Pers'in bana "Canavarlar Denizine doğru Kaaaç !" diye bağırmasıyla koşmaya başladım. Canavarlar denizine geldiğimde ise durdum. Başka kaçacak yer yoktu. Burda savaşmak zorundaydık. Pers'te yanıma gelince bunu anlamıştı. Canavarlarda bizim durmamızla birlikte durmuştu.
" Burdan sonra başka kaçacak yer yok. Mecbur savaşacağız. " dedim. Pers'te başıyla onayladı. 5 tane deniz canavarı ve 4 tanede siren kalmıştı geriye. Halledebilirdik bu bu pis canavarları. Canavarlar birden üstümüze doğru koşmaya başladılar. Ben kılıcımla gelen bir tane sireni ikiye ayırarak buharlaştırdım. Sonra kılıcıma baktım. Tamamen kan olmuştu. Çok şükürki kan görünce bayılanlardan değildim. Kendime inanamadım. Pers bana bakarak " Süperdi bu " dedi. Pers bunu derken aynı zamandada 2 tane sirenleri buharlaştırmakla uğraşıyordu. Pers'in kılıcı çok keskindi. Bu yüzden Sireneleri kolayca buharlaştırıyordu. 2 tane sireni de buharlaştırdıktan sonra geriye 1 tane siren kalmıştı. Sirenler o kadar zor değillerdi ama deniz canavarları hem çok tehlikeli hemde çok zor buharlaşan yaratıklardı. Ben son kalan sirenle uğraşırken Pers'te deniz canavarlarının birisiyle uğraşıyordu. En sonunda bir şeyler yapıp deniz canavarını buharlaştırdı. Sonrada bana yardıma gelerek son kalan sireni de buharlaştırdı. Tam Pers'e teşekkür edecektim ki Pers'in arkasında 4 tane kalan deniz canavarlarını gördüm. Pers'e arkasını bakmasını işaret ettim.