Reyis’in rahat sırtındayken düşünmeye başladı. Empire State’e nasıl girebilirdi ki? Etrafı her saat insan kaynıyordu. Ne yapmalıydı da hem kendisi yorulmamalıydı, hem de Reyis’i saklamalıydı? Uzunca bir süre gökdelenin etrafında dolandı durdu. Neden sonra aklına geldi, sis! ”Aşağı reyis, tam gökdelenin önüne! Hayvan da emir kulu tabî, kendisine söyleneni ivedilikle yaptı. Bir an için pegasusların dünyadaki en mükemmel varlıklar olduğunu düşündü. Hem at, hem kuş. Hem uçuyor, hem koşuyor. Fakat ne kadar enteresandı ki Olimpos’un varlığı, bir Yarı Tanrı olması, elindeki yüzüğün kılıca dönüşmesi değil, pegasuslar onu şaşırtıyordu. Salakça bir sırıtma aldı tüm suratını. Fakat sonra Reyis’in yere inişiyle irkildi. Dikkatli bir şekilde pegasusun üzerinden indi. Kafasını, onun kafasına dayadı. ”Müdür en geç yirmi dakikaya buradayım, istersen bekle, istersen dolan. Yirmi dakikadan daha uzun sürmez bak!” Arkasını döndü ve kocaman binanın kapısına doğru yürüdü. Kapıdan içeri girerken arkasını dönüp Reyis’e el sallamış olsa da, Reyis’i yerinde göremedi. E o da hayvanattı, onun da gezmeye ihtiyacı vardı. Önemsemedi.
Danışmaya doğru ilerledi ve kendisine anlatılanı bir kez daha kafasında tekrarladı. En kötü ihtimalle, alacağı tepkide yapacağı şey belliydi. Fakat o işini daha sağlama almak için farklı bir şey yapmayı planlıyordu. Danışmanın önüne geldi ve sağ elini, yani yüzüklü elini adamın omzuna koydu. Birkaç saniyeliğine yüzükte bir parlama oldu. Ardından elini çekti. Altı yüzüncü kat lütfen! Şimdiden teşekkürler! dedi manidar bir gülümsemeyle. Adamın elinden anahtarı çalarcasına aldı ve asansöre doğru ilerledi.
”ANNEE!?” diye bağırdı istemsizce. Ve karşısındaki kadının kollarına atladı. O an kendini on sekizden çok sekiz yaşında gibi hissetti. Aslında bir insan annesinin yanında her zaman sekiz yaşında kalıyordu. Bunu en iyi o zaman anladı. Uzunca bir sarılma seremonisinden sonra ayrıldılar. Bir yere doğru yürümeye başladılar. Yıllardır anlatmak istediği şeyleri olanca hızıyla anlatıyordu. Bir ara durdu. ”Aslında burada, ”Baban şimdiye kadar tanıştığım en mükemmel erkekti.” gibi bir cümle bekliyordum ama? ” Athena onu şaşırtacak bir şey yaptı. Kahkaha attı! ”Sevgili oğlum, benim birlikte olduğum her erkek mükemmeldir! Baban da ne daha az mükemmeldi, ne daha fazla mükemmeldi. Ama dediğim gibi, James gerçekten mükemmel bir adam.” Neden sonra aklına geldi. Reyis aşağıda bekliyordu. Durdu ve annesine döndü. Ardından ellerini kaldırdı ve boğazdan bir tonla bağırmaya başladı. ”Çocukların elinde kılıçlar, miğferler. Oynuyorlar, şakalaşıyorlar. ANNEE, BİZE NİYE ALMIYORSUN!? BİZDE NİYE YOĞĞĞK!?” Athena’dan bir kahkaha daha. Anne sevgisi işte, naparsın… Beş on saniyelik bir sessizlikten, daha doğrusu Walter için hayal kırıklığı, ”Eöö, şey, aşağıda pegasusum Reyis bekliyor, şimdilik kaçmalıyım! Görüşürüz!” dedi buram buram trip kokan bir sesle. Bir insan trip yapar da, bu kadar mı yapmacık olurdu? Bir anda muhabbeti değiştirmişti. Arkasını döndü ve koşarak geldiği yöne doğru ilerledi.