Gece olmuştu ama benim hiç uyuyasım yoktu. Diğer kardeşlerim uyuduğu için canım sıkılıyordu. 'Ne yapsam acaba ?' diye düşünürken birden hafif bir tıklatma sesi duydum. Ortalık çok sessiz olduğu için ilk önce yerimden sıçradım. Sonra bu tıklatmanın kapıdan geldiğinin farkına vardım ve kapıyı açtım. Karşımda çok tatlı bir kız duruyordu, bu Maya idi. Doğa Tanrıçası'nın kızı... Onu birkaç kez kampta görmüştüm ve çok cana yakın bir kız olduğunu duymuştum.
"Selam ! Sen Summer olmalısın." dedi. Saat geç olmasına rağmen sesi çok canlı çıkıyordu. "Evet." diye onayladım onu. "Sanırım sen de Maya'sın." diye ekledim. "Maya, Marie, Mayahat, May... İstediğini söyleyebilirsin." dedi gülümseyerek. Gülünce daha da tatlı oluyordu.
Sonra onu içeri davet etmem gerektiğini hatırlayıp "Geçsene, biraz otururuz." dedim. Ama o başını yana doğru salladı ve "İsterdim ama başka zaman. Ben buraya belki yürüyüş yapacak birini bulabilirim umuduyla gelmiştim ama görünüşe göre herkes yatmış." dedi. Sonra aklına parlak bir fikir gelmiş gibi gülümsedi ve "Sum, baksana. Neden benimle yürüyüşe gelmiyorsun ?" diye bir öneride bulundu. "Kim, ben mi ?" diye anlamsızca bir soru sordum. O da heyecanla "Elbette." deyip beni onayladı, sabırsız görünüyordu. "Ne yani, bu saatte mi ?" diye sordum tekrar. Melez Kampı'nın bu saatlerde tehlikeli olduğunu sanıyordum ama bu onun umrundaymış gibi görünmüyordu. Muzurca gülümsedi ve "Neden olmasın ?" dedi. Evet, neden olmasındı ki ? Kulübede kalıp sıkıntıdan patlayacağıma biraz risk almayı tercih ederdim. "Peki öyleyse, ceketimi alayım." dedim ve ceketimi giyip Maya ile birlikte dışarı çıktım.