Saat gece 01.00 gibi bir şeydi.Tüm kardeşlerim odalarında uyuyorlardı.Ben de yatağımın içerisinde uyuyor numarası yapıyordum.Kardeşlerim yatalı neredeyse bir saat gibi bir zaman geçmişti.'Herhalde artık uyumuşlardır' diyerek yattığım yerden yavaşça kalktım ve hemen üzerimi değiştirdim.Yatmadan önce hazırladığım çantayı da yatağımın altından çıkararak koluma taktım.Tam olarak kapatmamış olduğum kapıyı biraz daha aralayıp odamdan dışarı çıktım.Kardeşlerime belli etmeden parmak uçlarımda yürüyerek kulübeden çıkabildim.Hızlı ama sessiz bir şekilde Roc'la bulduğumuz mağaraya gidiyorduk.Neredeyse bir hafta önce ormanın yakınlarındaki kimse tarafından fark edilmemiş bu mağarayı Roc'la 'takılma yerimiz' olarak döşüyorduk.Geçtiğimiz son üç gündür geceleyin mağaraya gidiyor, yanımızda getirdiğimiz abur cuburları ve eşyaları oraya yerleştiriyorduk.Şu ana kadar oraya küçük bir halı, iki tane armut koltuk ve bir karton kutu içerisinde muhafaza ettiğimiz bir sürü abur cubur götürmüştük.Bugün ise birkaç parça eşya ve biraz daha abur cubur götürecektik.Ve sonunda günler öncesi planladığımız 'abur cubur komasına' girebilecektik.Kampın bu 'sağlıklı yiyecekler takıntısı' yüzünden uzun zamandır cips yiyememiş, kola içememiştim.Şimdi yapacağımız partinin heyecanıyla gecenin bu karanlığında ilerlerken koluma takmış olduğum fermuarı olmayan bu çantanın sapı kopmuş ve içindeki malzemelerle birlikte yere düşmüştü.Ben bir yandan 'kahretsin' diye isyan ederken bir yandan da yerlerden malzemeleri topluyordum.Tam ayağa kalkmış yoluma devam edecekken harpyaların o tiz çığlını duydum.Arkamı döndüğümde ise şeytan yüzlü bir tanesi karşımda duruyordu.Hemen kılıcımı çıkarttım ve arkama döndüm.'Umarım Roc yaklaşmıştır' diye Tanrılara dua ediyordum.