Sınır Çizgisi

O gün melez danışmanlarının sıkça beklediği yer olan ağacın oraya gittim.Zeus'un kızı Thalia'nın yanlış bir zamanda doğması sonucunda ölecekken az kalsın buraya hapsedilmesi,hem bizim hem de onun yararına olmuştu.Kampı onun gücü koruyordu.Bu sınırdan bir melez izin vermedikçe canavar geçemezdi.Ben de yeni bir melez var mı,daha doğrusu yeni bir kardeş var mı diye bakınırken arkadan gelen birini gördüm.Daha önce hiç görmemiştim.Ama yeni gelmediği de belliydi.Üzerinde herkesten farklı bir kıyafet vardı.Jess gibi giyinmişti.Sanırım onun kardeşiydi.Ama sormadan öğrenemezdim değil mi?Koşarak yanına gittim ve tanışma isteğimi belli ettim.

-Selam ben Mitchie Heinz.Demeter kızı ya siz?

Biraz hızlı bir başlangıç olduğunun farkındaydım ama tanışmak için sabırsızlanıyordum.

Kampı keşfe çıktığım günlerden biriydi. Tek başımaydım hiç gitmediğim bir yere olan Thalia Ağacı'nın oraya gittim. Burada bir sürü kişi vardı ve ben çevreme bakınıyordum. Belki tanıdık birilerini görür ve konuşurdum aynı zamanda da bana buraları gezdirebilirdi. Diğer melezleri inceledim. Neredeyse hepsi tek düze giyinmişerdi bir fabrikadan çıkmış gibi.. Ben ise aykırılığımı ortaya koyacaktım illa. Kısa bir şort üzerimde siyah uzun tişörtüm ve siyah topuklu botlarımı giymiştim. Tamam, biraz abartlı olabilirdi ama ne yapabilirdim fazla spor giyinen biri değilim.

Biraz daha kampın girişine doğru ilerledim. Çok güzel biri bana doğru koşuyordu ya da arkamdaki birine. Arkama baktım ama kimse yoktu. Şaşırmış ve merak etmiştim. Kız yaklaştıkça yaydığı olumlu enerji benide sarmıştı. Koyu kahve saçları o koştukça geriye doğru uçuşuyordu. Koşuşu hızlı değildi, belli bir tempoda ve zarif bir şekilde koşuyordu. Bir şekilde onu Jess'e benzettim ama uzaktan yakından alakaları bile yoktu.. Kız karşımda durdu ve konuşmaya başladı.

"Selam ben Mitchie Heinz.Demeter kızı ya siz?" dedi. Demeter'in kızı mı? Yani şimdi bu kız benim teyzem miydi? Bu fikir bana komik gelmişti çünkü kız ancak benim kadar ya da benden bir iki yaş büyük olabilirdi. Kıza gülümsedim ve konuştum.

" Merhaba. Ben Dryope Glauce Charon. Persephone'nin kızıyım. Kampa yeni geldim denebilir.." dedim. Kız da bana içten bir gülümseme gönderdi ve konuşmaya başladı. Ben ise buradaki aile ilişkilerini anlamakta güçlük çekiyordum.

Melez kampına gelmeden önce sadece babam ve Adelpha vardı. Şimdi ise 2 tane kardeşim, annem, Üvey babam, teyzem ve üvey kardeşlerim vardı.. Bakalım daha ne kadar akrabam vardı cidden merak ediyordum. Mitchie konuşmaya başlayınca dikkatimi ona verdim.

Kampta bir yeğenim daha olmuştu.Buna çok sevinmiştim.Adı da çok güzeldi.Dryope Glauce Charon...Yeğenimle iyi anlaşmak istiyordum.Bu yüzden onu tanımalıydım.Yüzüne bakıldığında çok tatlıydı,kızıl saçları ve yeşil gözleriyle Afrodit kızlarından bir farkı yoktu.Konuşması da hem tatlı,hem de ciddiydi.Yani ne laubali,ne burnu havada.Yani tam benim kafadandı.

-Kampa yeni geldin herhalde değil mi yeğen?

Yeğen dedikten sonra biraz güldüm.Jess ve Ken'den sonra bir yeğenimin daha olması iyiydi işte.Komikti.Dryope benden büyük duruyordu.

-Yeğen,kaç yaşındaydın?

" 18'ime basmama az kaldı."dedim gülümseyerek " Evet kampa yeni geldim." diye ekledim. Bir süre daha Mitchie'yi inceledim ve konuşmaya devam ettim. " Sana teyze demem fazlasıyla saçma olur. Burada akrabalık ilişkileri -kardeşlik dışında- pek önemsenmiyor sanırım. Zaten sana teyze demek için bile fazla küçük görünüyorsun Mitchie. Kaç yaşındaydın?" dedim. Mitchie biraz ilerledi ve ağacın her tarafına düzensiz bir şekilde serpiştirilmiş olan banklardan birine oturdu. Bende onu izledim ve yanına oturdum. Mitchie bana baktı ve gülümseyerek konuşmaya başladı.

(Mitchie burada canvar falan varsa onlarla da savaşalım hani Elimiz boş dönmeyelim:P)

Zaten teyze demesini istemiyordum.Kendimi daha 16 yaşımda yaşlı hissetmeme neden oluyordu.Ben de ona takılmak için yeğen demiştim zaten.Asla ona yeğen demezdim normalde.Hele benden neredeyse 2 yaş büyük birine...

-16,Dry.Benden büyüksün.

Ardından tam sohbete başlayacakken karşıdan gelen bir minotor görür gibi oldum.Ama bu minotor olamazdı.Hayır,olamazdı.Boğa insanla daha önce hiç karşılaşmamıştım.Bu ilk olacaktı sanırım.

-Harika,minotor.

Sonra cebimden çıkardığım kılıçla minotoru geri çekiltmeye çalıştım.

Minator mu? O da neydi? Bir an bu sözcüğün bana tanıdıklığıyla sarsıldım. Hey bu minator şu yarı boğa yarı insan olan efsanevi yaratık değil miydi? Tabii ki olabilirdi. Eğer benim annem bir Tanrıçaysa minator da gerçek olabilirdi. Daha arkamadan Mitchie bir kılıç çıkarmıştı.

Mitchie ayağa kalktı ve beni arkasına doğru çekti. Karşımda burnundan soluyan ve bize doğru koşan boğa insan karışımı yaratık beni ürkütse de bir an için onunla savaşan ben olmak istedim. Mitchie'nin ince bedeni kıvrılıyor ve minatora darbeler indiriyordu. Onu izlerken hala zarif olabildiğini fark ettim. Kahretsin tek kalas ben miydim yani? Ben bunları düşünürken Mitchie bana baktı. Söylediklerini anlamak için boğanın soluklarını duymamaya çalıştım.

Dry'a yardıma gelmesini söylüyordum ama duymadığı belliydi.Cebimden ikinci bir kılıç çıkardım ve bu sefer Dry'a doğru attım.Dry yakalayınca ona gelmesini belirten bir işaret yaptım ve Dry da koşarak geldi.Sanki bu anı önceden beri bekliyor gibiydi.Hevesle canavarın bir orasına bir burasına kılıç darbeleri indirirken ne kadar da güçlü olduğunu farkettim.Kampta yeni sayılırdı.Daha yeni birinci ayını bitirecekti ama yine de harika vuruşlarla minotoru beraber yenmeyi başarabileceğimize inanıyordum.Minotora kılıcımı indirirken de bir yandan Dry'a olan güvenim artıyordu.

Ne olduğunu anlamadım ve havada parlayan şeyi gördüm az sonra da tam elime doğru geldiğini gördüm ve hemen yakaladım. Şaşırmıştım ve Mitchie baktım bana gelmem için işaret yapıyordu. Üzerimdeki korkuyu ve çekingenliği atıp minatora doğru koşmaya başladım. Mitchie yorulmuş gibi duruyordu. Onun yaptıklarını yapmaya çalışarak kılıcı minatorun sağ karın boşluğuna doğru savurdum. Çok bir etkisi olduğunu düşünmüyordum ama minator hızla bana dönünce canını yaktığımı anladım. Aldığım bu güçle minatora vurabildiğim kadar hızlı ve güçlü kılıç darbeleri indirmeye çalıştım. Bu konu da fazla bilgim yoktu. Sadece 3-4 sene önce eskrim derslerine merak salmıştım ama kılıçla flöre çok farklıydı. Ama kısa bir süre içerisinde kılıcın sapının elime tam oturduğunu fark ettim. Kılıçla minatora indirdiğim darbeler onu zayıflatıyordu. Bir ara gözüm Mitchie'ye kaydı iyi gibiydi ama bana bir şeyi varmış gibi geldi. İşte tam o anda minatorun bana yaptığı hamleyi engelleyemedim ve yere serildim. Lanet olsun tam da karnıma yemiştim darbesini. Daha yerden kalkamadan bir tekme daha yedim. Mitchie minatoru üzerimden uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Yerden doğrulurduğumda kılıcı elime tekrardan aldım ve minatora saldırdım. Kısa bir süre sonra minatoru alt etmiştik. İkimizde yorgunduk ama yorgunluklarımızın sebebi farklıydı. Ben minatordan yediğim darbelerden, Mitchie ise vurduğu darbelerden yorgundu.

Mitchie koluma girdi ve beni az önce oturduğumuz banka oturttu ardından konuşmaya başladı.

-Harikaydın Dryope.

Ardından Dry'ın koluna girerek onunla beraber kulübelerimize doğru yol aldık.İkimiz de çok yorulmuştuk ve uyumak için sabırsızlanıyorduk.

Rp Bitmiştir.