Parti Vaaar

Bir parti olacağını duyduğu an Mitchie beni süsleyip püslemişti. Bazen onun Demeter kızı olduğuna şaşırıyordum. Aslında her zaman şaşırıyordum. Onun beni giydirmesine izin vermiştim ama tek birşartım vardı. Etek ve pembe yok. Sonunda beni giydirmeyi bitirdiğinde aceleyle kalktım. ''Maya! Daha saçlarını yapacaktım!'' diye seslenmişti ama böyle giderse partiye geç kalacaktım. Mitchie'den zar zor kurtulup dışarı çıktım. Yeğenlerimde parti var, ne kadar normal. Koşa koşa Persephone kulübesine vardım. Daha içeri girmeden bile disko topunun ışığını görmüştüm. Kulübe resmen ışıldıyordu. Omuzları açık yeşil üstümü çekiştirdim. Bu hiç rahat değildi, altımdaki koyu renk ve dar kot da öyle. Niye Mitchie böyle şeyleri seçerdi ki? Artık kaçıp Persephone kulübesinde yaşamayı düşünmeye başladım. Kapıyı çaldım ve bekledim. Bu partid yapacaklarım belliydi. Eğlen ve dans et. Ve tabii ki hiç bir şey içme. İçki beni çabuk çarpardı ve ben rezil olmak istemiyordum. Hele partide Ed ve Ares çocukları varsa.
Kapı açıldı ve Jess beni karşıladı. O da çok güzel olmuştu. Etrafa bakındım. İlk ben gelmiştim anlaşılan. Bir koltuğa oturup diğerlerini beklemeye başladım.

Jess'in partisi bayağa ses yaratmıştı.Ben de Jess'e yiyecek ticaretinde yardımcı olacağıma söz vermiştim.Sessizce Aleda'nın odasına girip odasında sakladığı cips,jelibon... ne varsa alıp çantama tıkıştırdım.Daha önceden giyinmiştim.Ben zaten hep uçuk kaçık giyinirdim.Bu yüzden hiç bir sorun çıkmazdı.Persephone kulübesine doğru yola koyuldum.Yoldayken biri beni gördü ve bana dik dik bakmaya başladı.Ne olduğunu anlayamadım.Daha sonra çantamın fermuarını çekmeyi unuttuğumu fark ettim.Hemen işi toparlamalıydım.

"Eeee...Bunlar maket cipsler!Bende şeker hastalığı var da..."diye uydurdum.

"İyi de...Cipste şeker yok ki..."dedi.

"Tamam!Sen kazandın!Ama kimseye söyleme!"dedim.

"Tamam.Ama bir şartla..."derken ben çoktan Persephone kulübesinden içeri girmiştim bile.Müjdeledim:

"Yiyecekleri getirdim!!"

Tamam, partiye gidiceğim için değil de Maya'nın partiye geldiğini bildiğim için giyinmem, bir saatimi almıştı.Son kez aynada kendime baktım ve gülümsedim.Partinin yapıldığı yere geldiğimde gözlerimi kısarak Persephone kulübesine parti için yaptığım dekorasyona baktım.Gerçekten de güzel olmuştu.Etraf, normalden beş kat daha genişletilmişti ve bu yüzden iki yüz melez alabilecek bir kapasitesi olmuştu.Partiye sadece bir kaç kişi gelmişti.O kişilerde dekorasyona ağızları açık bir şekilde bakmakla meşguldüler.Gözlerim ne kadar Maya'yı tarasa da ortalıkta görünmüyordu.Hiç olmassa içkiler geleceği için sakindim.Daha doğrusu olmaya çalışıyordum.Jess gülümseyerek kapıyı açtı.Kapıda, hayatımda gördüğüm en güzel kişi duruyordu.Maya.Sonunda yanına gitmeyi başardım ve sarıldım.Bir kaç iltifattan sonra tekrar kapı ardına kadar açıldı.İçeri giren Ayleyda'ydı.
"Yiyecekleri getirdim!!"
diye bağırdı.Tamam, bu da güzel bir şeydi.Ayleyda sonunda çantasından çıkan cipsleri bir kaseye döktü ve masalara koydu.Elim cebime gitti.Orada partinin sonunda May'a vereceğim hediye duruyordu.Tabii o zamana kadar sarhoş olmazsam.Elimle önümüzde ki kaseden Ayleyda'nın getirdiği cipslerden bir tane aldım ve yemeye başladım.Bir kaç kez kusacakmış gibi olmama rağmen sevmiştim.Sonra düşüncelerimden sıyrılmak için gözlerimi kırptım ve içeri giren melezlere baktım.

Jessica Adrian'a seslendikten sonra bana döndü. Her zamanki beni bir şeye ikna etme gülüşünü yaptı. Ama bu sefer yemeyecektim. ''Hayatta olmaz yeğen. Beni kandıramayacaksın! Bu gece içki içmem!'' Jessica hiç etkilenmemiş gibi bana bakmayı sürdürdü. Bu kızdan korkulur. Hele ben çok çabuk etki altına girerim ve bunu hiç de iyi bulmuyorum. Hemen ayağı kalktım. Bir kaç içkiyle dolu masanın çevresinden dolaştım ve etrafa bakındım. Ay hala cipslerle meşguldu. Diğerleri de sohbet edip etrafta dolaşıyorlardı. Eduard'da ortalıklarda değildi. Düşündüm de eğer sarhoş olursam onun beni görmemesi daha iyiydi. Biraz etrafa karıştıktan sonra Ay yanıma geldi. Elinde bir içki vardı tabii. Hi çde etkilernmiş görünmüyordu, onu tanıyordum. Daha on iki yaşındayken bile bütün içkileri bilirdi, şimdi ise hepsini içebildiğine emindim. ''Hey, May, nasıl gidiyor? Şu cipslerden tatmalısın, çaldığıma değmiş yani.'' Kalabalığın arasında Jess'i görünce Ay'e bakmadan onun ters yönüne daldım. Arkama bakmaktan bir kaç kişiye toslamaya yüz tutmuştum. Sonunda nihai olay gerçekleşti.
''Ah!'' Birisine çarpıp anında yeri öpmüştüm. İyi yanlarımdan biri de şuydu, ne kadar çok canım acırsa, o kadar az sesimi çıkarırdım. Bir el kalkmama yardım etti. ''Ah, Ed, üzgünüm, Jess'den kaçmakla meşguldüm.'' Ed buna alışıkmış gibi omuz silkti, kim bilir, belki de alışıktır. Bir anda müzik değişti. Müzik çaların yanında Claire'ın durduğunu ve sırıttığını görmüştüm zorlukla. Çalan çok yavaş bir müzikti, belki vals müziği? Claire'e kaşlarımı çatarak baktım. Onun içinse bizim yaşadığımız çok romantik bir andı. Onun sevgilisi yoktu tabii! Başımı kaldırıp Ed'e baktım. ''Sanırım dans etmemiz gerekiyor.''

''Sanırım dans etmemiz gerekiyor.''

Başımı sallayarak onayladım. Aslında dans etmeyi pek beceremezdim ve kendimi Maya'ya rezil edebilirdim ama kabul etmiştim nedense. Sanırım bunun cevabı elimde duran yarısı içilmiş içkiydi. Kolay kolay sarhoş olmazdım, ama Maya'nın dans davetini kabul etmemin nedeni en yakın bu görünüyordu. Elimi Maya'nın beline koydum. Müzikle pek uyum sallandığımız söylenemezdi. Maya'dan izin isteyip Claire'nin yanına gittim ve ona bir cd verdim. Claire ben bir şey diyemeden başını tamam anlamında salladı ve kıkırdadı. Ah, bu Afrodit kızları ! Tekrar Maya'nın yanına gittim. Çalan müzik ritmini değiştirdi. Kabul etmem gerekirse oldukça romantikti. Bir kaç kişi bu müzikten rahatsız olduysa da bir şey demedi ya da ben fark etmemiştim. Elimi tekrar Maya'nın beline koydum ve dans etmeye başladık. Bu sefer -ilk defa- uyumlu bir çift olmuştuk. Ya ben dansta ilerlemiştim ya da Maya'nın hareketleri benim rezil olmamı engelliyordu. Şaşkın bakışları altında gülümsedim.

Şarkı sonunda bitmişti. Öne uzanarak Maya'yı öptüm. Kızardığımı hissediyordum, zaten hemen bakışlarımı yere indirdim. Jess, Maya'ya doğru geliyordu. Elinde bir bardak içki vardı. Maya da kızararak ekledi."Benim Gitmem gerekiyor sanırım." dedi. Gülümseyerek başımı salladım. Sonra partiye gelen yeni melezlere doğru gittim.

Jess ve Sere arkasını döndü. Bunları zar zor görebilmiştim, kendimi hiç de iyi hissetmiyordum. Neden bilmiyorum ama bu gün daha da etkilenmiş gibiydim. Hafifçe sallandım. Birisinin beni tutmasını istemeliydim am konuşamadım bile. Sere yanıma geldi ve beni bir armut koltuğa oturttu. ''Maya, iyi misin?'' Hafifçe gülümsedim. Bu kadar saçma bir şey için endişelenmemesini söyleyecektim ama sonra vazgeçtim, kim bilir nasıl görünüyordum? Ah, hemen gitmeliydim. O küçük bünyemin kaldıramayacağı bir şey yapmıştım ve şimdi her an bayılabileceğimi hissediyordum. Jess ve Sere'ye son bir kez baktım ve ayağı kalktım. Yani, kalkabildiğim kadar kalktım. Hafifçe elimi kaldırdım, hoşçakal der gibi sonra kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda temiz hava beni biraz kendime getirmiş gibiydi. O anda birisinin kolumu tuttuğunu fark etmiştim.