Kulübenin kapısı tıklatılınca okuduğum kitabı bir kenara bırakıp kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda karşımda Julia duruyordu. "Summ, benimle sohbet etmek için kampın girişine gelir misin ?" diye sordu. Ben de "Tabii." dedikten sonra ceketimi alıp dışarı çıktım. Birlikte Thalia Ağacı'nın yanına vardıktan sonra oturup konuşmaya başladık. Ama fazla konuşamadan ürkütücü bir sesle irkildik. Bu bir canavardı. Ama bu tür bir canavarı daha önce hiç görmemiştim. Şansa bakın ki her zaman yanımda olan baykuş sembollü bilekliğim bugün yanımda yoktu. O andan sonra onu yanımdan bir daha ayırmayacağıma dair kendi kendime söz verdim. Bu sözümü tutmaya kararlıydım, tabii bunu yapacak kadar yaşayabilirsem...
O sırada hiç beklenmedik bir şey oldu. Julia'nın konuşmamız boyunca oynadığı kırılmış bir demir parçası bir anda bir kılıca dönüşmüştü. İşte buna çok şaşırmıştım. Canavar da oldukça şaşkın görünüyordu. Julia'ya dönerek "Julia, b-bunu nasıl başardın ?" diye sordum. O ise şaşkın şaşkın kılıcına bakıyordu. "İnan Summer, bunu ben de bilmiyorum."