[size=18]Bugün KÖTÜYDÜ. Her yanıyla iğrençti, garipti. Bugünü geri alabilme şansım var mı? Size baştan anlatayım. Aslında gayet normaldi bugün. Hatta güzeldi bile. En iyi arkadaşım olan, ve tek arkadaşım olan, Tom'un doğum günüydü. Herkes bizi sevgili zannederdi ama; biz öyle değildik gerçekten iki birer dosttuk. Üstünde kollarımızı birbirinin omzuna atmış halde resimlerimiz olan bir "Biz Böyle İyiyiz!" t-shirtü hazırlamıştım onun için. Parti için sokağın sonundaki cafeye gidiyordum.Sonra arkadan birisi geldi beni önümdeki su birikintisine itti.Hediyeyi aldı. Tahmin etmiştim gelen Dora'ydı. Pis topal sanki beni gıcık etmek için yaratılmıştı. Her eline geçen fırsatta bir şeyler yapar beni rezil eder ve ben hiçbir şey yapamam. Ama bir gariplik vardı. O topal kız nasıl olmuştu da saniyeler içerisinde karşı kaldırıma geçmiş hem de aramızda bu kadar mesafe olmuştu. Zaten bu kız da oldum olası bir gariplik vardı. Aklıma okula ilk geldiğim gün geldi. Bu dönem okula geldiğimden beri bana zarar verip duruyordu. Daha okula girdiğimde ve bir kız gelip bana adın ne dediğinde kıza hemen:
-Ona adıyla seslenmemize gerek yok ben ona gayet güzel bir lakap buldum. "Okulsavar".Çünkü resmen artık okullar onu değil o okulları kovuyormuş.Tam 15 okuldan kovulmuş. Düşünsene her sene yeni bir okul.
demişti ve bana haince sırıtıp kızı da yanına katıp gitmişti.Evet öyleydi 15. okulumdaydım. Peki bu kız bütün bunları nereden biliyordu. Sonuçta okula daha yeni gelmiştim ve bu kız okulda çalışan birinin kızı falan da değildi. Diyorum ya garip kız... Olaya devam edelim. Bütün bunları yaklaşık 10 saniye içinde düşündüm veya ben öyle sandım ama yemin ederim 10 saniyeden fazla değildi bu süre. Ona bağırdım:
-Hediyemi geri ver seni pis manyak!
O anda fark ettim. Çoktan sokağı bitirmiş.Cafeye giriyordu. Ne cafeye mi giriyordu? Ne yani Tom onu da mı çağırmıştı? Buna inanamıyordum. Ama aslında Tom bu kızı biraz da olsa severdi. O yüzden artık katlanacaktık. Hediyeyi de Tom'a uygun bir şekilde anlatacaktım. Zaten Dora'nın iki hediyeyle geldiğini görünce ve t-shirt'ün üzerindeki resmi ve yazıyı görünce onun benim hediyem olduğuna ikna olması çok zor olmayacaktı. Yoluma devam ettim. Yolumun üzerinde New York Empire State Binası da vardı.Yanından geçerken çok kötü hissettim nedenini bilmiyordum. Bu binayı kendime yakın hissederdim. Bu binada benimle ilgili bir şey olmalıydı. Ama ne olabilirdi ki.Yine saçmalıyordum. İlk gördüğümde tabelasını bile okuyamamıştım. Aslında hiçbir şeyi okuyamıyorum ama bu konuyla ilgili konuşmayalım; lütfen! Bütün bu olaylardan sonra sonunda cafeye vardım. Tom'a:
- İhtiyarladın iyice artık senden bir numara çıkmaz.
dedim. İkimiz de bir kahkaha attık. Dora'ya olan sinirim bile gitmişti. Rahatlamıştım. Bugün güzel olacaktı. En azından ben öyle sanmıştım. Daha sonra ona hediyesinin başına gelenleri anlattım. "Sorun değil" dedi ve her zaman beni rahatlatan şekilde güldü. "Amma da safsın kızım sen hiç mi bir şey hissetmedin" dedi. Ben dalmıştım geldiğimden beri Tom çok hızlı gelişmişti. Tutam tutam keçi sakalı gibi sakalları bile çıkmaya başlamıştı. Tom sakattı. Yürüyemiyordu. Daha doğrusu Dora gibi zor yürüyordu. ve hiçbir zaman çıkartmayı başaramadığım bir şapka takıntısı vardı. İnanabiliyor musunuz havuzda bile şapka takardı. Doğum günü pastasını kestik. Bir güzel afiyetle mideye indirdik. Tom abartıp tabağı yalamaya ve bana öyle geliyor ki kemirmeye başlamıştı. Daha sonra Dora beni çağırdı. Gittim. Saf gibi gittim. Yanında tanımadığım bir kaç kişi daha vardı. Geldi buraya kadarmış küçük melez sonun geldi dedi ve canavara dönüştü. Nasıl Dora bir canavar mıydı bunu nasıl yapıyordu? Artık hiçbir önemi yoktu. Gerçekten de sonum gelmişti. Garip bir şeydi karşı gelmeye gücüm olcağını sanmıyordum. Ta ki Tom bana bir hançer fırlatana kadar."Ben bununla ne yapacağım?" diye bağırdım. "Sadece içgüdülerine güven!" dedi. Öyle yaptım başka bir çarem yoktu. Öyle yaptım ve oldu canavarı öldürdüm. Tam kafasına sapladım hançerimi sanki boşluğa saplamış gibiydim.Ama bir anda patladı, toz bulutu oldu ve kayboldu. Çok garipti. Hiçbir şey anlamadım. Ama ölmemiştim hayattaydım.Hemen Tom'a döndüm o da bana bakıyordun."Harikasın" der gibi hançer sen de ne arıyordu dedim. Cevabı:
-Artık öğrenmen lazım oldu. Ne öğrenmeliydim? Hayattaki tek arkadaşım benden ne saklıyordu? Beni hemen eve götürdü. Biraz annemle konuştu. İkisi birden bana döndüler ve "senin baban bir TANRI" dediler. Tepkimi beklemeye başladılar. Gülmeye başladım. Tabi canım tabi diyerek gülüyordum. Ama onlar ciddiydiler. "Şu anda inanmıyorsun. Ama melez kampında her şeyi anlayacaksın " dedi Tom. Annem nasıl babam ve tanrı olmak. Komik... Ama gerçekten öyleymiş. Gülerken beni inandırmak için Tom pantalonunu indirdi. Bacakları keçi bacağı ayakları birer toynaktı nasıl olur?
-Sen bir keçi misin?
dedim.
-Hayır satirim.
Satir... satir... satir... Evet Yunan mitolojisi yarı keçi yarı insan.
-Seni korumak için görevlendirildim şimdi hiçbir şey sorma Melez Kampı'n gidiyoruz orada her şeyi öğreneceksin.
-Peki, tamam öyle olsuni Ama anlatacaksın
-Söz...
Böyle şeyler hala var mıydı? Melez... tabi ya yarı insan yarı tanrı... Buydu. Anlatmak istedikleri.Yavaş yavaş inanıyordum. Özellikle Tom beni bir arabaya bindirip bir altın para verip ışınlanır gibi kampa geldiğimizde. Burası harikaydı. Beni bir eve götürdüler. Sentör yarı insan yarı at adıııııı... tamam hafızam iyi değil adını unuttum onla tanıştırdılar. Yeter artk bu kadarı fazlaydı. Burası neresiydi?
Tom'a daha doğrusu satire sorduğumda, çünkü o keçi benim dostum Tom gibi davranıyor ama öyle göünmüyor, burası benim evimmiş.Öyle dedi.Hissediyordum.Burda beni yeni bir hayat bekliyordu.Peki, ama nasıl? Bunu öğrenecektim...