Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Veronica Gardyner Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 24/12/10
| Konu: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 12:11 am | |
| Artık kamptan tek başıma ayrılacak kadar cesaret kazandığımı düşünüyordum. Dolayısıyla o gün kampta herkesin bahsettiği Lotus Kumarhanesi'ne gitmeye karar verdim. Ah... Vegas.... Entrikanın ve şarlatanların buluşma noktası olan büyülü yer.... Babamın çözmesi gereken bir dava için - daha önce de söylemiştim, kendisi bir özel dedektif. - Vegas'a gelmiştik. O haftayı hayatım boyunca unutamam. Daha ilk günün sonunda "Niye geldim ki buraya? Babamın ofisinin önündeki büyük sekreter masamda kalsam ne olurdu?" demiştim. Ama korkudan. Vegas'da sağ kalabilmek için ya süperkahraman ya da çok büyük bir üçkağıtçı olmanız lazım. Ve o gün oraya tek başıma gitmemin nedeni kendimi bir şekilde süperkahraman gibi görmekti. Ok ve yayımı yanıma aldıktan sonra kamptan çıkarken kimseye rastlamadım. Ama eğer rastlasaydım emin olun ki beni durdurmaya çalışırlardı. Vegas'taki en ünlü kumarhanelerden olan Lotus'un kapısına vardığımda, başıma geleceklerden bir şekilde haberdardım sanki. İçgüdülerim kapıda beklerken bana "Ah! Bu kız tam bir mankafa! Gitme! Gitme!" diyordu ama onları takan kim? İçeri adımımı attım ve etrafı yokladım. Suç, şantaj ve sigara dumanı öyle yoğundu ki, neredeyse tüm kumarhanenin üstüne kara bulutlar gibi çökmüşlerdi. Düşünün, kendini cesur sanan dik kafalı ben bile içeri girdiğimde korkudan yutkundum. Biraz ilerleyince gözüme çarpan ilk şey, garson bir kızla tartışan bir beyefendi oldu. Onları izlemeye karar vermiştim. Ok ve yayımı saklarken kulağım onlardaydı. Adam, kumarhanenin simgesi olan Lotus çiçeklerinden yemeyi reddediyordu fakat garson bayan, ikram etmekte ısrarcıydı. Aralarında geçen konuşma ilgimi çekmişti. Adam sanki kadını boğmak istiyor da yapamıyor gibiydi... | |
| | | Korael Tydeth Ariavel Hekate'nin Çocuğu
Mesaj Sayısı : 98 Kayıt tarihi : 30/12/10
| Konu: Geri: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 12:39 am | |
| Evet, nedenini bile hatırlamadığı bir sebepten gelmişti bu saçma sapan, büyük, gösterişli ancak bir o kadar da sinir edici yere. Sanki düşünme yeteneği yokmuş da sadece kendi kendileri hareket eden ayaklarının onu götürdüğü yere gitmiş gibiydi. Las Vegas'a bile neden geldiğine dair tam bir fikri olmamasına rağmen bu lanet kumarhaneye girişini çok ama çok rahat bir şekilde hatırlıyordu. Etraftaki birçok kişinin aksine çok daha rahat giyimine, umursamaz ve aklı başında görüntüsüne rağmen nedenini bilmediği bir ilgi yüzünden bunalmıştı ayrıca. Daha içeri girdiği ilk andan itibaren kumarhane görevlileri hiç durmadan yakasına yapışıyor, yok kuponmuş yok buraya özel bir yiyecekmiş ona vermeye çalışıyorlardı. Anlamadığı bir sebepten aşırı derecede ısrarcılardı hem de. 'Belki daha sonra.' cevabını birkaç garson kız kabul etmiş olsa bile özellikle şu sonuncu fazlasıyla sinir bozucu bir şekilde yakasından düşmüyor, bir tane vermediği halde asla yanından ayrılmayacağını söylüyordu.
Bununla birlikte kumarhanenin tek garipliği de bu değildi. Genellikle insanların bu tür yerlerde dağıttığının farkında olmasına rağmen etraftakilerde farklı, anlaşılmayan bir şeyler vardı. Çünkü kazansa da kaybetse de hiç durmadan gülen, anlaşılmaz bir şekilde mutlu görünen tiplerdi bunlar. Ve özellikle ilgisini çeken bir özellikleriyse, bu adamların en çok gülenleri genellikle bu 'lotus çiçeği' denen şeyden fazla fazla yiyenlerdi. Bazıları en az yirmi yıl geride kalmış gibi giyinen bu tipler, kesinlikle şüphe çekiciydi. Etrafta anlamadığı bir olay dönüyordu. İçgüdülerine uyarak yemediği bu şey ise bütün bunların ortasında duruyor gibiydi. Biraz daha ısrar eden garsona istese yapamayacağı şey yokken o sakinliğini kaybetmemeye, etraftaki hiç kimseye zarar vermemeye çalışıyordu. İstese ışığı bile ortadan kaybedebilmesine izin veren güçleriyle kanındaki suyu bile çalkalayabileceği bu sinir bozucu bayan ondan uzaklaşsa herkes için daha iyi olurdu. Bir kez daha biraz sinirlendiğini belli eder şekilde, gürültüden kendisini duymama ihtimali olmamasına rağmen ellerini de kullanarak anlattığı şeyde ciddi olduğunu gösterir bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Sesinde hafif bir sinirlilik kendisini belli etme çabası içindeydi. "Son kez söylüyorum, bu şeyden almak is-te-mi-yo-rum!" | |
| | | Veronica Gardyner Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 24/12/10
| Konu: Geri: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 12:50 am | |
| Garson kızla tartışmasına "Son kez söylüyorum, bu şeyden almak is-te-mi-yo-rum!" diyerek son noktayı koyan adam, arkasını döndüğünde beni fark etti. Adam bana bakarken ben, utancımdan yerin dibine girecektim! Beni birkaç dakika daha inceleyen adamın gözleri daha sonra ok ve yayıma gitti. Sanki ona tanıdık gelmiştim. Yutkundum ve derin bir nefes aldım. Sonra cesaretimi toplayıp " O çiçekten yiyince neler olacağını biliyor gibisiniz bayım." dedim. Sonrasında "Ben de biliyorum." diye ekledim. Tam o sırada bir garson - nedense bu diğer garsonların aksine erkekti. - bana Lotus çiçeğiden ikram etmeye kalkınca sadece elimi "Hayır." anlamında salladım. Fakat adam hala beklemekteydi. Ona döndüm ve "Hayır. İstemiyorum. Zaten gideceğim birazdan. " dedim. Ve bu cümleyi duyan garson delirmiş gibi yalvarmaya başladı. Sanki birazdan gidecek olmam, onu harekete geçirmiş gibiydi. Adam önümde konuşurken yürüyüp gitmeye çalışsam da adam, önüme çıkıp duruyordu.
O sırada tüm bu süre zarfında arkada durup olanları izleyen diğer adam birden garsonun karşına dikildi. Benim ona demin söylediklerimden yola çıkaracak bir avcı olduğumu anlamış olabilirdi. Adamı engellemeye çalışırken neredeyse patlama seviyesine gelmiş olan adam en sonunda garsonu bırakıp kapıya doğru yöneldi. Ama ben adamın kim olduğunu öğrenmek istiyordum. Arkasından "Bayım!" diyerek koştum ve yolunu kestim. "Siz kimsiniz?" dedim. Yine utanıyordum.
| |
| | | Korael Tydeth Ariavel Hekate'nin Çocuğu
Mesaj Sayısı : 98 Kayıt tarihi : 30/12/10
| Konu: Geri: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 1:15 am | |
| Karşısındaki kadına son cümlesini büyük bir kararlılıkla söyledikten sonra onun nihayet başarısızlığa uğramış yüz ifadesiyle arkasını dönüp başka birine doğru ilerlemesiyle az da olsa rahatlamıştı. Bir sonraki 'ikramcı' gelmeden önce çok çok az bir süresi olduğunun farkında olduğu için elinden geldiğince acele etmeye çalışacak, buraya neden geldiğini hatırlamaya çalışacaktı. Sadece bir tane yiyerek bu hale geldiyse bu garip şeylerden daha fazla yerse neler olacağını tahmin bile edemiyordu. Bu yüzden kapıya doğru ilerlemek için arkasına dönmüştü.
Ancak hemen karşısında ona bakmakta olan ve en az Korael kadar kendinde ve ortamdaki insanlardan farklı görünen bir kızın farkına vardı. Onda garip bir tanıdıklık seziyordu Korael. Sanki onu daha önce görmüş, hatta çok iyi bildiği bir yerde görmüş gibiydi. Yine de dikkatlice baktığında ona tanıdığı hiç kimseyi hatırlatmayan biriydi bu. Sarı uzun saçları, etraftakilere pek uymayan bir giyimi vardı kızın. Sanki çok uzak bir gezegenden gelmiş de kendisini bunca ışığın, sesin ortasında bulmuş, ne yapacağını şaşırmış gibi bir görüntüsü vardı. Ayrıca üzerinde taşımakta olduğu bir şey ise daha da ilgisini çekmişti. Bu çağda çok az kişinin yanında taşıyacağı, özellikle bunun gibi bir kumarhanede kesinlikle görülmeye alışık olunmayan bir şey. Omzunda ona babası Apollon'u hatırlatan bir yay vardı. Nasıl biri bu tür bir yere ok ve yay getirip normal görünmeyi beklerdi ki? Ve neden şimdi bu biri birkaç adımla yanına gelmiş, kulağına bu tür bir şeyler fısıldıyordu. O çiçeğin gizemini yaşayarak tecrübe etmiş olan Korael'e söylediği sözler artık onun bu garip görünümüyle birleştirildiğinde kim olduğunu söyler gibiydi. Ancak Melez Kampı'ndan yalnız başına ayrılmış bir kız neden bir kumarhaneye gelsindi ki?
O bunları düşünürken yanlarına gelen yeni bir ikramcı -bu seferki erkekti- bu çaylağa her zamanki ısrarcılıklarıyla bir tane alması için yalvarıyordu. Özellikle de gitmek üzere olduğunu söyleyince daha da inatla aylarmaya başlaması yok muydu, Korael'i sinir etmeye başlamıştı bu adam. İşten kovulma korkusundan fazlaydı buradakilerde bulunan ısrarın sebebi. Garip bir şekilde içlerine bu şeyleri verme isteği işlenmiş gibiydi. Garipliklerle dolu bir yerdi Lotus Kumarhanesi... Kızın ısrarlarına rağmen önünde durmaya devam eden adamla arasına çevikliğini kullanarak rahatça girebilse de birkaç saniye sonra siniri yüzünden etrafı yıkabileceğinin farkına vardığı için hızla kapıya yönelmekten başka bir çaresi olmadığının farkına vardı. Şimdi ise hızlı adımları onu kapıya doğru götürüyordu. Arkasından ona seslenen kızı beklemek için durduktan sonra sanki adımlamasına devam ediyormuş gibi önünü kesen kızın kendisine sorduğu soru onun da en az kız kadar ortama uygun olup olmadığı sorusunu getirmişti aklına. Yoksa o da mı fazlasıyla kimliğini belli ediyordu? Yine de karşısındaki sabırsız kıza istediği cevabı hemen vermeyecekti. "Öncelikle kendini tanıtmaya ne dersin melez?" Son kelimesini etraftakilerin duymayacağına emin olduğu bir şekilde sessizce söylemişti. Aslında bunu sağlamak için ses dalgalarına küçük bir oyun oynayabilirdi ancak insan gibi hareket edeceği tutmuştu nedense. Sakin sesinde herhangi bir ifadenin yokluğu kolaylıkla fark edilebilen bir şeydi. | |
| | | Veronica Gardyner Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 24/12/10
| Konu: Geri: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 1:32 am | |
| Eğer bir kumarhaneye ok ve yayla gelirseniz, etrafınızdakilerin sizi bir akıl hastası zannetmesi normaldir. Ama bu adam, benim ok ve yayımı görünce sadece ev özlemi hisseder gibi olmuştu. Ona sorduğum soru karşısında akıllıca bir cevap veren adam, benim kendimi tanıtmamı istiyordu.
Sorudan sonra biraz afallamıştım. Biraz da heyecanlıydım. Kimliğime belli edip etmemek konusunda kafamdaki mantık terazime danışırken adamı incelemeye devam ediyordum. Babamın işi ve benim onlara burnumu çok sokmam nedeniyle böyle durumlara karşı hazırlıklı olduğumu sanardım. En azından Melez Kampı'na gitmeden önce öyleydim. Şimdi ise bu adamın karşısında büzülüp kalmıştım. Biraz zaman kazanmak adına arkamı döndüm ve poker oynayan diğer kişilere baktım. Önüme döndüğümde adam aynı meraklı biraz da hiddetli gözlerle bana bakmaktaydı.
En sonunda, bir kaçış yolu olmadığından "Veronica Mars." dedim. "Avcıyım ve Artemis'e bağlıyım! Ama aslen Hekate'nin kızıyım" dedim. Bunları söyledikten sonra yüzümde bir rahatlık ifadesi belirdi ve adamdan bir cevap bekler gibi bir hale büründü.
Şimdi ise adam cevap vermeden önce adamın kim olabileceği konusunda fikir yürütmeye çalışıyordum. Bir melez olamazdı, melezler daha çok genç olurdu. Kafamda onun bir satir veya sentor olduğu fikrini de sildim çünkü adamın bacakları bariz bir şekilde gözüküyordu. Bu fikri de eledikten sonra kafamda sadece iki seçenek vardı. Bu adam ya bir tanrıydı ya da insan kılığına bürünmüş canavar. İşte bu olasılıkları düşününce adama aptal gibi gerçek adımı söylediğim için kendime kızdım. Niye güvenmiştim ki bu adama? Belki de bu adam bir minatordu? Belki de daha beter bir şey? Belki de benim küçücük mitoloji bilgimle düşünemediğim kadar kötü bir şey? İçimden bu adamın yeni bir melez veya bir tanrı olmasını diledim. | |
| | | Korael Tydeth Ariavel Hekate'nin Çocuğu
Mesaj Sayısı : 98 Kayıt tarihi : 30/12/10
| Konu: Geri: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 1:51 am | |
| Karşısındaki kıza birkaç saniye soran gözlerle baktıktan sonra bir an tereddüt edip başka bir yöne baksa da sonunda istediği cevabı alabilmişti ondan. Sakin bakışlarında sanki az önceden kalma çok az bir hiddet kalmış gibi biraz korkuyla bakıyor, sanki kendi içinde bir dünya varmış da ona kaçmaya çalışıyormuş gibi davranıyordu bu kız. Oysa Korael'in şu ana kadar ona zarar vermek için tonla şansı olduğunun farkına varmış olması gerekmez miydi? Yoksa onu illa en savunmasız anda saldıran, güçsüz, garantici bir yaratık falan mı sanıyordu? Hem de çoğu zaman en düşüncesizce saldırıları önerebilme hatalarına düşüp her seferinde Athena tarafından yaptığı hatalar kendisine gösterilen Korael'i? Bu kız ya gerçekten çaylak olmalıydı, ya da birçok melez ve tanrıda olan lanet olası sinsilikten nasibini almamıştı. Garip bir şekilde korkusunu saklayamıyor, hiç de bir kahramanmış gibi davranmıyordu. Sanki gerçekten hiçbir konuda iyi değilmiş gibiydi.
Nihayet cevabını verdiğindeyse soran gözlerle bakma sırası ona gelmiş gibi davranmaya başlamış gibiydi. Ancak karşısındaki adamın kim olduğunu bilmemesi yüzünden karşısında biraz önceki dik duruşundan, kendine güvenen görüntüsünden ve artık ikramcılarla uğraşmadığı için her zaman yüzünde bulunan gülümsemesinden etkilenecek gibi görünüyordu. Ne de olsa karşısındaki adam soru işaretleri onu sağanak bir yağmur gibi sarsa da kesinlikle onun az önce yaptığı gibi ezilip büzülerek zorlama bir cevap vermeye niyetli değildi. Sadece sakince, etraftaki insanların duymasına izin vermeyen bir şekilde cevabını verecekti. Heyecanlanmaya ne gerek vardı ki?
"Korael Tydeth Ariavel, dalgalara hükmeden tanrı." Sesinde gurur ve özgüvenini yansıtan ikinci bir duygunun karışımı bir ton vardı bu kez. Karşısında bulunan ister Zeus, ister Poseidon, isterse sıradan bir çaylak olsun her zaman olduğu kişiden gurur duyacaktı. Kendisini diğerlerinden aşağı görmüyor, bir gün efsanevi tanrılar arasında kabul edileceğini düşünüyordu çünkü. Belki hiçbir zaman Kronos oğulları gibi üç büyüklerden biri olamayacaktı ancak yine de olduğu kişi olmaktan memnundu. O dalgalara hükmeden kişiydi sonuçta. Poseidon'un denizlerini karıştırabilir, babası Apollon'un Güneş'inden gelen ışınları durdurabilirdi. Şansın yardımıyla ender denebilecek bir güce sahipti. Ayrıca kendisini tanıtmada bir cümle daha eklemenin zararı olmayacağını düşünüyordu. "Apollon'un oğlu." Sesinde yine etrafa duyulmasını istemeyen o ifadeyle beraber önceki kadar olmasa da bir gurur kırıntısı da vardı. Karşısındaki kızın bu sözler karşısındaki tutumunu tahmin edebilmesine rağmen yine de gözleriyle de görmek istiyordu. | |
| | | Veronica Gardyner Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 24/12/10
| Konu: Geri: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 2:13 am | |
| Korael'in cevabını aldıktan sonra ne kadar rahatladım bilemezsiniz! İlk başta düşündüğüm tüm olası seçenekler şimdi bana saçma birer kuruntu gibi geliyordu.
Birinci cümlesinden sonraki rahatlama duygusu ikinci cümlede şaşkınlığa dönüştü. Apollon'un oğlu! Yani, bir bakıma kuzenim! Biliyorum ben Artemis'in değil, Hekate'nin kızıyım ama yine de avcılara geçtiğim için dalgaların hükümdarı ile bir bakıma kuzen sayılırdım. Tabii ona kampta Ange'ye hitap ettiğim gibi "kuzi" diyemezdim. Karşımda duran tanrı, belli ki Kronos'un oğullarının tanınma duygusu ve egosundan nasibini alarak köşeye atılmış bir tanrı durumuna düşmüştü. Ve bence o, bunu hak etmiyordu! Belki de günün birinde, o da mitlerde adı geçen tanrılardan biri olurdu.
Bu garip tanışma faslından sonra ortalığı yumuşatacak bir şeyler demeye çalışsam da diyemedim. Sadece yüzümde çarpık bir gülümseme oluştu. Bu gülümseme sadece anlıktı ve hemen silindi.
Başımı öne eğdim, bana neler oluyordu böyle? Kampa geldiğimden beri içine kapanık, zavallı gibi gözüken bir kıza dönüşmüştüm. Oysa, bunu buradaki kimseye kanıtlayamasam da, eskiden güçlüydüm. En azından yaşım itibariyle, öyle olduğumu düşünüyordum. Karşımdaki tanrının bir ara bana küçümseyen bakışlarla baktığını sezmiştim. Haklıydı. Ama yine de ben buraya geleli bir hafta bile olmamıştı ve bir haftada, bana tüm hayatım boyunca yetecek düzeyde şey görmüştüm. Benim yerimde kim olsa belki de benimle aynı tepkiyi verirdi. Tanrıya bunu göstermek istesem de bunu nasıl yapacağım konusundan hiçbir fikrim yoktu. Bu kumarhaneye gelişimin bir nedeni olduğunu düşünmüştüm yoldayken. Çünkü ilk aklıma gelen yer burası olmuştu. Oysa şimdi anlıyordum ki, buraya sadece kendimi koskoca dalgalar tanrısına rezil etmek için gelmiştim.
Ben bunları düşünürken, gözlerimden bir damla yaş süzüldüğünü hissettim. Duygularımın anlık ve çabuk değişimi nedeniyle, bundan utandım. Eskiden, ağlamak zayıfların işidir derdim ama şimdi ben, Vegas'ta, bir tanrının önünde ağlıyordum. Neyse ki bu anlık duygu sadece bir damlayla sınırlı kaldı. Ben tüm bunları yaşarken tanrı garip bir şekilde önümde dikiliyordu hala! Sanki bende birşey farketmişti. | |
| | | Korael Tydeth Ariavel Hekate'nin Çocuğu
Mesaj Sayısı : 98 Kayıt tarihi : 30/12/10
| Konu: Geri: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 3:04 am | |
| Karşısındaki kız garip davranmış, hiç beklemediği bir tepki vermişti. Durup dururken ağlamak niyeydi ki? İlk gördüğü andan itibaren anlayamamıştı zaten onu ya, neyse. Ara sıra anlayamadığı şeyler yapan insanlar görmek kesinlikle kötü değildi onun için. Her şeyi bilip anlayabilmek bir tanrı için bile sıkıcı olurdu değil mi? Ne de olsa ara sıra ortaya çıkan bu gibi merak uyandıran şeylerdi sonsuz bile olsa hayatlarına azıcık da olsa anlam katabilenler. Yalnızca damarlarında tanrı kanı akmasıyla oluşamayacak derecede ilgi çekici, maceralarla ve gizemlerle dolu, şaşırtıcı olmalıydı hayat ne de olsa. Başka türlü yaşamalarının herhangi bir anlamı olabilir miydi? Sadece eğlenmek, arada bir cesaretlerini göstermek ve çoğunlukla da bu tür zamanlarda yaptıklarını anlatmak için buradaydılar. Kısacası dolu dolu yaşamak için vardı her şey.
Yine felsefi denebilecek konulara dalmışken birden kendine geldi. Bir kez daha hislerini uyuşturan o sinir bozucu yiyecekten ikram edilmese çıksalar ikisi de iyi ederlerdi herhalde. Aslında nasıl olup da bu kadar zaman boyunca ikram edilmediği bile merak uyandırıcıydı ya, bunu sadece şansa bağlamak şu an için en olumlu düşünceydi. Eğer bu şans değilse onları içeride tutmak için oynanan bir oyunun hazırlık aşaması olmalıydı. Yani çıkmak için birkaç saniyeleri olduğu gerçeği iki durumda da geçerliydi. Sadece birisinde bunu yapmaları daha zekice olurdu o kadar. Etrafta o kuşku uyandırıcı tiplerden birinin bulunmadığını gördükten sonra sakinliğini bozmasına gerek bile olmadığı düşüncesiyle bir eliyle kızın gözünden yavaşça süzülen o gözyaşını sildi. Bunu neden yaptığını bile düşünmüyordu -yine, sadece yapıyordu. Ağzından çıkan kelimelerse durumu özetlemeye çalıştığını gösteriyordu. "Şimdi ağlama sırası değil çaylak, bu lanet olası yerden bir an önce çıksak iyi olur." Sözlerini bitirdiğindeyse ayakları çoktan dışarı çıkmaya hazırmış da emir bekliyormuş gibi otomatik olarak harekete geçmişti. Yavaş adımlarla kapıya doğru ilerlerken kızın kendisi ile geleceğini tahmin ediyordu. Onunla Melez Kampı'na kadar giderdi belki de. Bu tamamen Korael'in canının isteyip istememesine bağlıydı. Ve acele etseler iyi olacaktı, bu lanet olası tiplerin bir şeyler karıştırdığı hissi gittikçe güçleniyordu. | |
| | | Veronica Gardyner Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 24/12/10
| Konu: Geri: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 4:24 am | |
| Tanrı, bana buradan çıkmayı önermişti. Ve aslında bu çok iyi bir fikirdi. Lotus manyaklarının ne yapacağı hiçbir zaman belli olmazdı. Dolayısyla ben tanrının peşine düşüp dışarı çıktım. Dışarıda merakıma yenilip " Benimle kampa gelecek misiniz yoksa ben kendim gideyim mi?" diye sordum. Ve sorduğum anda da sorduğuma pişman oldum. Bir tanrı, niye benimle kampa gelsindi ki? Tanrının doğrudan gözlerine bakarken düşündüm. Acaba ne cevap verecekti? Onun cevabını beklerken önüme döndüm ve Lotus'un girişinden görünen diğer şeylere bakmaya başladım. Çoğu kumarhane, bol bol ışıkla süslenmişti ve bu ışıkların hepsinin albenisi büyüktü. Tabii bildiğim kadarıyla hiçbirinin içinde insanı orada aylarca, yıllarca esir tutacak Lotus'lar yoktu. Onlar normal birer kumarheneydi. Böyle düşününce diğer kumarhanelerin Lotus'un yanında masum gözüktüğü kanısına vardım. Lotus, öyle gizemli, öyle gidilmeye değer gibi gözüken bir yerdi ki, Lotus çiçeği yemeyen bir insan bile durup dururken gelmek isteyebilirdi buraya. Lotus'un ve diğer kumarhanelerin karşılaştırmasını yapınca, artık benim de bir parçası olduğum bu mitolojik dünyanın hepsinin böyle sihirli, entrika dolu ve albenili mi olduğunu merak ettim. | |
| | | Korael Tydeth Ariavel Hekate'nin Çocuğu
Mesaj Sayısı : 98 Kayıt tarihi : 30/12/10
| Konu: Geri: Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... Cuma Ara. 31, 2010 4:43 am | |
| Las Vegas'ın ışıkları onları adeta kucaklarken havadaki hafif soğukluk onun rahatlamasına sebep oluyordu. Babası Apollon ve o, ne kadar da zıt kişiliklere sahiplerdi böyle. Korael için soğuk her zaman ilgi çekici olmuş, her zaman hoşuna gitmişti. Güçlerinin bu denli özel olmasına sevindiği zaman bile neden soğukla ilgisi olmadığını anlayamamıştı. Çünkü ona göre soğuğun ta kendisi onun en iyi dostuydu. Kendini bir çeşit buz adam olarak düşünen birisi için daha farklı bir sorgulama da olamazdı ya zaten. Bedeninin etrafını sarmakta olan soğuk, gittikçe içine işliyor, ona hayatı boyunca sevdiği rahatlığı sağlıyordu şimdi. Bütün dünyadan kopmuş, kendi küçük, soğuktan başka bir şey olmayan gezegenine gitmiş gibiydi. Nasıl bir tanrıydı o böyle? Bu tür duygular bir insana yakışmıyor muydu daha çok? Kesinlikle diğerlerinden farklı biriydi Korael. Hep öyle olmuştu zaten. Bazen bir tanrıdan daha insancıl, bazen birçok tanrıdan daha tanrısal davranırdı. Değişkenlik onun doğasıydı.
Yine de içinde bulunduğu bu ikinci dünyadan bir ses çekip almıştı onu, aniden kendini yeniden ışıkların altında, ışıkların ısısıyla savaşan soğuğun ortasında buldu. Kendi idealindeki soğuktan uzaktı buradaki. Sadece zayıf, basit bir taneydi bu. Sadece etraftaki aşırı ışıklandırmanın yaydığı ısıyla bile gücünün ancak kırıntıları kalan bir soğuk. Kendisine yöneltilen sorunun farkına varmasıysa birkaç saniye almıştı. Kendi dünyasından onu buraya çekmiş sesi analiz etmesi gerekmişti ve aklında halen o harika düşler varken bu kesinlikle kolay olmamıştı. Ancak nihayet bu işleme bir son verdiğindeyse sesi kararını taşıyan bir sandal gibi süzülmüştü havada. Her zamanki gibi güvenle, az önce bulundukları güvensiz ortamdakinin aksine rahatlıkla duyulabilecek şekilde çıkıyordu. "Aslında uzun zamandır Melez Kampı'na uğramak istiyordum... Geleceğim." Nihayet kararını verdiğine göre geriye sadece oraya yapılacak bir yolculuk ve yol boyu bir konuşma kalıyor gibi görünüyordu. Bunca ışığın parlaklığından rahatsız olmaya başlayan gözleriyse artık şehrin çıkışına, kampon bulunduğu yöne dönmüştü. Sakin adımlarla biraz daha yürümek istiyordu.
Out: En azından bu başlık için The End... | |
| | | | Dalgaların Tanrısı ile tanışıyorum.... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|