Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Kaybolmak | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Allen Jacques Harth Nyks'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 432 Kayıt tarihi : 21/02/11
| Konu: Kaybolmak Perş. Mart 24, 2011 9:53 am | |
| 'Scarlett ve onun aptalca kuralları.' Nyks kulübesinden çıkmış, kamp meydanında hızlıca ilerlerken bile sinirimden duramıyordum. Sırf bizden büyük olduğu ve kulübemizin lideri olduğu için bana kafasına göre emir verebileceğini sanması, çileden çıkmama neden oluyordu. Tamam, belki de ona en son, 'Herkes senin gibi prenses hayatı yaşamadı, bazılarımız bileğinin gücüyle kazanıyor geldiği mevkiiyi!' diye bağırmam gerekmezdi, ama kendime de engel olamamıştım. Tuttuğum nefesi keskin bir şekilde geri verdim ve adımlarımın beni taşıyıp sürüklemesine müsaade ettim. Kampın meydanını, alanın tam ortasındaki ateşi geçerken tekrar arkama dönüp bakmamıştım bile. Telaşlı adımlarım, beni benden alacak kadar güzel, taptaze bir koku duyunca bir süreliğine duraksadı. Bakışlarımı kaldırınca, daha önce güzelliğini fark etmek için hiç durmadığım bir manzarayla karşılaştı gözlerim. Koca bir tarla boyunca uzanan, salkım salkım çilekler... Savaşçılarla dolu bir kampın kucağında, insanı böyle mutlu edecek şeyler de olabiliyordu demek. Yeni bir karar vererek çilek tarlasına doğru ilerlemeye başladım. Biraz kafa dinlemek için mükemmel bir mekandı. Hem kocaman çileklerin gölgesinde dinlenirdim biraz, hem de en sevdiğim yiyeceklerden atıştırırdım. Çeşit çeşit, birbirine dolaşmış olan tarhların arasından geçerken kimse fark etmemişti beni. Dallardan bir iki meyve koparıp ağzıma attım. Yeterli gelmemişti. Omuz silktim ve birkaç tane daha aldım elime. Tarlalarda neden çilek yetiştirildiğini bilmiyordum, ama bizim yememizden daha geçerli bir nedeni olamazdı herhalde. Biraz daha ilerleyince, daha önce orada olduğunu görmediğim birini fark ettim çalıların arasında ve irkilerek durdum. Neyse ki bu yüz, tanıdığım birine aitti. Çok hafif, neredeyse belirsiz bir gülümseme yerleşti yüzüme. 'Lon,' dedim Ares çocuğunu keyifle süzerek. 'Ne yapıyorsun sen burada?' Belki çocukça bir hareketti ama bir yandan da parmaklarımdaki lekeleri emmekten kendimi alıkoyamamıştım. | |
| | | Mantalon Soluric Hekate'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 97 Kayıt tarihi : 05/02/11
| Konu: Geri: Kaybolmak Paz Mart 27, 2011 12:25 am | |
| Kampın tarlasındaydım. Tarlaya uzanmış, gökyüzüne bakıyordum. Karanlık gökyüzünde parlayan küçük ışık topları. Hepsi birlikte bir şekil oluşturuyor. Gökyüzünde yıldızların resim çizdiğini kim tahmin edebilirdi ki? Küçük yıldızlar, küçük umutlar. Hepsi birleşince, sabahleyin yeryüzünü kavuran güneşi ortaya çıkarıyorlardı. "Bö.Hahahaha." Mantadark yine iğrenç çıkışlarından birini yaptı. "Aman, çok komik," diyerek gözümü açık mavi parlayan aya çevirdim. Yıldızlara nazaran daha parlaktı. Ama parlaklığını güneşten alıyordu. Ne kadar büyüleyici olabilirdi ki ayın ışığı, kaynağını güneşten aldığını bilince? Mantadark "Niye burada avanak avanak yatıyorsun. Hareketlen biraz. Burda bir sürü yiyecek var," diye söylenerek karnımın acıktığını anımsattı. Acaba bir kaç tane meyve yesem ne olurdu? Bunu düşünürken tanıdık bir ses tarladaki sessizliği yararak: "Lon. Ne yapıyorsun sen burada?" Yattığım yerde ona doğru başımı çevirdim ve baktım. Yüzünde belli belirsiz bir ifade vardı. Dudağının kenarında yediği çileğin lekesi kalmıştı. Elinde daha niceleri vardı. Anlaşılan çileği çok seviyordu. Mantadark eliyle Allen'ın elindeki çilekleri yememi işaret ediyordu. Allen'a "Kafamı dinlemek için geldim," diyerek ayağa kalktım ve "Çileklerden bir tanesini verir misin?" Diye sordum. Bir elindeki çileklere, bir bana baktı. Vermekle vermemek arasında kaldığı anlaşılıyordu. Kafasını sallayarak arkasındaki çilekleri gösterdi. Tam da ondan beklenen bir davranıştı. Nasıl olsa bol bol çilek vardı. Yavaşça oraya doğru yürüdüm bir tane çileği dalından kopararak ağzıma attım. Mantadark yanıma gelmiş, doymuş gözlerle çileklere bakıyordu. Benim yediğim onun yediğiydi. Ben ne kadar tat alıyorsam o da o kadar alıyordu. Arkamı döndüm ve Allen'a bana sorduğu sorunun aynısını sordum. Cevabına hiç şaşırmamıştım. Kalabalık melez topluluğundan biraz uzaklaşmak onun için de rahatlatıcıydı. Ellerimi cebime koydum ve Allen'ın yanına geldim. Önümüzdeki manzaraya baktım. Ne kadar büyük bir tarlaydı. Karanlıktan pek bir şey anlaşılmıyordu. Fakat ilerideki kulübenin penceresinden yansıyan ışığı görebiliyorduk. Bir süre sessiz kaldıktan sonra Allen konuşmaya başladı. | |
| | | Allen Jacques Harth Nyks'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 432 Kayıt tarihi : 21/02/11
| Konu: Geri: Kaybolmak C.tesi Nis. 02, 2011 10:09 am | |
| Ah, benden çilekten başka bir şey isteseydi keşke. Hani çilekler için normalde kapışmayı bile göze alabilecek bir tip olmasam, belki şu anda paylaşabilirdim, ama neredeyse sevdiğim tek yiyeceklerdi zaten. Lon'a isteksizce göz gezdirdikten sonra, başımla etrafımızdaki tarlaları işaret ettim. Zaten etrafta bir çok çilek varken benim elimdekileri almasına gerek yoktu ki. Neyse ki mesajımı aldı ve üstelemeyerek, yandaki salkımlardan birkaç tane çilek kopardı. Bir süre sessizce atıştırdıktan sonra, 'Peki sen ne yapıyorsun burada?' diye sormuştu. Biraz düşündükten sonra, kardeşlerimle yaşadığım sorunlardan, en azından şimdilik, bahsetmemeye karar verdim. Beni ilgilendirirdi sonuçta, değil mi? Arkadaşımın sakin kişiliğini örnek alarak ben de biraz sakinleşmeye çalıştım, böylece zihnimi biraz boşaltabilirdim. Ne yazık ki bu pek işe yaramıyordu. Hiçbir şeyi kafama takmadan yaşayabilen bir insan değildim ki. Bunları düşünürken Mantalon yanıma geldi ve kulübelere bakmaya başladı. En sondaki kulübelerden biri olan Nyks kulübesinin ışıklarını görünce, sinirlerim yine tepeme çıkmaya başlamıştı. Ablam olacak silik kız şimdi içerde keyif çatıyor olmalıydı. Yumruklarımı sıktım. 'Aslında kardeşlerimle tartıştık biraz. En küçüğünden en büyüğüne kadar hepsi sinir bozucu.' dedim öfkeden katılaşmış bir ses tonuyla. Yakındaki asma dalından birkaç çilek daha koparıp hırsla ağzıma attım. Bir yandan da acaba bu kamptan ve genel olarak Yunan tanrılarından bu kadar nefret ediyor olmasam, kardeşlerimle daha mı az sorun yaşardım diye merak etmeye başlamıştım. Gerçi kendimi bildiğim kadarıyla, bir şeyin değişmeyeceğine de emindim. | |
| | | Mantalon Soluric Hekate'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 97 Kayıt tarihi : 05/02/11
| Konu: Geri: Kaybolmak C.tesi Nis. 09, 2011 12:26 am | |
| Yandaki dallardan birkaç tane daha koparıp ağzına attı. Çileği gerçekten çok seviyor olmalıydı. Mantadark yine yanımdaydı. Bu sefer fazla kıpraşmıyordu. Sadece tarlanın bitimindeki bekçi kulübesine bakıyordu. "Hey Mantalon. Sana şu kulübeden bir adamın çıkıp sizi suç mahalinde yakalayaağını söylesem, ne dersin," diye sormuştu Mantadark. Hiçbir şey söylemedim. Çünkü şu an karşımda duran beyaz tüle bakıyordum. Çalıların arkasından uzanıyordu. San Fransico'ya giderken gördüğümün aynısıydı. Bu işte bir gariplik vardı. İkinci defa karşıma çıkması tesadüf olamazdı. Bu durumu Mantadark'a sormak için sağıma döndüğümde, tarlanın diğer kısımlarını gördüm. Anlaşılan gidip kendim bakacaktım. Allen'a bakmadan direk önümdeki çalıya yürümeye başladım. Bir ses "Eğer bir adım daha atarsan tarlamda, buraları biçmek zorunda kalırsın," diyerek ikinci adımımı atacakken durmama neden olmuştu. Havada kalan ayağımı yere indirdim ve durdum. Sanırım bu ses tarlanın bekçisine aitti. Çileklerinden yediğimiz için sinirliydi. Ses tonundan anlaşılıyordu. Yavaşça arkaya dönerek onlara baktım. Allen sakin bir şekilde bekçiye bakıyordu. Bekçinin yüzünde kızgınlığını belirten çizgiler vardı. Allen'ın elindeki çileklere baktıkça daha da sinirleniyordu. "Bunun için cezalandırılacaksınız. Doğru büyük eve gidiyoruz." Ne saçma bir teklif. Sanki gidecekmişiz gibi. Allen elindeki çileklerden bir kaçını yere düşürdü ve yumruğuyla diğerlerini ezdi. Bekçi daha fazla dayanamayarak elindeki tırmığı Allen'a doğru savurdu. Allen tek eliyle tırmığı engelledi ve iki parçaya ayırdı. O anda sopam elimde belirdi. Tarlanın toprağına bir vuruşumla bekçi sola doğru savruldu. Allen'a bakarak "Gidelim," dedim. Başıyla onaylayarak yürümeye başladık. Çilek dallarından birinin yanından geçerken Allen bir kaç tane daha çilek aldı ve yolumuza devam ettik. Bekçi kendini ne sanıyordu. Tırmıkla bizi adam edeceğini mi? Hiç sanmıyorum. Oysaki buraya kafamı dinlenmek için gelmiştim. | |
| | | | Kaybolmak | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|