğunca bir deniz kokusu, gözlerimi kaptınca hücre hücre ayrıldığımı hissettim.
Gözlerimi açtığımda mükemmel bir yerdeydim. Yemyeşil otlar, renk renk çiçekler, masmavi gökyüzü, renksiz saf su kenardan akıyordu, ağaçlar nerdeyse bulutlara değiyordu. Az ötede bir mağara vardı. Hemen hızlı adımlarla oraya gittim. İçeriside dışarısı kadar büyüleyiciydi. Tavan kristelleşmişti. Etraf topluydu, insana mağarayı anımsattan bir şey yoktu.''kimse var mı? Kalipso''dedim. Bir perdenin ayırdığı taraftan kafasını uzattı. gülümsedi. Örgüsü omzuna düşmüştü yunan kıyafetleri içersinde afroditti sinir krizlerine sokabilecek güzellikte bir kızdı. ''Merhaba'' dedi. Kafamla onayladım. hemen lafa grmek istiyordum çünkü melez kanım çok fazla kıpır kıpırdı. [color:acfa=darkred''Şey kabalığımı bağışla ama işim acil senden bir şey isticem burada çok özel baykuşlar varmış sisin ardı görebilen türden iznin olursa almak ve bir arkadaşıma hediye vermek istiyorum.''] birazda olsa yüzündeki gülümseme hafifçe asıldı. ''ey evet böyle bir baykuş var ares kızı fakat o bölgeyi bir ejder koruyor ben oraya hiç gitmem o adanın diğer ucu ama tabi sen bilirsin.'' Ejder mi ne kadar sorun olabilirdi ki ? gülümsedim ve teşekkür edip dışarı çıktım. ''Kuzeye git melez''dedi. Bende koşarak kuzeye göre ilerledim.
Nefes nefese kalmıştım. Dizlerime tuttunup etrafa baktım. Hırıltı sesleri vardı. Otları itip baktım. bir ejderha -bir hayli büyüktü- uyuyordu. Ağzıma küp şeklinde bir nektar atım bu büyüleyici yerle çok uyumluydu. Kılıcımı elimde hissettim. Yavaşça ilerledim ve kahretsin ki ayağımı bir taşa çarptım çıkan gürültü ile ejder uyandı.
Selam der gibi el salladım. hırladı. ağzını atı ateş püskürtüceğini düşünerek, hemen yana kaydım düşündüğüm gibi de oldu ateş püskürdü. Ağaç alev aldı yazık diye geçirdim aklımdan fazla güzel olan bir ağıcı yok etmişti. Kılıcımla üzerine saldırdım. Göğüsüne bir çentik attım ama yeterli olmadı gene ateş püskürtürken yana doğru takla atarak kaçtım. İşte o sırada baykuşları gördüm çok tatlıydılar -iyice afrodit kızı oluyordum- kendimi toparladım. Ağaca dik olarak tırmandım yada başka bir değişle basamak olarak kullanıp havada ters takla atıp ejderin sırtını yardım. Ve yer zaman ki gibi yok oldu.
Sevinç içinde hemen ağaça tırmandım. ama kuş lar uçtu. Küfür ettikten sonra tekrar konmaları için beklemeye başladım..... 2 saat sonra hava kararacaktı. Ama sonunda biri kondu sinsice yaklaşıp hemen kaptım. ''evet '' diye bağırdım kuşlar uçtu gitti.
Tekrar kalipsonun yanına döndüm. elimde baykuşu görünce o da sevinmişti. ''ya ben şimdi nasıl geri dönücem rose’dan iki tane inci istemeliydim.’’ Kalipso sandallı gösterek ‘’onla gidebilirsin istediğin yeri söyle büyülüdür ama dur benimde bir hediyem olacak ‘’ Mağaraya koştu. Elinde bir şeyle geri döndü. Bu bir kolyeydi ve de bir kafes. Bir baykuş kolye ‘’Bu kolye sayesinde başkasının gözünden görebilirsin dünyayı 10 saniye için’’ dedi. Gülümseyip teşekkür ettim. Sandala binip kendimi biraz itekleyince suda ilerlemeye başladım. Kafese baykuşu koyup örtü ile örttüm. Uyukulu gözlerle 1 saat sonra batacağını düşündüğüm güneşe baktım. Long Islandı düşündüm ve biraz kestirmeyi planlayarak gözlerimi kapadım.