Günler, olağanüstü bir yavaşlıkla geçiyordu. Bunun en kötü yanıysa, düşünmek için bol bol vaktinin olmasıydı. Düşündükçe kendini zorluyor, geçmişini hatırlamasına engel olan sır perdesine yine yenik düşüyordu. Fakat, bir şey hissetmiyordu yine. İçinde tuhaf bir his vardı ki, bunu çözümleyemiyordu. Kötülükler yakınındaydı, hem de çok yakınında. Bir an durdu, bambaşka bir düşünce yerleşmişti şimdi zihnine. Günlerdir kulübesinden çıkmamıştı. Tek bir kelime bile etmiyordu kimselere. Canlanmak istemiyor değildi, fakat bu elinde olmayan bir şeydi. Yıllar boyunca bir ölü gibi yaşamış, sadece ölüm emirlerine duyarlı kalmıştı. Sıkıntıyla yatağına yaslandı. Buraya geldikten sonra bazı duyguları uyanmaya başlıyordu en tuhafı. Fakat, adlandıramıyordu. Kardeşlerinden birinin verdiği müzik çalar ellerindeydi, kulağında müzik çınlıyordu ancak buna pek kulak astığı söylenemezdi. Düşünmeyi bıraktığı sırada birkaç kelimesini duymuştu son çalan şarkının. Hayat yok aslında, ben bunu hiç istemedim.. Bu sözcükler öylece kalakalmasına sebep olmuştu. Geçmişini hatırlamaması her neyin sonucunda olmuşsa, bunu o istememişti. Evet, elinde olmayan bir şeyler dönmüş ve sonucunda bu hale gelmişti. Bir süre daha düşündü. Eğer, nedenini bilse yapacağı bir şeyler olur muydu ? Her ne sebep olmuşsa, belki intikamını alabilirdi. Eğer karşısındaki somut bir şeyse tabii. Fakat, geçen korkunç yılların, verdiği kayıpların asla geri dönüşü olmayacaktı. O isterdi aslında, normal bir hayat isterdi. Tıpkı diğer kardeşleri gibi. Şu an onların gözünde sadece bir ruhsuzun tekiydi. Fakat, isteyerek seçtiği hayat bu değildi. Müzik dinlemek, onu daha da gergin yapmaya başlamıştı. Kulağındaki kulaklıkları fırlatırcasına çıkarıp, yatağının yanındaki komidine attı. O sırada, kapısı çalınmıştı. Sanki gelen onu hiç ilgilendirmiyormuş gibiydi. ''Girin.'' Kapıya doğru sıkılarak baktı. Nemesis Kulübesi'nden Anita karşısında duruyordu. Pek dost canlısı sayılmazdı, fakat ilk geldiği günlerde birkaç kişiyle tanışıp kaynaşabilmişti. Bu onun gibi biri için büyük bir şeydi aslında. Anita, endişesini gizleyemeyen bakışlar atıyordu ona. ''Nasılsın Anastasia ?'' Anastasia, histerik bir kahkaha patlattı. Nasıl hissedebilirdi ki ? Duyguları alınmış birisinin, hisleri olabilir miydi ? ''Her zamanki gibi. Hissiz..'' Bunu söyledikten sonra, başını duvara döndü. Onunla iletişime geçmek, aslına bakarsanız fazlasıyla sabır gerektiren bir şeydi. Ancak, Anita sabırlı duruyordu. Usulca Anastasia'nın yanına oturdu. Duygusuz birinin bile içini rahatlatacak yumuşak ses tonuyla konuşmaya başladı. ''Neler yaşadığını bilmiyorum Anastasia. Fakat, günlerini böyle kendine işkence ederek geçirmeyi hak etmiyorsun.'' Anastasia, bu sözlerin üzerine çarpık bir gülümsemeyle karşılık verdi. Gözlerinin içi alev alevdi, sinirden mi bilinmezdi. ''Neler yaşadığımı, nasıl bu hale geldiğimi ben bile bilmiyorum. İşkence etmeye gelirsek, emin ol çok insana bundan fazlasını yapmışımdır. Üstelik başkaları için.'' Sesinde, geçmişin görünmez yara izleri vardı. Söyledikleri biraz tuhaf ve anlamsız gelse de, yıllarca ölümden başka bir şey bilmeyen birisi için çok şey ifade ediyordu. Bu sözlerin üzerine, ortalığı bir sessizlik kaplamıştı. Anastasia, bu durumdan sıkılmıyordu. Sessizlik, silah seslerinden sonra hayatını betimleyen bir melodiydi aslında. En sonunda sessizliği bozan Anita oldu. ''Anastasia, ne demeye çalışıyorsun ?'' Anastasia sakinliğini koruyarak tekrar ona döndü. ''Geçmişini, aileni, hatta kendini bile bilmeseydin hala böyle olabilir miydin ? Üstelik, hayatının başlangıcı olarak sıcak evini değil de insanın kanını donduran bir yerde, her yerine kablolar dolanmış olarak hatırlasaydın ? 20 yaşından öncesi olmasaydı ya da ? O yüzden fazla konuşmam ben işte. Konuşacak neyim var ki ? Kendim hakkında bile hiçbir şey bilmiyorum, bilemedim. Yıllarca ölüm makinesi gibi yaşadım. Duygularım ve hislerimi ise en baştan kaybetmiştim. İşte bu yüzden, ne dediğimi bırak. Beni kimse anlayamaz.'' Sözlerini bitirirken, yumruklarını sıkmıştı. Bir anda, suskunluğunu paramparça edip, içinde ne varsa dökmüştü. Anita ise, şaşkınlık ve biraz da acımayla ona bakıyordu. Bu, en nefret ettiği şeydi. Kendisine kimsenin acımasını istemezdi, o hepsinden güçlüydü. Anita, bütün şaşkınlığına rağmen sakin ses tonunu bozmadan konuşmayı sürdürmüştü. ''Anastasia, bu söylediklerin gerçekten kimsenin anlayamayacağı şeyler. Elinde olmamakla beraber, talihsiz bir sürü şey başına gelmiş. Fakat, burada düzeleceksin. Ve ben, kendini bulmana yardım edeceğim.'' Bu sözlerin üzerine ilk defa bir şey hissetmişti Anastasia, şaşkınlık. Nedenini bilmediği bir şaşkınlık.. Ve bu sözler, artık yattığı yerden kalkıp, geçmişinin ve hayatının peşine düşmesinde bir başlangıç olacaktı.
-Rp Bitmiştir !-