Maya ile sanat akademisindeydik. Ve aynı derslikteydik tabii. Görsel sanatlar! Resmim iyiydi ama bazen sıkıcı oluyordu... Senenin yarısı boyunce bunu düşünmüştüm. Acaba neden? Canavar kesmek daha heyecanlı olabilir miydi? Yok canım (!) Maya ile bu yüzden hep kaçıyorduk. Ama bu gün May kaçmayalım demişti. E, tabi haksız da sayılmazdı! 2. dönemin sonuna az kalmıştı ve bizim proje olarak sunabileceğimiz bir şeyimiz yoktu! May'le birlikte St Helens dağını çizmeyi planlıyorduk. Daha önce bayağı bir ilerlemiştik... Ben dağın buz mavisi bulutlarını boyarken cebim titremeye başladı. Lanet olsun! Cep telefonum da tam çalınacak zamanı bulmuştu! Üstelik çalmaması gerekiyordu! Cep telefonumu neden daha önce kapatmamıştım ki ?! Tekrar Lanet Olsun!!! Maya'ya boya falan alacağımı söyleyerek aceleyle hocadan izin aldım. İlk defa kaçmadığımı görünce mutlu oldu ve nutuk çekmeden çıkmama izin verdi. O sırada dışarı, tuvaletlere doğru koşarken, telefonum hala çalıyordu... Tuvalete vardığımda kimin aradığına baktım. Kapanmıştı. Annem aramıştı ve şimdi tekrar arıyordu! Lanet olsun (tekrar)! Eğer bakarsam canavarlar beni bulurlardı; ama bakmazsam... Ya kötü bir şeyse? "Alo?"
Eyvah! "Kızım... derste misin?"
"Evet anne ama sayende birazdan mezarda ya da bir cehennem tazısının midesinde olabilirim!!"
"Aa? Kaçmadın demek?"
"Anne..." O sırada tuvalettten çıkmış canavarların kafasını karııştırmak için okul bahçesinde koşturuyordum. "Anne... Canavarlar...Yakında burada olurlar ve benim yanımda sadece bir boya fırçası ve boya spreyleri var!"
"Ha... Doğru unutmuşum pardon... Ben, şey... Evlilik için aramıştım da... Bir ara gel..."
Buna cevap vermeden direk telefonumu kapattım. Okulun kapısına doğru dönmemle çığlık atmam bir oldu demek isterdim ama sadece yerimden sıçradım. Beni anlamasa da Cehennem tazısına: "Neden hep karşıma siz çıkarsınız ki? Bıktım sizden! Bür kere de başka bir şey gelsin..." Bir de elimde bir kılıç falan varken gelse... diye düşündüm. Üç tazıcık birden kafalarını sola eğdiler. Arkama tekrar dönmemi sağlayan şey iki drakondu... Lanet Olsun!!!
"Yahu bu gün demedim!" dedim sinir olmuş bir şekilde. "Yemekkkkkk!!" diye böğürdüler drakonar. Sonra gülmeye başlayınca tazılar da ulumaya başladılar. Tekrar tekrar Lanet olsun!!! Dikkat çekecektim ve silahsızdım! Bir boya fırçamla mı öldürecektim?? Derken aklıma kemerimdki sprey boyalarım geldi. Zaman kazanmak için sprey boyaları çektim ve silah gibi drakonların ve tazıcıkların yüze benzeyen taraflarına sıktım. Sonra da boyaların tepelerini "Silah gibi" üfleyiverdim. Onlar anırırken ben de sivri uçlu (mızrak tarzı) bir şey aradım. Sonunda bir tane bulduğumda cehennem tazılarından biri bana doğru koşuyordu. Lanet olsun demekten bıkmışım ama Lanet olsun!!! Tazıyı sivri bir kenara fırlattım ve onun toz olmasını izledim. İçimden May artık şüphelenmeye başlamalı, diye düşünürken drakonlardan biri benim üstüme çullanmıştı. Elimdeki mızrağı drakona saplayacak kadar mesafe yoktu. Sonunda en iyi çözüm yolunu buldum: Tokat! Drakona büyük bir tokat indirdim. Drakon tıslayarsk geri çekildi. Hızla ayağa kalktım ve mızrağı sıkıca kavradım. Arkamdaki tazıyı fark ettim ve çevikçe mızrağı ona sapladım. Diğer son tazı mızrağımı parçaladı! Bu sefer yüksek sesle "Lanet olsun! Bu şeyi bulmam ne kadar sürdü, sen biliyor musun?" dedim öfkeyle. Artık tenis topuma ihtiyacım vardı. Ares bunu bir yapsa... Üç gün boyunca bütün yemeğimi adak sunacaktım. Bunu duydu sanırım çünkü topuzum birden elimde beliriverdi. Yuppi! Bu adak işi benim çok hoşuma gitmişti. Kolay işti canım (!) topuzumu kalan iki canavar için dikenlerini fırlarmasına zorladım. Onlar da geberince hızla sınafa doğru gittim. Maya'nın yanına oturduğumda "Neredeydin sen? Boyalar Long Island' da mıydı yoksa?" dedi alaydı bir tavırla fısıldayarak. "Eee taz- boyalar kalmammış ya da ben bulamadım.. May omuz silkti ve resme devam ettik. "Dersten sonra kaçıyor muyuz? Ödemem gelen bir borç var da..."