Eleanor öfkeyle kaşısındaki onu aldatmış olan çocuğa bakıyordu. Çocuğun yüzündeki tokat attığı yer hala kırmızıydı. O çocuğun adı Jared'dı ve Eleanor'un sevgilisiydi. Yani eski sevgilisiydi. Onu bugün boş bir sınıfta okulun bir numaralı sürtüğü olan Amy'yi öperken yakalamıştı. O anda delirmişti adeta. Amy'yi hastanelik etmiş, Jared'ın da yüzüne bir tokat atıp onu görmek istemediğini söylemişti. Ama çocuk adeta yapışkan gibiydi. Şu anda ormanın girişindeydiler. Eleanor biraz kafa dinlemek ve üzüntüsünü gidermek üzere ormana gidecekti ama Jared onun peşinden gelmişti sülük gibi.
"Dinle Elean-"
"DİNLEMEK İSTEMİYORUM TAMAM MI SALAK HERİF! O SÜRTÜĞÜN NESİNİ BEĞENDİN, HA?!" Sesi çok yüksek çıkıyordu.
"Ben onu beğenmedim! O beni zorla öptü!"
Bak bak yalana bak!
"Yalancı! Resmen kızın üstüne atlamıştın!"
"Ya,-"
Eleanor onun yüzüne bir tokat daha patlattı, onun zırvalamalarını dinlemek istemiyordu. Sonra hızla ormana koşturup Jared'a izini kaybettirdi.
Ormanda koşarken bir noktada dinlenmek için durdu. Yorulmuştu. Eleanor yorgun bir şekilde soluk alıp verirken bir şey onu arkadan pençeledi ve Eleanor bir ağaca çarptı. Galiba kolunu kırmıştı.
Eleanor dönüp ona saldıran şeye bakınca ne olduğunu gördü. Bir Mitoloji yaratığı olan Minotor'du. Dur bir saniye! Minotor'ların gerçek olmaması gerekiyordu. Burada neler dönüyordu böyle?!
Eleanor yaratık ona doğru hücuma geçerken çantasından ok ve yayını çıkardı. Esrarengiz bir şekilde yay ve okları çok iyi kullanabiliyordu. Bu onun hobisi olmuştu zamanla. Sonra her gün okçuluk çalışır hale gelmişti. Ok ve yayını her gün yanında taşırdı. Bugün de yanındaydı. Eleanor ilk kez yay ve okunu yanına almış olmasına şükretti.
Şimşek hızıyla yayını hazırlayıp oku bıraktı. Ok her zamanki gibi hedefe vurmuştu. Eleanor ağaçların içinden biri çıkıp gelene kadar bir ok daha atmıştı. Bu kez canavarın göğsüne isabet etmişti ama yeterli değildi. Eleanor durum böyle olunca tek bir çare olduğunu düşündü. Bir ok alıp canavara yaklaşmalıydı. Ancak bu şekilde ondan kurtulabilirdi.
Eleanor ağaçların içinden çıkan kişiye hiç dikkat etmeden Minotor'a saldırdı. Okla ona yaklaşmaya çalıştı. Belki bu canına malolabilirdi ama canavar yaralıydı. Üsteli onu üç dört kez ona yaklaşmak için hamle etmeden önce iki üç ok daha attığını düşünürsek...
Eleanor yaratığa dokunabilecek kadar yaklaştığında canavar ona pençe attı ama Eleanor sahip olduğunu hiç bilmediği çevikliği sayesinde ondan kurtuldu. Sonra sanki kılıç tutar gibi oku sert bir darbeyle canavarın kalbi olduğunu düşündüğü yere sapladı ve daha çoık yara alması için yana doğru hareket ettirdi.
Canavar bu darbeye daha fazla dayanamadı. Toza dönüştü. Eleanor ancak o zaman ağaçların arasından çıkabilen kişiye bakabildi.
Bu diğer şubedeki Alan denen çocuktu. Eleanor daha önce onunla birkaç kez muhatap olmuştu ama en iyi arkadaşı değildi. Üstelik şu anda daha da fenası vardı. Alan'ın alt kısmı keçiydi!
"Alan! Bu hal ne?! Ben halüsinasyon mu görüyorum yoksa senin alt kısmın bir koyun mu?!" Sesi fazlasıyla tizdi. Eleanor'un sesi gergin ya da korkmuş olduğu zamanlar tiz çıkardı.
"Her şeyi sonra anlatacağım. Önce Melez Kampına gitmeliyiz. Ve satirlerin alt kısmına keçi deme yoksa sana saldırabilirler. Hayatta kalmak istersin, değil mi?" dedi Alan. Sesi gücenik çıkıyordu. Ne yani? Alt kısmı koyun dedi diye gücenmiş olamazdı, değil mi? Yoksa olabilir miydi? Eleanor tekrar Alan'a döndü.
"Bu Melez Kampı denen yer de neresi?"
"Gidince görürsün." dedi Alan. Bu arada tuhaf bir şekilde Eleanor, kırılmış olduğunu unuttu kolu varlığını hatırlattı ve sordu. "O Melez Kampı'nda hastane gibi bir yer yoktur değil mi?" dedi kırık kolunu işaret ederek.