Ders fizikti. Bayan Jones bana ve ikizim Harry'e kafayı takmıştı. Bize (iki kişi olmamıza rağmen) McFly çetesi diyordu. Dersler beni ve Harry'yi hiç ilgilendirmiyordu. Çünkü ikimizde de disleksi ve hiperaktivite bozukluğu vardı. Üstüne üstlük Bayan Jones her dersi yazdırarak anlatıyordu. Sonunda son ders zili çaldı. Kardeşim ile birlikte eve doğru yürümeye başladık. Diğer çocuklar gibi servis ile gidemiyorduk çünkü annemiz bize paramızın buna yetmediğini söyledi. Bu yüzden 4 kilometreyi yürüyerek gitmemiz gerekiyordu. Aslında bu o kadar da sıkıcı değildi. Çünkü konuşarak zaman çok çabuk geçiyordu. Çoğunlukla mitolojiden bahsediyorduk. Mitoloji hakkında her şeyi bildiğimizi zannediyorduk ta ki bizim üç katımız kadar, tek gözlü ve dişleri neredeyse parmağım kadar büyüklüğünde mitoloji kitaplarında gördüğüm canavara benzer bir yaratık çıkana kadar. Benim on adımım onun bir adımına eşitti. En son hatırladığım şey canavarın kükreme sesiydi. Uyandığımda Harry yanımda değildi ve ben kulübeye benzer bir yerdeydim.