Nereus'u bulmak için etrafımıza bakarken, "Olamaz, yine mi melezler !" diyen Nereus'un sesini duyduk ve ona döndük birden. Herkes şaşırmıştı birden ama kafamı sallayıp Nereus'u incelemekten kurtulup "Şey, biz sana bir soru sormaya gelmiştik." dedim. Birden şaşırdı ve "Aa, gerçekten mi ? Bugünlerde nedense herkes buraya aynı sebep yüzünden geliyor. Ne tesadüf değil mi ?" dedi Nereus. Ardından garip bir şekilde hoş olmayan gülümsemesini yaymaya başladı etrafına. Ne yani, buraya Ares'in yerini sormak için bizden başka gelenler falanda mı vardı ki? Kesinlikle olmalıydı. Zaten olmasa Nereus böyle esrarengizce ve sinir bozucu konuşmazdı. Belkide kendine muhabbet edicek bir dost falan arıyordur, kim bilebilir? Bir-kaç saniye geçtikten sonra Yon dayanamayıp "Bak Nereus, buraya senden Ares'in nerede olduğunu öğrenmeye geldik. Haydi, bizi uğraştırma da söyle. Daha onu bulup hediyesini vereceğiz." dedi sinirli sinirli. Anlaşılan Yon ve Summer'i fazlasıyla rahatsız ediyordu bu gülümseme. Nereus bizi süzdükten sonra "Demek Ares'in yerini öğrenmek istiyorsunuz. İşte bu ilginç..." dedi sinsi sinsi. Artık bu bilmecemsi konuşma benim de sabrımı zorlamaya başlamıştı ki kollarımı göğsümde birleştirip iki-üç adım öne çıktım ve "Uzatma Nereus, seninle uğraşacak vaktimiz yok. Ares'e birşey teslim etmemiz gerekli. Eğer canın sıkılıyorsa sonra gelir seninle muhabbet ederim fakat şu an zamanımız yok dediğim gibi." dedim. Durumun ciddiyetini anlamıştık belki diye umuyordum.