Kafamı dağıtmak için tarlaların içinde yatmış keyif çatıyordum.Rüyamda Hephaistos çocukları için yazılan kehaneti düşünüyordum.Başarısızlıklardan bahsediyordu."Başarısızlıklarla dolup taşacak melezin önü."diyordu.Acaba bahsettiği kişi benmiydim.Hephaistos çocuklarının en küçüğüydüm ve bir sürü konuda başarısızdım.Mesela silah yapamazdım.Ama bunu telafi edecek güzellikte zırhlarım vardı.
Ben bunları düşünürken biri suratıma bir çilek attı.Arkamı dönüp Yıkımı kılıca dönüştürdüm ama bunun alemi yoktu.Arkamda ki kan kardeşim saydığım Andrew'di.Andrew "Hop!Dostum biraz sakin ol!"dedi.O da kılıcını çekmişti."Düello istiyorsan arenaya git."diye dalga geçti ve kılıcıyla bir çilek koparıp ağzına attı.Bana:
-Hadi gelde biraz şamata olsun.Eğlenelim,dedi.Eğlenmeye ihtiyacım vardı çünkü kamp son günlerde sıkıcı olmaya başlamıştı.Cevabım "Ne bekliyorsun! olmalıydı ama bunlar yani tarlada yaramazlık yapmak yasaktı.Ben yine de evet dedim.Çilekleri kesiyor,tarlayı mahvediyorduk.O anda içime bir kurt düştü ve:
-Ya yakalanırsak!dedim.O ise bana kızarak:
-Böyle şeyler düşünme.Zaten yakalanırsak belli bir cezası yok,dedi.Bense:
-Benim korktuğumda bu ya.Kötü ve zorlu bir göreve gönderilirsek ne yaparız.Andrew rahattı:
-Sen de baban gibi iyimser olsana,dedi.Ben ona bağırarak:
-O zaman sen de baban gibi biraz kötümser ol!dedim.Sus pus olduk.
Bir süre sonra Andrew:
-Dönüşte bu çilekleri yeriz ve arkamızda iz bırakmayız,dedi.Ben susuyordum çünkü karşımızda Andrew'in farketmediği biri vardı.
Kherion boğzını temizledi ve Andrew o yöne bakıp mosmor oldu.Kherion:
-Ne yapıyorsunuz siz burada!diye gürledi.Biz hala susuyorduk.Kherion bizi kaldırıp sırtına aldı ve Büyük Ev'e doğru dört nala ilerledik.Kherion:
-Siz tarlayı mahvederken neyi amaçlıyorsunuz anlamıyorum ki!diyerek bizi azarlamaya devam ediyordu.Büyük Ev'e varınca Kherion bizi bir güzel azarladı ve kulübelerimize gönderdi.