Çok ilginç hatta korkunç denebilecek bir rüya gördüm.Rüyamda en yakın arkadaşım Lissa ile alışveriş yapıyorduk.Birden bire durup bana “Buradan gitmeliyiz.” dedi.İlk önce çok şaşırdım.”Sen ne demek istiyorsun?”diye sorunca “Tehlike yaklaşıyor.Yakında seni bulacaklar.Hemen kampa gitmelisin”dedi.Tam ne kampı diye soracakken bir hırlama sesi duydum.Lissa “Hemen buradan gitmeliyiz.Hadi koş.Sakın arkana bakma.”deyince hızla koşmaya başladım.Arkadan Lissa’nın acı dolu çığlığını duydum.Merakıma yenik düşüp arkama baktım.İşte hayatımın en büyük hatasını yapmıştım.Karşımda kocaman bir canavar vardı.Korkuyla uyandım.birden kendimi otobüste bulunca şaşırdım ama ardından rahatladım.Demek ki gördüklerim sadece bir rüyaydı.Ama beni öyle etkilemişti ki korkudan titriyordum.Lissa’nın kayboluşu ardından böyle bir rüya görmem gayet normaldi tabii.Onun kayboluşu beni o kadar sarsmıştı ki her gece kabuslar ve saçma sapan rüyalar görüyordum.Bu da onlardan biriydi yalnızca.Ama ya değilse.Hem hangi kamptan söz edebilir ki.Hiçbir şey anlamamıştım.O sırada içimde boğuştuğum düşüncelerden sıyrılıp gerçek hayata döndüm.Yanımda Claire otuyordu.Benim uyandığımı fark etmemiş gibiydi.Neyse uyandığımı görmemesi daha iyi.Benim korkmuş suratımı görünce ne olduğunu sorar ben de ilginç rüyalarımı daha doğrusu kabuslarımı anlatmak zorunda kalırdım.Sakinleşmeye çalıştım.Bir süre dışarıyı izledim.Bir antik Yunan müzesine gittiğimi tamamen unutmuştum.Gerçek hayatımı yavaş yavaş hatırlamaya başladım.Babam Lissa’nın kaybolması ardından biraz kendime gelip kafamı toparlamam için beni Antik Yunan gezisine yollamıştı.Her ne kadar bu durumda geziye gitmek istemesem de Antik Yunan tarihine hep ilgi duymuşumdur.Küçüklüğümden beri babam bana her doğum günümde Antik Yunan kitapları alırdı.Daha doğrusu babamın değişine göre annem bizi terk ettiğinden beri…Oyalanmam için beni Antik Yunanla tanıştırdı.O gün bu gündür Antik Yunana merak salmışımdır.Bunları düşünürken aklıma rüyamdaki canavarın minotora çok benzediği geldi.Tabi ya aklıma daha önce neden gelmemişti ki.Aniden sıçradım.Biri bana sesleniyordu:”Rose,iyi misin?”Seslenin Claire olduğunu anladım.”Evet iyiyim”Aslında yalan söylüyordum.Hiçte iyi değildim.”Müzeye yaklaştık.Burası dünyadaki en iyi ve en güzel Antik Yunan müzelerinden biriymiş.İnternette küçük bir araştırma yapmıştım da oradan biliyorum.”Gerçekten de hayatımda ilk defa Antik Yunan müzesine gidiyordum.Birden gördüğüm rüyayı unutup heyecanlanmıştım.”Biliyor musun?Hayatımda ilk defa böyle bir müzeye gidiyorum.Çok heyecanlıyım.Ya sen?”,”Ben de çok heyecanlıyım.Ah!İşte geldik galiba.Otobüs durdu.Öğrenciler ve geziyi düzenleyen Bayan Karp otobüsten inmeye başladı.Biz de Claire ile otobüsten inmiştik bir ses duydum.”Çok dikkatli ol Rose.Tehlike seni bekliyor.”diyordu.Galiba deliriyordum.Ara sıra kendini gösteren kadın sesi yine konuşuyordu.”Ne oldu Rose?Niye durdun?”O zaman fark ettim otobüsün önünde öylece durduğumu.”Bir şey yok .Aklıma bir şey geldide birden daldım işte.Bu aralar çok dalgınım”Gerçekten de dalgındım.Ama bu sefer sebebi dalgınlık değildi.”Hadi gidelim geziyi kaçırmak istemiyorum.”deyince müzeye doğru yürümeye başladık.Burası gerçekten harika bir yere benziyordum.Müzenin giriş kapısında tarihçe yazıyordu.Okumaya çalıştım ama okuyamıyordum.Yine harfler birbirine girmişti.Müzenin içine girdik.Yunan tanrılarının ve tanrıçalarının heykelleri vardı.Hepsinin üzerinde Antik Yunanca adları yazıyordu.İlk başta Üç Büyükler vardı:Zeus,Poseidon ve Hades.Gerçekten çok güçlü görünüyorlardı.Heykelleri incelerken Bilgelik Tanrıçası Athena’nın önüne gelmiştim.Heykelin yanındaki yazıyı okurken-daha doğrusu okumaya çalışırken-yine o kadın sesi geri geldi.”Arkana bak.Çok dikkatli ol.”,”YETER ARTIK…”diye bağırınca Claire “Ne oldu Rose,hiç iyi görünmüyorsun.Gel biraz dışarı çıkalım.Hava alırsan iyi gelir.”dedi.Böylece dışarı çıktık.Tam öğle vaktiydi.Güneş gözlerimi kamaştırıyordu.Dışarı çıkmak iyi gelmişti.Bir banka oturduk.”Teşekkürler Claire.”dedim.O sırada bir şey dikkatimi çekti.Bir çocuk bizi izliyordu.Benim yaşım civarlarındaydı-yani 14-15- Daha önce onu otobüste görmemiştim.Claire a sordum:”Bu çocuğu otobüste görmüş müydün?”.”Evet”deyince çok şaşırdım.Oysaki otobüste o çocuğu görmemiştim.Aklımda kadının sesi tekrar tekra yankılandı.”Arkana bak.Çok dikkatli ol.”Bu çocukta bir gariplik vardı.Fazla uzun boyluydu ve inanamayacaksınız ama yakından bakınca tek gözü var gibi görünüyordu.Şu an bu düşündüğüme inanamıyorum ama galiba o bir kikloptu.Dev,tek gözlü yaratık.Okuduğum kitaplardan hatırlamıştım.Gerçektende bir kikloptu.Claire “Bir yere kadar gidip geliyorum”dedi ve müzeye girdi.Bahçede bir kiklopla baş başa kalmıştım.Buna gerçektende inanamıyordum.Bana doğru yürümeye başladı.Ne yapacağımı düşünüp duruyordum.Etrafı taradım ama kimseler yoktu.Belki yandaki ormana kaçabilirdim ama kaybolma ihtimalim yüksekti.Gittikçe bana yaklaşıyordu.Birden gözüm annemden kalan bileziğe kaydı.Hep bileziğin üzerindeki düğmenin ne işe yaradığını merak etmiştim ama bir türlü açmaya cesaret edememiştim.Şimdi tam sırasıydı.Kendimi cesaretlendirip düğmeye bastım.Bilezik ortadan yok olmuştu.Korktuğum başıma gelmişti.Şimdi ne yapacaktım?Aniden elimde bir hançer belirdi.Bu da nereden gelmişti böyle?Ne kadar inanmak istemesem de bileziğim hançere dönüşmüştü.Kullanmasını bilmesem de hiçbir şeyim olmamasından daha iyiydi.Aramızda 3-4 metre kalmıştı.Plan yapmalıydım.Kendimi Antik Yunan kitaplarındaki kahramanlar gibi düşünmeye çalıştım.Gerçekten de işe yaramıştı.Tam önüme gelip beni süzdü.Bir elimdeki hançere bakıyordu bir de bana.”Seni küçük melez.O elindeki kullanmasını bile bilmediğin hançerle beni yenebileceğini mi sanıyorsun?Sen öldün.”Cesaretimi kırmasına izin vermeden saldırıya geçtim.Nasıl kullanacağımı bilmiyordum ama iç güdülerime göre hareket ettim.Bu taktik işe yarıyor gibiydi.Kiklop şaşırmıştı.Ama yine savaşmaya devam etti.Büyük ve güçlü olabilirdi fakat yeterince hızpa değildi.Hamlelerini kolayca savuşturabiliyorum.Onu öldürmem için 1 saniye avantaja ihtiyacım vardı.Bir mucizeye…Bu mucize birden karşımda beliriverdi.Hem de ne mucize.Bir satir bize yaklaşıyordu.Buna hiç şaşırmamıştım.O kadar olay yaşamıştım ki buna hiç şaşırmadım.Satir”Tek gözlü kiklop baksana.”İşte 1 saniyelik avatajımı yakalamıştım.Kiklop arkasına döndü.Ben de hançeri kiklopa sapladım.Kiklop toza dönüşüp ortadan kayboldu.satir bana doğru koşmaya başladı.”Beni hatırladın mı?Geçen hafta karşılaşmıştık.Adım Lev”Evet şimdi hatırlamıştım.Yanlışlıkla meliyen çocuk.Melemesinin sebebi şimdi anlaşılmıştı.”Evet hatırladım.”Hançerimin bileziğe dönüşmesini istedim.Aniden dönüşünce şaşırdım.Neyse eski haline dönmüştü.”Çabuk ol gitmemiz gerekiyor.”deyince “Nereye?” diye sordum.”Tabiî ki melez kampına .Burda bu kikloptan üç tane daha var.hadi şurdaki arabaya atla da gidelim.”dedi.Ben de daha fazla kiklopla dövüşmek istemediğim için arabaya atladım.Lev de arabaya atladı.Şoföre”Hadi James.Melez Kampına gazla.”dedi.Bu melez kampı da neresiydi acaba?İşte o zaman rüyası aklına geldi.Lissa kampa gitmeliyiz demişti.Bu kamp o kamp olmalıydı.Araba durdu.Çilek tarlalarının önünde inmiştik.Kamp ortalıkta gözükmüyordu.Bu macera gittikçe merak edici olmaya başlamıştı.Büyük bir ağacın oraya doğru ilerlemiştik.Yanılmıyorsam eğer üzerinde kitaplardan hatırladığım altın post vardı.Ağaca yaklaştıkça bir kapı görür gibi oldum.Evet gerçek bir kapıydı.Kapıya yaklaştık.Kapının önüne gelince Lev Melez Kampına hoş geldin”dedi ve içeri girdik.İçerisi dışarıdan görüldüğü gibi değildi.U şeklinde 12 kulübe yan yana dizilmişti.Melez kelimesini şimdi hatırlamıştım.Yarı tanrı yarı insan.Ben gerçektende bir tanrıçadan doğmuştum.Acaba hangi tanrıçaydı?Şu an bundan önemli sorunlarım vardı.Çünkü karşımda gülümseyen bir Lissa vardı.Bu kadarına dayanamadım ve bayıldım.Gerisini hatırlamıyorum.Uyandığımda çevreme bakındım.Bütün bunlar gerçek miydi?Birden Lissa yı gördüm.Sanırım gerçekti.Bana sımsıkı sarıdı.”Beni bir daha bırakma.”dedim.Lissa”Söz veriyorum.Bir daha asla ayrılmayacağız.”Çok mutlu oldum.Sanki yeni bir hayata başlamıştım.Bakalım beni daha neler bekliyordu…