Hava kapalıydı.Her zamanki gibi kabuslarımdan birisiyle uyandım.Ne olduğunu bilmediğim kişiler bilmediğim bir dilde bana bir şeyler söylüyorlardı.Bu hayattan bıkmıştım neden onca insan arasından ben kabuslar görmekten şikayetçiydim?Fakat şimdi şikayet zamanı değildi şimdi.Bu gün benim doğum günümdü.13. yaş günümdü ve içinden "Bu gün beni kimse rahatsız edemez..." dedim.Bu gün de sürekli içimde bir şeyler kıpır kıpırdı.Ama bu doğum gününden değildi.Annem beni görünce "Uyandın mı canım?"dedi sevecen bir ifadeyle."Evet." dedim.O arada elinde portakal suyuyla dolaşan Clovis'i gördüm.Clovis beni görünce gözleri açıldı ve "Hadi dostum partiye geç kalacağız,yoksa kendi partini kaçırmakmı istiyorsun ?" dedi."Hayır dedim üstümü başımı toparlayıp geliyorum" dedim.Eveeeeeeet dedim kendi kendime.İşin en zor kısmı.Dolabı açtım savaş alanına dönmüş dolaptan 2 parça çıkarıp hemen giydim.Evden çıktığımda içimde birisi konuşuyordu sanki, ve şöyle diyordu:
KENDİNİ KORU
KENDİNİ KORU
KENDİNİ KORU
İçimden şöyle geçirdim"Aman Tanrım!Yoksa kabuslarım her yere sıçradı mı?"Neyse nihayet okula varmıştık
Mutluydum ama Clovis parti boyunca gözlerini benden ve Dustin'den ayırmadı.Dustin bana öyle bir baktıki sanki"Ne var be salak!Senin aptal doğum günü partin yüzünden derslerden geri kaldım!" diyecekmiş gibi bir hali vardı.
Resmen ondan korkmuştum.
Çıkışta Dustin Gustavo ile beraber çıktılar arkamızda kalmışlardı.Clovis ise etrafı kolaçan ediyordu.Dustin-Gustavo ikilisi önümüze çıktılar,aramızda 5-10 metre vardı.O anda Clovis öyle bir bağırdıki kulak zarım patlıyordu söylediği kelime ise şuydu:
"KOOOOOOOOOOOŞ"
Olan gücüyle beni kolumdan tuttu ve terasa çıkardı, bende şaşkınlıktan dilim tutulmuş halde "Noluyo olum?" dedim fakat beni dinlemiyordu ki.Birden kemerine bastı ve kemer kayboldu 1 saniye sonra 1 metrelik bronzdan yapılı bir kılıca dönüştü.Ben"Vay, güzel kılıç" dedim.Oda "Değilmi?İlahi Bronzdur"Ben affalamıştım birden hayatımda gördüğüm ve bir daha görmek istemediğim er korkunç şeyi gördüm şöyle bir şeydi:
2-3 metre uzunluğunda hayvani 2 yaratık bana doğru geliyordu.Korkunçlardı,ve en kötüsü bunlar Dustin-Gustavo ikilisiydi.Korkudan nutkum tutulmuştu.Clovis"Andrew hemen arkama geç" dedi.İlk canavar sümüklü elleriyele Clovis'e saldırdı ama Clovis hamleyi savuşturdu ve canavarı tuzla buz etti.Kılıcı ölümüne 2. canavara salladı ve canavar atomlarına ayrıldı resmen.Zaten hatırladığım en son şey buydu.
Bakın size söz etmeyi unutuğum şey şu:Bende DEHB adlı bir hastalık var.Hastalığın kötü yanı ise ne zaman bir şeye okuyacak olsam sözcükleri birbirine giriyor.Ama bu gün öyle olmadı.Hemde daha farklı olan şey ise antik yunanca bir yazıyı okuyabiliyor olmamdı.Yanımda oturan Clovis"Selam dostum nihayet uyandın." dedi ve ardından ekledi"Bak burası Melez Kampı"Ben de üzgün bir vaziyette"Hayır dostum ben buraya gitmem her ay başka bir okula gidiyorum ne yani burasıd...Bir dakika bir kamp mı dedin?"Clovis"Evet ama burası bildiğin kamp değil,senin gibi özel çocuklar için" dedi."Peki burada ne yapacağım?"dedim"Burada savaş dersleri alacaksın yani :
Dostum yıllarca aradığın baban burada belli olacak.Senin baban bir tanrı dostum sen özel birisin."
Ben boş boş ona bakıyordum fakat o bana arabadan inmeden her şeyi anlattı.Benim babam bir tanrıydı ama neden bu zamana kadar hiç gelmedi bizi görmedi ki sanki.Tam arabdan inecekken arabamız havada takla attı fakat araba manyetik kalkandan geçememişti benimde sanırım kolum kırılmıştı.Clovis beni çıkarda ve üstümüze gelen canavarı yok etti.(Böyle basit anlattığıma bakmayın görseniz korkudan ölürsünüz)derken her şey karardı.
Hayatımda 3 kez bayıldım 1.si : DEHB hastalığım olmasına rağmen kitap okuduğum için,
2ve 3 zaten biliyorsunuz anlattım işte.Birden irkildim kabus görüyordum fakat yanımda birden Clovis'i gördüm ve bana "Selam,burası Kamp hadi gel daha öğrenecek çok şey var"dedi ve beraber revirden çıktık.