Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 August M. Wideen.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Sienna V. Wideen
İris'in Çocuğu/Kulübe Lideri
İris'in Çocuğu/Kulübe Lideri
Sienna V. Wideen


Mesaj Sayısı : 31
Kayıt tarihi : 21/03/11

August M. Wideen. Empty
MesajKonu: August M. Wideen.   August M. Wideen. Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 5:45 am

" August? Uyandın mı? " diye melodik bir ses duydum. Karşılık vermesem belki gider diye düşünüyordum. " August yataktan kalkar mısın artık? " diye üsteliyordu. Bir yandan doğrulmaya çalışıyordum, bir yandan da gözlerimi açmak için çabalıyordum. Kısık gözlerle etrafa baktım, sadece Anna'nın kızıl saçlarını fark edebiliyordum. " Günaydın!" dedi neşeyle. " Perdeleri açıyorum. " ona tan hayır demek için ağzımı aralamıştım ki, perdeleri açmıştı.

Gün ışığı gözlerimi rahatsız etmişti. Bir iki kırpmadan sonra alışmıştım. Yataktan kalkmamaya çalışıyordum ancak kolumdan çeken Anna yüzünden sıcacık yatağımdan kalkmak zorunda kaldım. Yosun yeşili yatağa hasretle baktım. Bir kuvvet beni yatağa doğru çekiyordu, diğeri –yani Anna - ise beni banyoya doğru itiyordu. Sonunda pes ettim. Esneyerek beyaz kapının karşısına geçtim. Metal kapı kolu birden ürpermeme sebep oldu. Mavi ve beyazın hâkim olduğu banyoya baktım. Biyolojik ihtiyaçlarımı giderdikten sonra ellerimi yıkamaya başladım. Çocukluktan beri en sevdiğim şey musluğu açıp çıkan köpükleri izlemekti. Hiçbir sözün bırakamadığı etkiyi bırakıyordu üzerimde. Karışmış saçlarımı düzettikten sonra odama girip üniformamı giymeye başladım. Beyaz tişört, siyah kot pantolon ve ceketten oluşan bu üniforma beni sinir etmekten başka bir işe yaramıyordu.

Kendime son bir kez daha bakıp salona doğru koştum. Les burada yoktu. Şimdi yanmıştı işte. Odasına doğru gittim. Tüm kibarlığımı koruyarak kapıya vurdum. Cevap alamayınca odaya daldım. Girdiğimde kafama bir şeyler fırlattı. " Les benim! Düşman ya da canavar değil!"

"Sana kaç kez daha söyleyeceğim? Ben sana cevap verene kadar odama asla girme diye! " bağırıyordu. Milletin melek diye nitelediği kişi bu mu? Onu bir de bu haliyle görmelilerdi. Elinde çantası ile dışarı çıktı. "Sabah sabah tüm neşemi kaçırdın. Ne var yani içeri girsem! " diye sitem etmeye başladım.

" Ne yapacaksın ki odamda! Sana göre bir şey yok orada. " giderek sinirlenmeye başlıyordu.

" Ne saklıyorsun orada? Bilmediğim biri mi var yoksa evde?" diye sordum hışımla. Kafama sertçe vurarak cevap vermişti. Saçmaladığım için ona karşılık vermedim. "Bugün kostüm seçimleri var Millian. " dedi. Sesi birden neşeli bir hal almıştı. Sanırım Les olmasaydı yaşamak için bir nedenim olmazdı. Ama bunu asla yüzüne söylemem.

" Acaba hangi saçma kostüm bizi bulacak? Yahu bu Cadılar Bayramı! Bırak da biz seçelim ne giyeceğimizi! " dedim öfkeyle. Kız kardeşim her zamanki bu tavrımdan dolayı gözlerini devirdi. Mutfağa vardık. "Ne centilmen bir davranış! Teşekkür ederim beyefendi. " dedi sandalyesini çekerken. Anna, bu sabah bizim harika kokulu şeyler hazırlamıştı. Kokuyu hemen tanıdım tabii ki.

" Evet, Anna bugün bize pankek hazırlamış. Mükemmel bir pişmişlik kahverengi üzerine nefis dağ ineği tereyağı ve İsveç çikolatalarından sos! Teşekkürler Anna! "dedim bir spiker edasıyla.

" Sus da ye şunu. Yine saçmalamaya başladın! " dedi Les. Anna her sabah aşina olduğu kavgayı görünce gülümsedi." Rica ederim August. " dedi. Kızıl saçları ve büyüleyici bakışları... Yüzüne dalmıştım. Anna bize katlanabilen tek insandı diyebilirim. Bizden üç yaş büyüktü. " Caleste, canım, yarın için bir plan yaptın mı? " diye sordu Anna, Les’e. Bu sözünün üzerine birden sinirlenerek

"Les yapsın planları zaten. August her şekilde de uyacak değil mi? " dedim. Olay çıkaracak yer arıyordum. " Tamam tatlım. Senin bir planın var mı? " diye sordu baygın ve bozulmuş bir halde "Hayır, hiç düşünmedim. " dedim.

Les kıkırdıyordu. Önümdekilere yumulmaya başladım. Çok nadir yiyebiliyordum bunları. Les uyarmadan tabağımı bitirme gayretindeydim.

Birkaç lokmadan sonra Les "Haydi gidelim Millian! Geç kalırsak Bayan Krokls bizi okula almayacak. " dedi. Gri çantasını alarak kapıya doğru ilerledi. Tabağımda kalan pankeklere bakıp masadan kalktım. Şarjdaki bilgisayarımı çantama yerleştirip yanına gittim. Bayan Krokls'un sadece bize verdiği bir izindi bu. Bilgisayarda not tutabilmek. Herkesin disleksim olduğunu bilmesini istemiyordum. Haliyle aynı şekilde Les de istemiyordu. Bu ufak kayırma(!) yüzünden diğer haklardan biraz mahrum kalıyorduk.

Les birden " Frank nasıl? " diye sordu. Şaşkınlıkla yüzüne baktım. " Ne yapacaksın Frank'ı? " dedim ruhsuz bir sesle. " Sormadım farz et! " dedi sinirle. En yakın arkadaşımla böyle bir şeye asla izin veremem.



" Sana dememiş. Bir kere de benim sözümü dinlesen... " Bayan Betheeon'un adımı söylemesiyle dostum Max ile konuşmam yarım kalmıştı.

" Bay Wideen! Bütün gün sizi bekleyemem. " diye bağırıyordu elindeki lacivert torbayla. " Ama ben geçen gün sizi beklemiştim. " dedim torbayı olağan gücümle karıştırarak, diğer herkes bana bakıp kıkırdıyordu. Bayan Betheeon suratıma büyük bir nefretle bakıyordu. " Çek artık birini! " dedi. Ne olur saçma sapan bir şeyler gelmesin diye dua ediyordum. Artık birini seçtiğimde donuk bir ifade ile bakıyordum. Elimde olan kâğıtta " tanrı/tanrıça" yazıyordu. " Ne bu? Ben hayatta toga giymem. " dedim sinirle. Her sene olan şeydi bu bana. Nerede dandik bir şey var bana çıkardı. O lanet togayı asla giymeyeceğim. Çıkışta Les’i buldum hemen. O genelde benden şanslıdır.

" Les, sana ne çıktı? " dedim bir heyecanla.

" Aslında çok kötü değil. Yani peri kızı ya da denizkızı değilim. "

" Nazlı yârim, insanı merak içinde bırakma da söyle. "

" Tanrıça olacağım. " dedi gülümseyerek

" Ben de. Bu ilahi gücün farkına vardılar. Senden olur, dediler. " dedim. Ciddi olmaya çalışıyordum ama sinirden olamıyordum. Ben zombi olacaktım. Hatta bunun için biriyle anlaşmıştım.

" Bilmiyorum sendeki neyin farkına vardıklarını." dedi. "Ayrıca çok da kötü bir şey çıkmamış. Peri kızı da çıkabilirdi ve asla değiştiremezdin. " diyerek beni teselli etmeye çalışıyordu. " Ne kadar gereksiz şey varsa kafana takıyorsun! Apollo olursun, eline bir yayla ok alıp millete vurursun işte. "

"İyi ama millete oklar fırlatırım. Sen ne olmayı planlıyorsun?" dedim. Tanrı olmak cidden ucube işiydi.

"Ben de Artemis olacağım. Oklarla falan bir şeylerle gelirim artık. " dedi. Ses tonundan onun da çok mutlu olmadığını anladım bu işten. Konuyu değiştirmeye karar verip;

"Babam aradı mı?" dedim. Babamız bir iş adamıdır ve genelde zamanını işi ve yeni eşi arasında geçirir. Bu yüzden ‘bizi düşündüğü için’ ev aldı.

"Hayır, sekreteri aradı. 'Bay Wideen çok meşgul. Sizi çok sevdiğini iletmemi istiyor' dedi Anna. "

"Ne güzel! Sorunsuz çocuklarından arta kalan sevgisi varmış. " dedim öfkeyle. O kadınla evlendikten sonra iki çocuğu daha olmuştu ve bizi Anna ile başka bir eve yollamıştı. Ailede biz yokmuş gibi davranılıyordu. Zaten herkesle çok zıttık. Ne fiziksel ne de kişilik olarak uyuyorduk.

"Les, bunu sana nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama söyleyeceğim. İyi ki kardeşimsin. " dedim. Bunu söylememek için yıllarca direnmiştim ama şu anda birinin sevgisi bana gelecek en iyi ilaçtı.

"Merak etme aynı durum benim için de geçerli. Söylemesi zor olsa da ben de seni çok seviyorum ikizim.” Dedi hafif bir gülümseme ile. Eve bu kez arabayla gitmek yerine yürüyerek gittik. Herkes bize şoke olmuş şekilde bakıyordu. Okuldan eve ilk kez yürüyorduk.

Eve gelir gelmez Anna’ya merhaba dedim ve yukarı, odama çıktım. Üzerimde ciddi bir yorgunluk hissi vardı. Kendimi yatağa attım ve uykuya daldım.



Bu sabah kendi isteğim ile kalkmış ve hazırlanmıştım. Beni erkenden kalkmış olarak gören Anna çok şaşırmıştı. Hızlıca kahvaltıya indim. Erken kalkmış olmama rağmen çoktan Les, kahvaltıya oturmuştu. "Millian, çıkışta kaybolma beraber eve gideceğiz." dedi Les. Sesi otoriter bir tonda çıkmıştı.

"Emredersiniz leydim. " dedim elimi alnıma götürüp selam vererek. Caleste gözerini devirip Anna’ya döndü.

"Anna, öğle yemeğinden önce kostümler gelecekmiş. " dedi.

"Ne kostümleri ?" dedi Anna. Les şaşkınlıkla yüzüne baktı.

"Balo için! Unuttun mu yoksa? "

"Hayır, unutmadım da ne kostümü olduğunu sordum. Yanlış gelirse diye."

"Tanrıça Artemis ve tanrı Apollon kostümü gelecek. " dedi. Kardeşimin mitolojiyi sevdiğini biliyordum. Bende severdim ancak onlara asla inanmazdım. Saatime baktım ve yavaşça masadan kalktım.

"Siz konuşun, ben gidiyorum." Dedim.

"Bekle beni Millian!" dedi ve Anna'yı öpüp yanıma geldi. Çantasını kontrol etti ve ayakkabılarını giydi. "Gidelim mi artık?" dedim sinirle.



"August, gerçekten tanrı mı olacaksın?" dedi gülerek. Sinirlerime hâkim olamıyordum. "Evet, Apollon olacağım. Senin gibi şanslı değilim ben Frank. " dedim. Zombi olacaktı, tüm planlarım çökmüştü.

Bilgisayarımı göstererek "Bu mu şanssızlık ?" dedi. "Ben onun yüzünden günde kaç kez müdür odasına gidiyorum, haberin var mı?" dedim. Tam o anda içeri Yvonne girdi. Parlak sarı saçlarını açık bırakmış yerine gidiyordu. O mavi gözleriyle bana doğru baktı. Kalbim yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu. "Asıl şanssızlık bu işte. Kız yüzüme bile bakmıyor. Caleste duymuş benim hakkımda züppe diyormuş." dedim umutsuzlukla. "Değil misin sanki?" dedi. Nasıl bir bakış attı isem ders boyu bana bakamadı.

Bu kez kesin kararlıydım. Baloya benle gelmesini teklif edecektim. Koşarak peşimden gittim. Çok hızlı yürüyordu. Sonunda dolabının yanında durdu. Sanki benden kaçmak ister gibi bir tavrı vardı.

"Seninle bir şey konuşmam gerekiyor." dedim. Lafı uzatmaya niyetim yoktu. Ama heyecandan kalbim durmak üzereydi.

"Dinliyorum. Çabuk olursan da sevinirim." dedi buz gibi sesle.

"Buzlar prensesi balo..." Les koluma yapıştı ve tüm dikkatimi(!) dağıttı.

"Konuşmamız gerek hem de çok acil!" dedi Yvonne'yi süzerken. Kolumdan çekip sessiz bir yere götürdü. Acelesi varmış gibi davranıyordu.

"Ne var Les? Önemli şey hayati olmazsa ıslah evine gideceğim haberin olsun." dedim sinirle.

"Kes sesini! Tuvalette bir canavar gördüm. Bana saldırdı. " dedi sesi ağlamaklı çıkıyordu.

"Ne içtin sen? Ciddi anlamda soruyorum." dedim çıkışa doğru çekiştiriyordu. İlk kez bu kadar ciddiydi. Sonra kolunu açıp bana gösterdi. Çizilmişti. İlk kez (!) hayatında ilk kez eli kanıyordu. Üstelik bu kan değildi. Altın renkli bir sıvıydı. Ağzım açık ona baktım.

“Babama gitsek iyi olur.” Dedim kekeleyerek.

**

“Babamla görüşmem lazım!”

“Bay Wideen çok önemli bir toplantıda.” Dedi sekreteri. Kardeşim kolunu tutuyordu. Belli ki çok canı acıyordu.
“Ama görmem lazım! İçeri ya düzgünce girmemi sağlarsın yoksa sinir krizi geçiririm, kovulursun.” diye tehdit ettim. Yüzüme nefretle baktı. “İçeride bekleyin şimdi çağırıyorum” dedi. Kin dolu bir bakış fırlattı ve babamı çağırmaya gitti. Kısa süre sonra babam içeri girdi. “Çocuklarım hoş geldiniz. Ne istiyorsunuz? Para mı, hemen yolarım size bir, iki bin dolar” dedi. Öfkem işte şimdi taşmıştı. ”Her şeyi anlat bize. Les bir canavar gördü, kanı da farklı renkte” dedim. Babam şaşkın şaşkın baktı bize “ Çocuklar neler saçmalıyorsunuz. Les, kansızlığın olduğundan kanının rengi açık renk olabilir bu çok doğal” dedi. Gözüm seğirmeye başladı. “ Göster ona Caleste” dedim. Kafasını salladı ve kolunu açtı. Kanımsı sıvı hala akıyordu. Babam pes etmiş gibi bize baktı ve her şeyi anlatmaya başladı. “Siz sıradan çocuklar değilsiniz. Sizin anneniz tanrıça. Siz melezsiniz ve çok acil Melez Kampına gitmelisiniz. Daha önce anlatmadığım için üzgünüm. O sıvı irin. Tanrıların ve melezlerin kanı. Anna, sizi kampa götürecek. Hemen onunla gidin” dedi. Sonra bir düğmeye bastı ve Anna içeri girdi. Hala olayın şokunu atlatmaya çalışıyordum. Anna bize gülümsedi. “Anna, sen nasıl buraya geldin?” dedi Les. “Öncelikle adım Anna değil. Ben Eirene. Barış tanrıçası. Yıllardır sizi canavarlardan ve kötü niyetli tanrılardan koruyordum. Ayrıca kendimde yanınızda bazı kinci tanrılardan korunuyordum. Sizi özel bir kampa götüreceğim şimdi” dedi Anna. Ona bakakaldık. Babam “Hoşça kalın” dedi. Anna minik bir el hareketi yaptı ve anında kendimizi başka bir yerde bulduk. “Melez Kampına hoş geldiniz çocuklar”

Rp out: Caleste L. Wideen ikizim olacak. Kurgudaki bazı yerler kesişebilir. Bilginize.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

August M. Wideen. Empty
MesajKonu: Geri: August M. Wideen.   August M. Wideen. Icon_minitimeÇarş. Haz. 22, 2011 10:24 am

Rp puanı: 100, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
August M. Wideen.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» • Alicia Roxanne Wideen
» Elyse Harmonie Wideen

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: