"Marilyn ! Marilyn ! Kalk artık kızım ! Yine geç kalacaksın !"
"Tamam anne 5 dakikacık daha ne oluuurr !"
"Bu sana vereceğim dördüncü 5 dakika olcak. Lütfen hemen kalk ve hazırlanmaya başla . Birazdan servisin gelir, o adamla tekrar tartışmak istemiyorum."
"Tamam anne, tamam. Of yaa ! Neden bu okul bu kadar erken başlamak zorunda ?"
Yataktan kalktım. Giyinip hazırlandıktan sonra tam ayakkabımı giyerken birden korna sesleri duymaya başladım. Servisçi o kadar hızlı basıyordu ki ayakkabımı bağlayamadan koşmaya çalıştığım için neredeyse düşüyordum. Hemen servise bindim ve boş bir yere oturdum. Herkesin yüzünde bana karşı bir nefret belirdi adeta. Biraz ürktüğümden hemen burnumu cama yapıştırıp onları okula kadar yoksaymayı denedim. Güzel şeyleri düşünmeye çalıştım , mesela Paris’i. Off adını aklıma getirmek bile beni benden almaya yetiyordu. Gözleri o kadar güzeldi kii !
O dalgınlıkla okula geldiğimizin farkına bile varamamışım . Ta ki çok sevdiğim (!) arkadaşım Tom'un, beni kendime getirmek için cama vurmasına kadar… Aslında iyi çocuktu Tom ama bazen çok can sıkıcı biri olabiliyordu... Ama öyle hızlı vuruyordu ki neredeyse camı kıracaktı.
"Tom biraz yavaş olsana , camı kıracaksın !" dedim servisten inerken.
"Marilyn sabahın köründen beri seni bekliyorum burada. Seninle çok önemli bir konu hakkında konuşmamız gerekiyor."
"Neymiş o çok önemli konu ? "
Bunu söylediğim anda karşıdan gelmekte olan Paris’i görmemle dengemin bozulması bir oldu. Başım dönmeye başladı . Tam düşecekken Tom bir işe yaradı ve beni tuttu. Paris bir anda bizim olduğumuz tarafa döndü ve bize gelmeye başladı.
Bu Tom’u pek mutlu etmedi galiba çünkü yüz ifadesi anında sertleşti. Paris yanımıza gelene kadar da gözlerini onun gözlerinden ayırmadı.
"Hah bir sen eksiktin. Bizi yalnız bırak . Marilyn’le bir şey konuşmalıyım."
"Sonra konuşursunuz çünkü benim de onunla konuşacaklarım var. Üstelik senin saçma sapan hikayelerinden daha önemli. Bak Marilyn de benimle konuşmak istiyor . Değil mi tatlım ?"
Tatlım mıı ? Ahh tanrım bu çocuk zayıf noktamı çok iyi biliyordu.
"Eee-evet Tom . Paris’le gitmem gerek. Ona söz vermiştim. "
Aslında söz vermedim ama birazcık yalanın zararı olmazdı değil mi ?
"Olmaz Marilyn senin o lanetli canavarla gitmene izin veremem ! " dedi Tom.
Bir anda Paris’in gözlerinin rengi değişti , kıpkırmızı oldu. Adeta bir ateş gibiydi. Sanırım şu ‘canavar’ olayını fazla ciddiye almıştı. Aslında onun şaka kaldıran biri olduğunu sanıyordum ama bu tepkisi fazla … tuhaftı.
"Hey ,hey ,hey ! Çocuklar biraz sakin olun ve Paris, gözlerinin kırmızı olduğunu bilmiyordum . Ne zamandan beri kırmızılar ? "
"Bir melezi tuzağa düşürmeye çalıştığından beri." dedi Tom'dan gözünü ayırmadan.
"Melez mi ?"
"Baban bir Olimpos Tanrısı ve sen de bir melezsin Marilyn . Aramıza hoş geldin…"