Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Piramitlere Uçuş ~ 2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Satellite Morgan
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Satellite Morgan


Mesaj Sayısı : 3387
Kayıt tarihi : 24/08/10

Piramitlere Uçuş ~ 2 Empty
MesajKonu: Piramitlere Uçuş ~ 2   Piramitlere Uçuş ~ 2 Icon_minitimeCuma Mart 11, 2011 11:31 pm

Plüton'un üzerindeydim. Gittikçe artan bir heyecan fırtınası hissediyordum üzerimde. Bu normal değildi, aynı yaşamımın olmadığı gibi. Bir an bütün hayatım geçti gözlerimin önünden. Köşkümüz vardı bizim. Annem, yani Ange'nin biyolojik annesi benimse üvey annem, muhteşem bir şairdi, aynı zamanda iş kadınıydı. Bana Nike'tan çok daha fazla annelik yapmıştı, o yüzden o benim annemdi Nike değil. Babam da, benim biyolojik babam gerçek babam, Ange'nin de üvey babası; gerçekten ünlü bir iş adamıydı. İkisi biz daha doğmamışken evlenmişlerdi. Birbirimizi hep ikiz olarak bilmiştik. Kardeştik, her şeydik birbirimiz için. Bunu bir anda silip atmamızı kimse bekleyemezdi. Tanrıçalar, tanrılar... Onların gerçekliğine inanmıyordum sekiz ay öncesine kadar, şimdi onlara nasıl güvenecektim, ya o an? Sırf Nike'a inat olsun diye avcı olmuştum. Erkekler, eski hayatımda da büyük bir yer kaplıyordu. Ama o an Nike'a o kadar sinirliydim ki ne yaptığımı bilmiyordum. Ange akıllılık ederek avcı olmamıştı. Bense ölümsüz olmuştum, ama erkeksiz bir yaşam. Bir süre düşündükten sonra aşağıda beyazlarla dolaşan insanlar gördüm. Plüton'a inmesini söyledim ve konuşan insanları dinlemeye başladım. Yere indim ve yoldan geçen birine fransızca derdimi anlatmaya çalıştım. "Monsieur, ou est-ce?" Adam bir süre bana baktı, sonra gitti. Dil hazinem genişti; Antik Yunanca, İngilizce, Fransızca ve Çince biliyordum ama maalesef Mısır'da konuşulan Arapça'yı bilmiyordum. Bir süre Plüton'a orada beklemesini söyledim ve ilerlerken İngilizce konuşmak aklıma geldi. Beyazlı bir adamı durdurdum. O sırada restoranta müşteri çağıran adam bağırdı. "Welcome to Chaire, don't you eat something?" Gülümsedim. Evet, Kahire'deydim. Plüton'a bindim ve beni Keops'a götürmesini söyledim. Plüton'un üzerinde uçtuğum beş dakikada Kahire'yi tepeden izlemekten gerçekten büyük bir zevk duymuştum. Nil Nehri, restorantlar, sahiller, kafeler, müzeler, tarihi yapılar, camiler... Ben Mısır'ı muhafazakar, kendi içine kapalı ve sadece dinle ilgili bir ülke sanarken aslında kültür ve tarih düzeyinin yanında muhafazakarlığının devede kulak kaldığını görünce şaşırmıştım. Tam Kahire'yi tepeden izlerken inmeye başladık, akıllı pegasusum Plüton beni Keops'un arka tarafına indirdi. On beş saat giriş parasıyla falan uğraşmamı istemiyordu herhalde. Onu takdir ettiğimi belirtmek adına ağzına küp şeker tıktım ve ilerlemeye başladım. Tam Keops'un güzelliğine kapılmışken korktuğum başıma geldi. Arkadan bir el bana dokundu. "Satellite? Kızım?" Arkamı döndüğümde babamın şaşkın suratını ve annemin asılmış yüzünü gördüğümde ortamı coşturmak adına gülümsedim. "Selam anne! Selam baba!" dedim ve ardından onlarda kalmadığıma bozulmuş olan annem sordu. "Kızım burada ne işin var? Senin o güvenli kampınızda olman gerekmiyor mu?" Tam alternatif bahaneler düşünürken korktuğumun ötesi başıma geldi. İleriden bir Nemea Aslanı, üzerimize doğru koşturuyordu. Birden oradaki insanlar da koşturmaya başladı. Gerçi onlar sisin ötesini göremiyorlardı ama korkunç bir şey gördükleri kesindi. Anne ve babamı geriye ittim. "Gidin, hemen gidin. Kendinize araba bulun ve buradan ayrılın." dedim ve oklarımı çıkartarak Nemea Aslanı'na atmaya başladım. Babam ve annemin mırıltıları gelirken arkamı döndüm ve onlara hiç yükseltmediğim kadar yüksek bir ses tonuyla bağırmaya başladım. "Ne diyorsam onu yapın ve burada ayrılın!" Annem ve babam oradan hafif hafif uzaklaşırken, ben de geri geri giderek oklarımı aslana atmaya devam ediyordum. Ama tam o sırada bir taşa takılıp yere düştüm. D'immortales. Ne yapacaktım şimdi ben? Koca aslan beni burada çiğ çiğ çiğneyecekti. İyi ki gitmeden önce Yon'a veda etmiştim. Güneşe baktım. Apollon. Rüyamda gördüğüm ey yüce kudret, şimdi neredeydin sen? Tam Apollon'a lanetler okurken aklıma ansiklopedide okuduğum bir bilgi geldi. Nike, Zafer Tanrıçasıdır. Gerçekten çok hızlı koşar. Bu özellik çocuklarında da olmalıydı. Gülümsedim ve zor bela yerden kalktıktan sonra koşmaya başladım. Daha önce böyle bir şeyi nasıl fark edememiştim ben? Gülümsedim kendimce ve aslanla aramızda uzun sayılacak bir mesafe kaldığında dillere destan üç ok vuruşumla aslanı toz bulutuna çevirdim. Rüyam, sona ermişti. Plüton'a doğru ilerlemeye başladım. Sanırım kampa dönüş vaktiydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.platis.forummum.net
 
Piramitlere Uçuş ~ 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Piramitlere Uçuş ~ 1

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Dünya Kültür Başkentleri :: Kahire-
Buraya geçin: