Alexandra Galibina Küçük Tanrıça
Mesaj Sayısı : 189 Kayıt tarihi : 01/03/11
| Konu: Anastasia A. Glabina. Paz Mart 06, 2011 1:13 am | |
| Gözlerimi araladım yavaşça.Uzun kirpiklerimi birbirinden ayırdım.Gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım.Tavana doğru bakan gözlerimi başımı oynatmadan hareket edeceği yere kadar çevirdim.Etrafı inceledim kısa bir sürede.Etraf tanıdık gelmiyordu.Daha çok standart bir odayı andırıyordu.Yabacıydı.Başımı tekrardan düz olarak tuttum ve derin bir nefes aldım.Ve yumuşak yastıktan çektim.Hızlıca yataktan doğruldum.Oturdum.Kendi kendime söyleniyordum. “Tanrılar aşkına.Neredeyim ben?” Dün akşam neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordum.Belki aralarında burasına dair bir şeyler hatırlayabilirdim.Ellerimi başıma yasladım.Düşündüm ve düşündüm.Düne dair aklımda çok az şey vardı.Sonunda bir şeyler hatırlıyabilmiştim.Sadece üç şey.Ateş,kılıç ve savaşmak.Bunları birleştirdiğimde ise aklıma ilk olarak ateşsel bir şey ile kılıç ile savaşmak geldi.Ama böyle bir şey olmazdı diye umuyordum.Birden odanın kapısının açıldığını duydum.İçeriye en yakın dostlarımdan olan Dexter girmişti.Saçlarımı savurdum ve hızlıca ayağa kalktım.“Tanrılar adına.Söylesene bana.Neredeyim ben Dexter?” O an öyle dehşete kapılmıştım ki heyecanlıydım.Dexter bunların cevabını vermeliydi bana.Çünkü tanımadığım yerde duruyordum ve yanımda dostum vardı.Yavaş adımlarıyla beni sakinleştirmeye çalışan Dexter birden ince ve rahatlatıcı sesini kullandı bana karşı.“Sakin ol Aurélia.Bak sana anlatmam gereken o kadar çok şey var ki.Çok uzun.Anlatması güç.Ama kısaca söyleyecek olursam.Sen bir Tanrıça’nın kızısın.Ve şimdi melez kampına götüreceğim seni.” Bunu duyunca kulaklarıma inanamamıştım.Benim gibi sade,hatta ezik bir insan bir tanrıçanın kızı olamazdı.Bu tam bir saçmalıktı.Ama asıl soru aklımdaydı.Ya gerçekse.Melez Kampıda neydi hem? Birden ağzımı açtım Dexter’a. “Melez Kampı’da ne?” Dexter bana baktı.Sonra yanıma geldi ve kolunu omzuma doladı.“Oraya gidince anlarsın.” Onun bu sözünden sonra ona baktım uzunca.Gidip gitmeme kararımı bekliyordu.Evet.Gitmeli yada gitmemeliydim.Bu gerçekten kafamı karıştırmıştı.Ama sonunda bir karara varabilmiştim.Masum yüzümü ona çevirdim. “Tamam,gidelim.”
Birkaç saniye sonra odadan çıktık.Biraz ilerimizde olan küçük,yahşi görünen ormana doğru ilerledik.Ormanın girişinden birkaç metre ileride cam şeklinde olan biryerden geçirdi beni.İçerisine sessizlik hakim olmuştu. “Hazır mısın?” Dexter bu sözü söyledikten sonra gözlerimdeki endişe arttı.Etrafa bakındım.O anlık sesimi çıkartmak istemediğim için kafamı salladım evet dermişçesine.Birkaç metre ileride karşıma aydınlık,büyük bir alan çıktı.Gözlerime inanamıyordum.Burası muhteşemdi.Kendimi ayrıcalıklı hissetmeye başlamıştım birkaç saniyede olsa. Etrafa bakındım şöyle.İnceledim.Etrafta benim yaşlarımda birçok kişi vardı.Üzerlerine çelik zırh giymişler.Kılıçlar ile birbirleriyle savaşıyorlardı.Birden Dexter’ın sesini duydum. “İşte,Melez Kampı.” Dexter’a döndüm ve ona gülümsedim.Ayağımı bastığım yerden kaldırdım ve yavaşça birkaç adım ilerledim.Galiba ben gerçekten bir tanrı yada tanrıçanın kızıydım.Ve galiba ben bir melezdim.Yani şu an herşey onu gösteriyordu.Yavaşça ilerledim.Mavi gözlerimle etrafı çevreliyordum.Etrafa meraklıca bakarak yavaşça ilerliyordum.Kılıç sesleri herşeyin bir bütünüydü sanki.Alan, savaşçılar, üzerlerindeki zırhlar ve kılıçlar. Bildiğiniz tüm savaş malzemeleri.Kendine çekiyordu insanı.Ve birbirlerini tamamlıyorlardı.İlerledikçe büyüyen heyecanımın yanında kenarda duran ve savaşmakta olan çocuk dikkatimi çekti.Mavi gözlerimi ve çekiciliğimi kullanarak ona bakmayı denedim.Fakat sonradan bundan vazgeçerek gözlerimi yere indirdim.Yavaşça, savrulan saçlarımla birlikte Dexter'a döndüm ve ağzımı kımıldattım."Yanıma gelecek misin Dexter? Yardıma ihtiyacım olduğunu düşünüyorum." Belki biraz sert bir tavırla söylemiş olabilirdim bunu.Ama elimden gelen başka birşey yoktu.Çünkü burasını pek bilmiyordum.Hatta tanımıyordum bile.Hızlıca yanıma gelen Mark,ayaklarını yere sürttü ve durdu.Ona baktım ve gülümsedim.İkimiz yavaş yavaş ilerlerken gözümün kaldığı çocuğun bana baktığını gördüm.Göz göze geldiğimizi farkettim ve hızlıca başımı öne eğdim.Ardından ise Mark'la konuşmaya başladım ve ilerlemeye devam etmeye başladık. Deniz kenarında geldiğimizde Mark beni yalnız bıraktı.Daha doğrusu ben öyle istemiştim. Mark gittikten birkaç dakika sonra arkamdan gelen bir ses. " Aurélia." Heyecanım iki katına artmışçasına hızlıca arkama döndüm.Fakat arkamda kimseyi görmemiştim.Sanki gizli birisi ya da görünmez birisi benimle oyun oynuyormuş gibiydi.Umutsuzca denize döndüm ve yavaşça suya doğru yaklaştım.Ama ardından duyduğum bir ses geldi yine. "Beni göremezsin Aurélia." Kim benimle oyun oynuyordu.Ya da her neyse. Bu aptalca şakayı ya da gerçeği kenara bırakarak deniz kenarına oturdum yavaşça.Rüzgardan uçuşan saçlarımı arada bir düzeltiyor,denizin ve suyun güzelliğine bakıyordum. | |
|
Athena Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Mesaj Sayısı : 5210 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: Anastasia A. Glabina. Paz Mart 06, 2011 7:12 am | |
| Rp puanı: 90, tebrikler.
/Admin. | |
|