| Sarhoşluğun Getirdiği Hata | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Cuma Şub. 11, 2011 7:48 am | |
| Karanlık sanki ruhumu çekiyordu. Yatağıma uzanmış düşüncelere dalmıştım. Stell karşımda dergi okuyor, Robyn ise aynada kaslarına bakıyordu. Tanrım, şu erkeklerin o havası yok muydu? Hepsi lanet olası yaratıkların teki! Robyn sinirle baktığımı anlamış olacak ki kendisi ile ilgilenmeyi bırakıp yanıma geldi. Sessizce yatağımın ucuna oturdu. ‘‘Kardeşim iyi misin?’’ Erkek kardeşimi dikkatlice inceledim. Kahverengi saçlarını arkaya taramış, üstünde ise kolsuz siyah bir tişört vardı. Siyah tişörtündeki kurukafa resmi çok şirin duruyordu. Kolsuz giymişti çünkü kardeşim dediğim gibi kol kaslarını sergilemeye bayılırdı. Yeşilimsi gözleri merakla bana bakıyordu. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Ona bütün yaşadıklarımı anlatamazdım ya. Tamam, Robyn bazen belalı ve sinir oluyordu ama bana değer veriyordu. Hiç değilse durmadan kavga etmiyorduk. Ben ise yatağımda doğruldum ve ağabeyime sarıldım. Hiç sesini çıkarmadı oda bana sarıldı. ‘‘Seni çok seviyorum. İyi varsın Robyn!’’ Stell’in beni izlediğini görünce dil çıkardım. Kıskanmış gibiydi ama hiç oralı olmadı. Sarı saçları her zaman ki gibi salıktı ve beline kadar uzanıyordu. Dudaklarına sürdüğü koyu renk ruju ile tam bir Hades kızı havasındaydı. Üstüne giydiği siyah yırtık kotu ve beyaz bol tişörtü ile kendine uygun tarzı yakalamış gibiydi. Robyn’e sarılmayı bıraktım ve kendime geldim. Bu sefer sorunu yeniledi. ‘‘Bir şey mi oldu kardeşim?’’ Ne olduğu belliydi. Babam beni bir kere bile görmeye gelmemişti. Yetimhanede büyümüştüm. Bu ne kadar acı vericiydi biliyor musunuz? ‘‘Hayır. Bir şey olmadı. Sanırım hava almam gerek.’’ dedim ve yatağımdan kalktım. Robyn gülümsedi ve kaslarına bakmaya geri döndü. Stell ise hala dergi okuyordu. Hemen banyoya gittim ve bulduğum ilk ruju dudaklarıma sürdüm. Kan kırmızısıydı. Bana yakıştığını itiraf etmek zorundaydım. Gerçekten güzel ötesi bir kız olduğumun da farkındaydım. Kampa geldiğim ilk günü hatırlıyorum da çocukların bana bakışları hala aklımdaydı. İstemsizce güldüm. Dolabıma dönüp sırtımdaki ‘Kerberus’ dövmesini gösterecek bir bluz giydim. Tamam, kimse görmeyecekti ama olsun. Hem kimsenin göremeyeceği kadar büyüktü. Boynumdan başlıyor, neredeyse kalçalarıma kadar iniyordu. O dövmeyi yaptırdığıma hiç pişman olmamıştım. Banyodan çıktım ve kapıyı çarparak çıktım. Aslında sinirli falan değildim. Ama biz bütün kardeşler her zaman böyleydik. Birden kendime engel olamadan gülümsedim. Teker teker tüm kulübelere baktım. Hepsinin de ışıkları yanıyordu. İçim rahatlamıştı. Demek ormanda kimse yoktu. Bu akşam benim için oldukça kafa dağıtacak bir gün olacaktı. Kendi kendime gülümsedim ve adımlarımı romana doğru hızlandırdım.
Ormanın karanlık ya da soğuk olması beni pek ilgilendirmiyordu. Kampa ilk geldiğim gün getirdiğim şarabı buraya bir yerlere koymuştum fakat neresiydi? Sonunda yerini bulmuştum. ‘‘Ah evet. Benim güzel şarabım buradaymış.’’ Kendi kendime gülümsedim. Dudağıma sürdüğüm kırmızı ruh şişeden içersem bozulabilirdi ama umurumda bile değildi. Sadece birazcık içip rahatlamak istiyordum. Şişeyi hızla kafaya diktim ve nefes almadan uzun bir süre içtim. Belki de bir Dionysos çocuğu olmalıydım. Şaraba düşkün olduğuma göre Hades kızı olmam saçmalıktı. Ağaca doğru yaslandım ve şarabı içmeye devam ettim. Her yudum da kafayı buluyordum. Başım hızla dönmeye başlamıştı. Başımın ağrıdığı da bir gerçekti. ‘‘Ah üzgünüm ama bunu sen istedin Tanrı Hades!’’ Sızmak umurumda bile değildi. Sadece babamdan öç almak istiyordum. Bir an düşündüm. Öç almak kim ben kim? Ama ben onun kızıydım ve istediğimi kafama eseni yapacaktım. Fark etmeden yere düştüm ve gülmeye başladım. ‘‘Ne güzel… hık! Ne güzel bir gece hık!’’ Gerçekten başım yine feci beladaydı.
| |
|
| |
Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Cuma Şub. 11, 2011 8:30 am | |
| İçini kaplayan karanlıktan kurtulmaya çalışmıyordu; bu onu kör etmişti. Başka bir şey düşünemiyordu. Hiçbir zaman böyle olmamıştı; neşesiz. Gözlerini kapattı. Her melezin yaptığı gibi kulübesinde değildi bu gece. Sakinleşmek istiyordu. Temiz hava ve şarap ona iyi gelirdi nasıl olsa. Şarap mı? Eduard bundan nefret ederdi. Hala nasıl içtiğini anlayamıyordu. Ayrılık, onu başka yollara sürüklemişti. Ayrılmışlardı. Onla. Daha nasıl dayanacağını bilmiyordu. Ama zorundaydı. Bunu onun iyiliği için yapmıştı. Şarabı tekrar dudaklarına götürdü. Artık hayat onun için bitmişti. Yok olmuştu. Aynı umutsuzlukta kararan kalbi gibi yok olmuştu. Ölmek istiyordu; ama bunu yapacağını da biliyordu. Sakin olmalıydı artık. Her şeyin bittiği kesindi. Ama yeni şeylerde doğabilirdi. Eğer şarap içiyorsa, yeni bir şeylerde bulabilirdi. Yenilikler. İhtiyacı olanda buydu. Şarabın enfes tadını düşündükçe içmeye devam ediyordu. Başı dönmeye başlamıştı. Bu hissi bilmiyordu. Sadece kendini daha özgür, daha mutlu hissediyordu. Gözünü kapatıp, şarap şişesini dikmeye başladı. Ama ağzına bir damla bile inmemişti. Eduard, gözlerini kısarak şarap şişesine baktı. “Lanet olsun.” Dedi sessizce. Genelde böyle şeylerde demezdi. O herkesin bildiği uslu, sakin bir Hephaistos çocuğuydu. Ama artık bu değişiyordu. Nedenini de anlayamıyordu. Ama Maya’yı kaybetmek ona büyük bir acı vermişti. Düşünmeyecekti onun adını artık. Ağzına değil, o adı, zihnine bile almayacaktı o adı. Nefret ediyordu. Kendisinden. Yaptıklarından. Bir ay boyunca hapis tutulmak ona yaramadığı kesindi. Kendini hiç olmadığı kadar güçsüz ve yorgun hissediyordu. Ayrıldıklarından beri kendini salmıştı; o doğru olanı yapmıştı ama. Kim olsa aynısını yapardı. Geçmişi düşünmek istemiyordu. Onunla yaşanan her şeyi zihninden silmek istiyordu. Şarabı yere atmak istiyordu; tabii bunun imkânsız olduğunu da biliyordu. Athena yere bir şarap şişesi attığını görünce onu buharlaştırırdı resmen. Belki de yapmalıydı da. Bu acıdan kurtulmuş olurdu. Üstelik kampa içki getirmek bile yasaktı. Hermes çocukları da bugünler için vardı işte. İç çekerek etrafına baktı. Sessizlik. Etrafa hâkim olan tek şey buydu. Eduard ise kendisine danışabileceği biri istiyordu. Onu anlayabileceği. Belki çok daha fazlasını istiyordu. Bunu itiraf etmektense ölmeyi tercih ederdi; bunu da istiyordu zaten. Fısıltılar onu kulübesine değil, başka yöne getiriyordu. Hayalinde ki fısıltılar. Arzuladığı fısıltılar. Yüzünde salakça bir gülümseme olduğunu biliyordu ama hiç kendini bu kadar huzurlu hissetmemişti. Etrafı dönmeseydi belki de tökezleyerek düşmezdi. Nedenini biliyordu. Ne yapmıştı o? Homurdanarak ayağa kalktı. İlerlemeye devam ediyordu. Her kendini ne kadar korku filminde gibi hissetse de nereye gittiğini takmıyordu. Dengesiz adımları sonunda durmuştu. Gülmeye başladı. Niçin gülüyordu bilemiyordu. Acısını dindirmek için belki de. Ya da bu akşamın tuhaf geçeceğine dair bir işaretti. Ne güzel. Düşündükleri şeyler başka bir şeye doğru kaymıştı. Kaymıştı; yalnızlıktan. Belki de kendini eğitime verse iyi olurdu. Herkese aynı sevecen yüzle davranıp evet demesini. Hiç sanmıyordu. Değişmişti; bunu geri döndüremeyeceğini biliyordu. Emindi. Süre. Evet, ihtiyacı olan buydu. Kendine gelmesi için kulübesine gidip dinlenmesi yeterdi. Ama bu kadar mantıklı düşünmeyecek kadar fazla içmiş olduğunu da unutmamak lazımdı. | |
|
| |
Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Cuma Şub. 11, 2011 9:03 am | |
| Ne yapacağımı hala bilmiyordum. Salakça gülüyordum. Bazı mırıldanmalar kulağıma gelse de aldırmıyordum. Sadece şarkı söylemeye devam ediyordum. ‘‘İçerim ben bu akşam, ben burada bu akşam… Ahaha içtin de ne oldu salak Sel. Aldın başına belayı ahaha.’’ Gerçektende bu doğruydu. İçimden bir ses belaya yakalanacağımı söylüyordu. Ağacın dibinde oturmuş ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalışıyordum. Şarabım bitmişti. Elimdeki şişe oldukça parlaktı. Cam şişedeki yansımam biraz garipti. Dudaklarım kıpkırmızıydı. Gözlerimdeki rimel ise akmıştı. Üstüme giydiğim bluzun bir askısı omzumdan aşağıya kaymış gibiydi. Savaştan çıkmış gibi bir halim vardı. Sinirden şişeyi aldım ve ileriye doğru fırlattım. Bunu yapmam hata olmuştu. ‘‘Ah yavaş ol gerizekalı!’’ Bu seste nereden gelmişti. Ağacın arkasından geldi kesindi. Ellerim direk küpelerime gitmişti. Biraz korkarak soruyordum. Tabi bu gülmemi değiştirmemişti. ‘‘Şt kimsin sen? Yoksa gargamel falan mısın? Ben şirin değilim.’’ Gülmeye devam ediyordum. Ne saçmalıyordum ben böyle? Şirinler falan… Dışarıdan gören birisi çocuk olduğumu sanırdı. Fakat kim olduğunu gerçekten merak ediyordum. Oturduğum yerden kalkıp rahatımı hiç bozmuyordum.
Bana doğru yaklaşan siyah deri ceketli çocuğu görünce yüzümü buruşturdum. Bu şu yeni gelen çocuk değil miydi? Duyduğum kadarıyla görevde kaybolmuştu. Bana yaklaşıyor bir yandan da sinirli gibiydi. Bana bağıracağını ve her çocuk gibi nutuk çekeceğini biliyorum. Çocuğun sinirli sesi ona bakmamı bile gerektirmemişti. ‘‘Sen deli misin? Ne yaptığını sanıyorsun? O şişe kafama gelebilirdi. Ah al başına bir manyak işte!’’ Gözlerimin yavaş yavaş kızardığını hissediyordum ayağa kalktım ve kırmızı gözlerimi çocuğa doğurttum. Bana ne hakla bağırırdı ki? Kimdi o? Ben ki Hades kızı onu parçalayabilirdim. Küpelerimi çıkaracaktım ki vazgeçtim biraz sakinleşmiştim gözlerimi kapatıp kendime gelmeye çalıştım. Çocuk yine sinirle devam etmeye başladı. ‘‘Sana diyorum bana cevap ver!’’ Ciddiliğini kaybetmişti. Ağzında çarpık bir gülümseme vardı. Gözlerimi açmıştım. Çocuğun bakışlarından anladığım kadarıyla gözlerimin rengi değişmemişti. Birkaç adım attım. Aramızda bir metre kalmıştı. Parmağımı sallayarak konuşmaya başladım. ‘‘Bana bak! Seni öldürürüm.’’ Cümlemi ciddi bir yüz ifadesi ile tamamlamıştım fakat gülmeme son anda engel olamamıştım. Karnımı tutup gülmeye devam ediyordum. Bu sefer çocukta gülüyordu. Bir adım attı ve tekrar konuşmasına devam etti. ‘‘Ne? Öldürür müsün? Cidden mi? Ah çok korktum!’’ Bu sefer ellerini göğsünde birleştirmişti. Dik durmaya çalışarak bende ona doğru bir adım attım. ‘‘Sen ve beni öldürmek… Ah lütfen Hephaistos çocuğu laflarına dikkat et!’’ Aramızda neredeyse beş santim kalmıştı. Kırmızı gözlerimi kahverengi gözlerine kenetledim ve alaycı bir şekilde gülmeye başladım. Bir Hephaistos çocuğu ile tartıştığıma inanamıyordum. Şimdi ise ne cevap vereceğini merak ediyordum.
| |
|
| |
Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Cuma Şub. 11, 2011 9:40 am | |
| Sinirli olmaktan nefret ediyordu. Koskoca ormanda neden delirmiş bir kıza rastlıyordu ki? Böylelerinden nefret ederdi. Kendini bir şey sananlardan nefret ederdi. Gözlerini kıstı. Böylelerine daha dayanamazdı. Kıza doğru ilerledi. Ona bulaşmanın cezasını ödetecekti. Artık kızlardan nefret etmeye başlamıştı. Görmek bile istemiyordu. Yüce Zeus karşısına neden bunu çıkarmıştı? Birazda olsa rahatlayamayacaktı. “Bak, kendini bir şey sanma. Sen…” Gözleri kızla buluştu. En son bunu nerede gördüğünü düşünüyordu. Böyle bir güzellik var olabilirdi. Eduard, şapşallaşma. Senin bir sevgilin... Yok. Düşünmek istemiyordu. Daha fazla dayanabileceğini sanmıyordu. Belki de kendini bırakmalıydı. Tadını yaşamalıydı. Yüzünde ki ifadeyi çok merak ediyordu. Daha çok vahşi olmalıydı. Ama bir an önce kendini toparlamalıydı. Zorundaydı. Tekrar gülmeye başladı bunların ardından. Kıza daha fazla yaklaştı. Zeus aşkına! Ne yapıyordu böyle. Geri çekildi. Öfkeli bir ifadeye bürünmeye çalışıyordu; ama başardığı söylenemezdi. Gülmeden duramıyordu. San ki tüm acısını çıkartıyor gibiydi. Elinde ki şarap şişesini yere fırlattı. Evet, kendinde değildi. Bu kişinin Eduard olmasına imkân yoktu. Kız her ne kadar iğrenerek ve öfkeyle bakarsa baksın Eduard, gülmeye devam ediyordu. Gerektiğinden fazla salaklaşmıştı. Bunun böyle devam etmemesi gerekirdi. Gelme nedeni bu değildi. Sınırı aşmamalıydı. “Evet ben?” Kız gözlerini öfkeyle kısmıştı. Her an yumruk atabilecek gibi gözüküyordu. Sinirlenmeye başladığını hissediyordu. Artık bıkmıştı. Kendini bir şey sanan çekici kızlardan. Gülerek bu işkenceden kurtulmak istiyordu belki de. Ya da daha fazlasını istiyordu. Dışarıdan ne göründüğünü tahmin edebiliyordu. Delice gülen iki melez. Eduard kıza bakarak gözlerini kıstı ve belinden kavradı. Ne yaptığını bilmiyordu. Ya da bilmek istemiyordu. Çok, değişmişti. O böyle değildi. Ama şuan aklı bunda değil, daha farklı(!) bir şeydeydi. Bırakması için delice atılan tekmelere dayanıyordu. Onu bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Gülüyordu. Gülüyorlardı. Fazlasıyla. Yüce Zeus onu karşısına neden çıkarmıştı ki? Hele böyle bir durumda. Kızın çırpınmasına dayanmak zor oluyordu Eduard için. Öfkeleniyordu. Kız onun olmalıydı. Belinden daha sert kavradı. Zor oynamak istiyorsa görecekti. Eduard, daha doğrusu yeni Eduard zora bayılırdı. Elde edilmesi daha güç olanları… Düşünemiyordu; tek yaptığı kurtulmak için çabalayan ve kendisine küfürler sayarken delice gülen feminist bir kızı tutmaktı. | |
|
| |
Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Cuma Şub. 11, 2011 10:00 am | |
| Çocuğun davranışlarındaki değişiklik bir anda olmuştu. “Evet ben?” Merakla vereceği cevabı bekliyordum. Yumruğumu gözünün ortasına sallayabilirdim. Fakat benden önce davranmıştı. Gözlerini kıstı ve beni belimden yakaladı. İlk başta dokunuşları yavaştı fakat böyle bir şey aklıma bile gelemezdi. Bir erkek nasıl olurda beni belimden yakalardı? Kimdi o? Bir Hephaistos çocuğu mu? Beni mi istiyordu. Bu imkansızdı. Bir yandan şarabın etkisi ile gülüyor bir yandan da beni bırakmasın diye bağırıyordum. Sinirden tekmeler savurmaya başlamıştım. Fakat beni bırakmaya niyeti yoktu. Gittikçe dokunuşları sertleşiyordu. Ben feministtim. Alo? Beni duyan var mı? Bırakması için her şeyi yapıyordum ama o gittikçe işi abartıyordu. Belimden daha sıkı kavrayıp beni kendine çekiyordu. Hatta yapıştırıyordu demek doğru olurdu. Tek beden olmak mı? Bu çok komikti! Biri beni kurtarmayacak mıydı? Baba? Tanrı Hades! Ya da kardeşlerim? Çığlık atmaya başlayabilirdim. Çocuk kendine doğru çektikçe bağırıyordum. ‘‘Beni beni bırak!’’ Cümlemin sonunda ise sinirle gülüyordum. Çocuk dudaklarını kulağıma yaklaştırdı ve hareketsiz durmamı sağladı. ‘‘Şt! Her şey daha yeni başlıyor güzelim.’’ Bu çocuğun sevgilisi yok muydu? Yüce Zeus aşkın! Her şey yeni başlıyor derken… Bana zorla sahip mi olacaktı? Ah haydi ama!
Çocuğun sinirleri iyice geriliyor gibiydi. Fakat bende sinirleniyordu. Sonunda son sesim ile koskocaman bir çığlık attım. Fakat çocuğun beni ağaca doğru ittirmesi bir olmuştu. ‘‘Ne yap-…’’ Cümlemin sonu gelmeden sol eli ile ağzımı kapadı. Ellerim ve ayaklarım ile durmadan yüzüne vuruyordum ama hiçte oralı değil gibiydi. Gözleri öfkeden kızarıyordu. Birden titremeye başlamıştım. Korkuyor muydum? Hem de bir Hephaistos çocuğundan… İçimdeki Sel kendimi serbest bırakmamı söylüyordu ama bunu yapamazdım. Hayır… Bu imkansızdı! Son anda kurtulmayı başaracaktım ki çocuğun ikinci kere ittirmesi ile kafamı oldukça sert çarpmıştım. ‘‘Ah!’’ Her ne kadar engel olsam da çocuğun dudakları, kırmızı dudaklarıma değmişti bile. Vücudumun kaskatı kesildiğini hissetmiştim. Bir erkeği… ilk defa öpüyordum. Bu gerçek olamazdı. Ellerim serbest kalması ile belime sıkıca kavradı. Ben ise ne yapacağımı bilmiyordum. O sarhoşluk ile kendimi çoktan kaybetmiştim belki de.
| |
|
| |
Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Cuma Şub. 11, 2011 10:41 am | |
| Kendini kaybettiğine inanamıyordu. Ya da inanmak istemiyordu. Kızın dudaklarına yapışmıştı. Daha tanışmamışlardı bile. Kimin umurundaydı ki? Ona sahip olacaktı. Kız onun olmalıydı. Şarabı fazla kaçırdığının farkındaydı. Ama bunun nedenin şarap olduğunu itiraf etmek istemiyordu. Kızı bırakmayı hiç düşünmüyordu. Onun için artık her şey sonlanmıştı. Yaşadığı hissi başka hiçbir yerde yaşamadığını biliyordu. Kız onun olmalıydı. Başka kimse onu alamazdı. Kızın dudaklarından ayrılmaya hiç niyeti yoktu. Ne kimsenin görmesinden korkuyordu ya da kızın tepkisinden. Artık buraya kadardı. Sakin olmak. Mantıklı düşünmek. Ona fazla geliyordu. Maya’nın acısını böyle çıkarmak, üzücüydü. Ama evet, mutluydu. Sonunda. Her şey istediği gibi olmuştu. Ama İçinde ki özlem geçmemişti. Bu daha farklı birineydi. Sarhoş olup, bir kıza saldırarak da geçmezdi zaten. Eduard bunun farkındaydı. Düşünemiyordu; Bu yüzden mutluydu. Onu düşünmüyordu. Acısını hafifletiyordu belki de. Evet öyleydi. Eduard kıza biraz daha yürüdü. Belini daha fazla sıkmıştı. Dudaklarını daha fazla bastırdı. Artık bilincinin kaybolduğunun farkındaydı. Her şey bir rüya gibi geliyordu. Kendini kontrol edemiyordu artık. Bir süre sonra her şey karardı…
“Ah!” diyerek gözünü açtı. Normalde böyle uyanmazdı. Ama başında feci bir ağrı olduğu kesindi. Hiçbir şey hatırlamıyordu. Bunlar çok tuhaftı. Gözünü araladı ve etrafına baktı. Güneş çoktan doğmuştu. Gülümseyerek güneşe bakmayı sürdürdü. Bir dakika! O kulübeden güneşi nasıl görüyordu. Endişe ile etrafına baktı. Kulübede falan değildi. Ağaçlar… Ah, hayır olamaz. Ne yapmıştı? Niye burada olduğunu anlayamıyordu. Büyük ihtimalle Hermes çocuğu yatağını ormana bırakmıştı. Sinirle dişlerini sıktı ama ortalıkta yatak falan yoktu. Onu diğer şaşırtan şey ise giysileri olmuştu. Neredeyse her tarafı yırtılmıştı. Neler oluyordu böyle? Bir hayvanın saldırısına falan mı uğramıştı? Ama çok geçmeden yalnız olmadığını anladı. Toprakta uzanan bir beden daha görüyordu. Bir kız. Giysileri aynı onun ki gibi yırtıktı; ne tuhaf. Aklında görüntüler belirmeye başlamıştı. “Ah, hayır.” Diyerek başını tuttu. Bu olamazdı. Kıza baktı. Uzun süre. Yapmış olduğuna inanamıyordu. Ama hala kendine gelmiş değildi. Ama Eduard bunun farkında değildi. Kıza doğru yaklaştı. Yırtık giysilerine baktı öylece. Ona bakan bir meleğe benziyordu. Bakan? Gözlerini açmıştı. Eduard’ı yırtık giysilerle gören ilk kız olarak tarihe geçmişti büyük ihtimalle. Eduard hızla ayağa kalktı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu ve hafızası hala yerine gelmemişti. Sadece küçük bölümler hatırlıyordu onları da itiraf etmek istemiyordu. Kıza bakmayı sürdürdü. Gerçekten bunları yaparken aklı başında değildi. Şimdi ise utançla kıza bakıyordu. Ama yüz ifadesinin ciddi olduğunu biliyordu. Dudağını ısırarak kıza yaklaştı ve eğildi. Kendine gelmesini beklerken saniyeler, Eduard için saatler gibi geliyordu.
| |
|
| |
Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Cuma Şub. 11, 2011 11:24 am | |
| Gözlerimi açmadan öylece yatıyordum. Üstümdeki giysilerin yırtılmış olduğunu da hissediyordum ve dudaklarımda bitmek bilmeyen bir acı. Yanıyordu sanki. Bunu nasıl yapmıştım ki? Kuş cıvıltıları, rüzgar esintisi ve tenini yakan güneş… Öncelikle kuş cıvıltıları ve rüzgârın olması dışarıda olduğumu belli ediyordu. Fakat tenimi yakan güneşte neydi? Şuan birisi yanındaysa eğer tüm dövmesini görmüştü. Yavaşça gözlerimi açmaya çalıştım. “Ah, hayır.” Bana doğru bakan bir çift kahverengi gözü görünce şaşırmıştım. Gözlerimiz kenetlenmişti fakat o hemen ayağa kalktı. Üstündeki giysiler yırtıktı. Biz ne yapmıştık ki? Ah hayır… Şakaydı bu değil mi? Fakat çocuk hala bana bakıyordu. Ben ise kendime gelmekle uğraşıyordum. Çocuk eğildi ve bana doğru yaklaştı. Yardım etmek ister gibi bir hali vardı. Ben ise ona sırtımı döndüm. Çünkü bluzumda sayamadığım kadar çizik vardı. Neredeyse her yerim ortadaydı. Tanrım! Bu gerçek olamazdı. Yanaklarımın kızardığını hissettim birden. Çocuğa bakmadan konuşmaya devam ettim. ‘‘Deri ceketini alabilir miyim acaba? Sonra geri veririm.’’ Çocuk itiraz etmeden bana uzattı. Deri ceketi giydim ve fermuarı biraz yukarı çektim. Dekolteyi seviyordum ne yapabilirdim ki? Ayağa kalktım ve çocuğa bakmaya başladım. Pantolonumun da yırtıldığını itiraf etmem gerekiyordu. ‘‘Dün akşam ne oldu?’’ Bu soru utanarak sormuştum. Ben feminist bir kızdım. Ne olacaktı şimdi? Bir erkekle… ah tanrım söyleyemiyordum bile! İlk defa bir erkekle bir şey yaşamıştım ve ben dayanamıyordum. Kırmızı domates gibi kızarmaktan başka bir çarem yoktu. Çocukta cevap veremiyordu. Bu sefer gözlerimi kapatarak konuştum. ‘‘Dövmemi ilk gören sensin. Bari yorumunu söyle de bir işe yara.’’ Dövmemin nasıl göründüğünü merak ediyordum. Güzel miydi yoksa iğrenç miydi? Mükemmel bir fiziğim olabilirdi ama yakışmasını diliyordum. Çocuğun gözlerinde hala muzurluk vardı. Ben ise… çocuktan korkuyordum. Tek dileğim kimsenin bizi bu şekilde görmemesiydi.
Düşüncelerim ard arda sıklık gösteriyordu. Erkek düşmanı olan bendim ve erkeklerden nefret edende… Daha önce yaşamadıklarımı yaşamış ve ilk öpücüğümü bu çocuktan almıştım. Üstelik tanımadığım bir çocuk. Yüz hatlarına daha da dikkatli bakınca onun Hephaistos çocuğu olduğunu hatırladım. Şu görevde kaybolan çocuk değil miydi bu? Ah harika bir kahramanla birlikte olmuştum. Çok ama çok güzel! Başım büyük belada hem de çok büyük bir bela… | |
|
| |
Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Cuma Şub. 11, 2011 11:46 am | |
| Dünyada bu kadar mükemmel bir kızın olması mümkün müydü? Evet, afallamıştı. Dün gece olanlardan. Yaptığından pişmandı; aynı zamanda sevinçliydi. İlk defa ona bu hisleri yaşatmış birini bulmuştu. Ama birlikte olamayacaklarının farkındaydı. Her ne kadar fiziği Eduard’ın gözlerini kamaştırsa bile. Salakça davranıyordu. Hiç olmadığı kadar salakça. Bunlar bir hataydı. Birlikte olmaları… Dün gece neler yaşandığını söylemesi güçtü ama iyi bir şeyler olmadığını biliyordu. Hiç iyi değil. Eduard kızın sorusunu gülümseyerek yanıtladı. “Eminim daha önce görmüşümdür.” Dedi sakince. Dün geceyi kast etmişti. Bilerek. Hislerinden emin değildi. Aşık mıydı ona? Kahretsin! Onca kişi arasından feminist bir kız bulmuştu. Neler hissediyordu? Büyük bir boşluk? Sevgi? Aşk? Kız kaşlarını çattı. Böyle olmasını bekliyordu zaten. Kızın yanına giderek oturdu. Dün gece neler yaşadıklarını düşünecek kadar aptal değildi. Hayır, aptallığın bu boyutuna daha ulaşmamıştı. Gözlerini kırptı ve dövmesine baktı. Daha yakından…
“Oldukça güzel görünüyor. Dün gece yaşadıklarımıza gelince, bunu kimsenin duymasını istemiyorum.” Dedi utanç içinde. Derin nefes al. Kendine gel. Olanları hatırla ve çok(!) büyük bir hata yaptığını anla. Salla gitsin. Eduard, onu öylece bırakacak değildi. Tek gecelik olacaktı sadece. Ama daha fazlası da olabilirdi. Kızın yanağına doğru uzandı. Dudaklarını kızın yanağına bastırırken umduğu tek şey, birisinin onları görmemesiydi. Saçmalama Eduard. Bu tek gecelikti. O zamanda sarhoştun! Kabul et işte, sarhoştun! İçinde ki sese karşı koyacak durumda değildi. Başını öne eğdi. Düşünüyordu. Konuşmalıydı. –Başka bir dille, kaçmalıydı buradan- Yapamazdı ama. Asla. Dudağını kızın yanağından çekti. Kız daha çok korkmuş gibi gözüküyordu. Eduard, kızı tekrar kollarına aldı. Niyeti dün gece ki gibi değildi, sadece sakinleştirmek istiyordu. İkisi içinde bu iyi olacaktı.
| |
|
| |
Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Cuma Şub. 11, 2011 12:06 pm | |
| Çocuk yanıma oturmuştu. Gözlerimi kapadım sakince. Onun bana yakın olmasından hiç hoşlanmamıştım. Acaba çocuk benim hakkımda ne diyordu? Belki de bir sürtük olduğumu düşünüyordu. Ben… ben hiçbir erkeğe bu kadar yakınlaşmamıştım. Kendimi suçlu ve berbat hissediyordum. Neredeydi eski Selene? Dün geceden bu yana ne değişmişti. Onun kokusunu taşıyordu. Birden kendine geldi ve dalgaya vurmaya çalıştı. “Oldukça güzel görünüyor. Dün gece yaşadıklarımıza gelince, bunu kimsenin duymasını istemiyorum.” Dövmemi beğenmesi hoşuma gitmişti. Elimde tuttuğum ceket ile önümü kapatıyordum. Ah tutsam ne olacaktı ki? Dün gece her şey olup bitmişti zaten. Her şey… Dün akşam yaşadıklarımız… Yavaş yavaş hatırlamaya çalışıyordum. Dokunuşları ve boynumu öpüşü… Öpücükleri içinde boğulduğumu biliyordum. Dudaklarım o yüzden kıpkırmızıydı. Birden titredim. Soğuktan değildi, ilk defa bana bir erkek dokundu diye. Dokunuşlarını hala hatırlıyordum. Bu isteği ve düşünceleri kafamdan silmeliydim artık. Hayır! Ben feministtim ve asla bir erkekle birlikte olmayacaktım. Tek gecelik… Sadece tek gecelik eğlenceydi. Çocuğun bana doğru yaklaştığını hissedince gözlerimi kapadım. Yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Fazla geçmeden geri çekildi. Öptüğü yer alev almışçasına yanıyordu. Bu sefer ise kollarındaydım. Bana sarılıyordu. Ne yapmaya çalışıyordu bilmiyorum. Ne diyeceğim ise ayrı bir olaydı. ‘‘Neden bunu yapıyorsun Hephaistos çocuğu? İstediğini aldın. Gitsene artık. Tek gecelik bir eğlenceyim ben.’’ Gülüyordum. Gülüyordum çünkü canım acıyordu. Kollarından ne kadar kaçmaya çalışsam da bu imkansızdı. Sımsıkı sarılmıştı bana. Sanki beni başkasının alacağından korkuyordu. Gözlerimi kapadım ve bu anın tadını çıkarmaya çalıştım Sonunda benden uzaklaştığında ayağa kalktım. Cebimdeki aynayı çıkartıp kendime baktım. Aslında kendime bakmaktan çok ona bakıyordum. Yüzü şaşkındı. Sanki iki arada kalmıştı. Zihnimde yankılanan gür ses ise benim için yeterdi. ‘Sel, en kısa zamanda seninle konuşmak istiyorum kızım. Üstelik… o lanet hephaistos çocuğu ile de görüşeceğimi söylemeliyim. Dün gece yaşadıklarınızın cezasını çekecek!’ Ses sona erdiğinde aceleyle çocuğa baktım. Anlamış gibi ayağa kalktı ben ise hala şok içindeydim. Ne diyeceğimi bilmiyordum. | |
|
| |
Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata C.tesi Şub. 12, 2011 12:39 am | |
| ‘‘Neden bunu yapıyorsun Hephaistos çocuğu? İstediğini aldın. Gitsene artık. Tek gecelik bir eğlenceyim ben.’’ Belki de burada yanılıyordu. Eduard her ne kadar daha fazlasını da istese böyle bir şeyin olmayacağını biliyordu. Aslında haklıydı. Dün gece kendini kaybetmişti; lanet olsun şarap. O daha hayatında içki içmemiş biriydi. Bunun nasıl olduğuna anlam veremiyordu. O içkiden nefret ederdi; eskiden öyleydi. Bunu da kabul etmeliydi. İtiraf etmeliydi ki değişiyordu. Böyle olmasını o istememişti tabii ki. Gözlerini kapattı. Kız ondan uzaklaşıyordu; daha fazlasını istemiyordu. Doğruydu. Tek gecelik bir eğlenceydi. Şaşırmıştı; sonradan olacakları düşünüp. Hakkında ki yalanları. Ya öğrenirlerse ne olacaktı? Büyük ihtimalle ölecekti. Düşünmek bile korkunç gözüküyordu. Tabii Eduard, dün gece hiç düşünmeden kıza saldır şimdide olacaklardan kork. Sinirlenmeye başlıyordu. Dişlerini sıktı ve gözlerini açtı. Artık içini saran his mutluluk değildi; korkuydu. Sakin olmak imkansızdı. Bunun için boşuna uğraşacak değildi. Evet, bir hata yapmıştı. Büyük bir hata. Böyle olmaması gerekirdi. Ama bunun sonuçlarına da katlanmayacak idi. Hızla arkasını döndü ve ileriye bir adım attı. Üşüyordu; her yeri yırtık olmasının dışında, kendini saran bir ceketi bile yoktu. Romantik olmayı her ne kadar bilmese de kızdan geri alamazdı artık. Yürümeye devam etti. İnanamıyordu; dün gece olanları değil. Onlara alışmıştı artık. Kızın daha adını bile bilmiyordu. "Kız" diye hitap etmekten her ne kadar bıksa da adını öğrenmesi için bir neden bulamadı. Bu olay yaşanmamıştı. Yani öyle kabul ediyordu. Ya kızı bu halde görürlerse ne olacaktı? Yırtık giysilerle. Eduard, sözde sakinleşme adlı çabalamayı son vermişti artık. Derin bir nefes alarak kıza döndü. "Ne oluyor?" dedi. Sesinin olabildiğince yumuşak çıkmasına özen gösterdiği halde kız(!) korkuyla geri çekildi. Bu soruyu sorması doğaldı; karşısında artık ona nefretle bakan iki çekici göz yoktu artık. Geride fazlasıyla korkmuş ve savunmasız görünen iki çift göz vardı. Hepsi tabii ki de onun suçuydu. Yüce Zeus aşkına! Sarhoş bir halde ormanda yürürken feminist bir kızla ilişkiye gireceğini kim düşünürdü ki? Eduard değil. O Maya'dan başkasını görmemişti; farklı bir gözle bakmamıştı. Şimdi neden kıza her bakışında kendi kaptırıyordu? Bu kesinlikle saçmalıktı. Kesinlikle. Kendini teselli etmeye çalıyordu. Evet. Kıza delicesine aşık olduğunu bastırmaya çalışıyordu. Kendisini tutacaktı ama. Dediği gibi tek gecelikti. Kendini kaptıramazdı. Kız birkaç adım daha geri giderken Eduard sıkıca kolundan kavradı ve kendisine doğru çekti. Neler olduğunu bilmek istiyordu. Kızı tutan elleri gevşemişti; zihnini saran acıyla beraber. Bağıramıyordu. Zihninde ki patlama ona her şeyi unutturmuş sayılmazdı. Seni lanet olası çocuk! Dün gece yaşadıklarının bedelini sarayımda ödeyeceksin! Ses fazlasıyla gür, aynı zamanda sinirliydi de. Eduard gözlerini tekrar açtığında yerde yatıyordu. Hareket falan edemiyordu. Bilinci yerindeydi ama. Hades'e lanet ederek ayağa kalktı. Yüz ifadesi korkmuş falan değildi, sinirliydi. Evet, doğru olan buydu. Bedeli her neyse ödeyecekti. Dişlerini sıkarak kızdan uzaklaştı. Arkasına dönerek yürümeye başladı. Onun için zaman durmuştu. Tek yaptığı şey ise, buradan uzaklaşmaktı. Tabii omzunda bir el hissedene kadar. Ah, lanet olsun. Artık kızla uğraşmak istemiyordu. Onu rahat bıraksa ne olurdu? Kızın istediği buysa, merak etmesine gerek yoktu. Saatler sonra Ölüler Tanrısının elinde öleceği kesindi. | |
|
| |
Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata C.tesi Şub. 12, 2011 2:58 am | |
| Benim kırmızı alarmı verirken çocuk bana baktı merakla. "Ne oluyor?" Ah hadi ama Sel… Korkaklık sana ne gibi bir fayda getirecek? Saçmalamayı kes ve bu iş için bir çözüm yolu bul. Derin derin düşüncelerim hep ona gidiyordu. Geri geri gitmeye başlamıştım. Korkuyordum, hatırlamak dahi istemiyordum. Fakat çocuk sıkıca kollarımdan tutup kendine çekmişti beni. Elleri dün gece ki gibi sert dokunuyordu. Gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Dokunuşları hala aklımdaydı. Neden aklımdan çıkmıyordu bir türlü? Göz kapaklarımı araladım ve yüzüne baktım. Eskisi gibi değildi. Çarpık gülümsemesinden eser yoktu. Dün gece sanki istediğini almış gibi, başarmış gibi gülüyordu. Bir yandanda sırtımdaki dövmeye dokunuyordu. Kendinde değildi evet, başka biri gibiydi sanki. Ama dokunuşları hoşuma gidiyordu. Yanım olması, dövmeme dokunması hatta boynuma kondurduğu öpücükler bile… Hala alev alev yanıyordu. Çocuk aniden kolumu bıraktı ve yürümeye başladı. Nereye gidiyordu böyle? Kızla omzuna dokundum. Bir yere gidemezdi. O ne kadar suçluysa, bende suçluydum. Sesim çıkacak gibi değildi. Ses tellerimde ki düğümü çözemiyordum sanki. ‘‘Bak Hephaistos çocuğu. Kendinde suç olsa da, bende de suç vardı. Bu normal. Yani ikimiz çözebiliriz.’’ Çocuk inanmaz gözlerle bana bakıyordu. Konuşmama yinede devam ettim. ‘‘Sanırım babam seninle de konuştu. Bak, çözebiliriz. İnan sadece anladın mı?’’ Kesinlikle başarabilirdik. Çocuk sakince bana döndü. Ama gülümseyemiyordu. Anlıyordum onu. ‘‘Lütfen biraz sakin ol.’’ Belki de asıl sakin olması gereken bendim. Koluna uzandım ve sıvazladım. Fakat gülmüyordum. Babamı göreceğimiz an zaten ikimizde ölecektik. | |
|
| |
Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata C.tesi Şub. 12, 2011 3:51 am | |
| ‘‘Lütfen biraz sakin ol.’’ Nasıl sakin olmasını bekliyordu ki? Üstelik böyle bir durumda. Onun için ölmeyi bile seçerdi. Ama bu kız, diğerlerinden farklıydı. Hiç ona bu hisler uyandıran kişiler çıkmamıştı. Maya da dâhildi. Yakınında olmak onu sevindiriyordu. Belki de durumu çok ağırdı. Dün gece... Tüm sorun buydu. Ama Eduard hâlâ onunla birlikte olmak istiyordu. Şapşal bir düşünceydi belki. Kıza bakmak artık ona acı verici bir durumdu. Ona sahip olamayacağını bilmek, Eduard’ı daha fazla üzüyordu. Sadece çekip gitse olmaz mıydı ki? Bu acıda bitmiş olurdu. Ama hala, kızın gözlerine bakmak zorundaydı. “Yeterince sakinim ben.” Dedi derin bir nefes alarak. Kızın güzelliği karşısında büyüleniyordu resmen. Fiziğinden etkilenmişti, evet. Ama asıl kıza âşık olma nedeni ona hissettirdiği duygulardı. Yine ne saçmalıyordu? Kıza âşık falan değildi. Sadece şarabı biraz fazla kaçırmıştı, o kadar. Fazlası yok. Bir şey hissetmiyorsun sakin ol. Eduard düşüncelerine lanet okuyarak gözlerini açtı. Kız hâlâ ona bakıyordu. Gerçekten sakin olmalıydı. Ama karşısında ki kişiye bakarak sakin olmak mümkün değildi. Kıza biraz daha uzandı. Evet, yine aynı şeyi yapıyordu. Büyük ihtimalle delirmiş olmalıydı. Kahretsin! İkisinin de aklından bu kelime geçiyordu. Dudaklarını kıza doğru uzattı. Dudakları tekrar buluşurken elini kızın beline doğru götürdü. Evet, kız haklıydı. Niye bunu yapıyordu? İlişkilerinin bitmiş olması gerekirdi. Lanet olası Eduard, niye kendini tutamıyordu? Kızın çırpınışları sona ermişti. Elleri tenine dokunduğu zaman aklına dün geceden tuhaf anlar geliyordu. Ona dokunuşları... Gerçekten yapmış olamazdı. Korkuyla kızdan geri çekildi. "Ben.. ben... Çok özür dilerim.." dedi. Neredeyse ağlayacaktı. Dişlerini sıkarak göz yaşlarını tutuyordu; bunu daha ne kadar devam ettireceğini bilmiyordu. Ama başının tehlikede olduğu kesindi. Kız, kaşlarını çatmıştı; herhalde onun kadar etkilenmişti. Gitse ikisi içinde iyi olacaktı. Hades'in öldürmesine de göz yumacaktı. Evet, hatasını kabulleniyordu. Hızla oradan uzaklaşmaya başladı. Ama onu bir tek Hades'in öldürmek istemediğini anlaması gerekiyordu. | |
|
| |
Selene Darcy Harris Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 808 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata C.tesi Şub. 12, 2011 10:45 am | |
| Çocuğun cevabını büyük bir merakla bekliyordum. Gözlerime bakmakta zorlanıyor muydu? Ah haydi ama utanıyordu. Dün o yaşadığımız şeylerin hepsi aklındaydı belki de. Benim aklımda değildi, tek sorun bu işte. Üzüntüyle ofladım. “Yeterince sakinim ben.” Sakin mi? Alay edercesine baktım. Gerçekten komikti. Asıl ben sakindim. Bu erkeklerin havası yok mu? Hepsi ciddi anlamda aynıydı. Ofladım ve etrafa bakmaya devam ettim. Yüzüne bile bakmıyordum. Bir anlık şaşkınlıkla ona baktım. Gözleri her zaman ki gibi asiydi. Gerçekte uslu, sakin, melek bir çocuğa benziyordu. Ama gözleri öyle değildi. Ben onun gözlerini incelerken o sakince bana doğru uzanıyordu. Son anda fark etmiştim. Hayır yine mi? Peki ne yapacaktım? İzin mi verecektim? Düşünmemi zorlaştırıyordu. Kaçmak istiyordum ama hayır… Bunu yapamazdım. Bedenim ne olursa olsun onu istiyordu. Beynim ondan nefret ediyor, kalbim karışık fakat bedenimde onun olmak istiyordu. Hangisini seçecektim.
Sonunda dudaklarımız birleşti. Masum bir öpücük gibi görünüyordu. Ama pekte öyle sayılmazdı. Güçlü elleri sakince belimi kavradı. Ellerimi göğsüne dayadım ve öylece durdum. Dudakları sıcak olduğu kadarda tatlıydı. Farklı bir iz bırakıyordu bende. Hiç ayrılmak istemiyordum. Düşüncelerim tekrar dün akşama gitmişti. Ellerimi göğsünden çektim ve boynunu tuttum. Oda hissediyordu, dün geceki dokunuşlarımı oda hissediyordu. Kollarımdan belime doğru kayan elleri… Kırılacakmışım gibi yumuşakça okşayan elleri bacaklarıma doğru kayıyordu. Hayır! Hızla geri çekildi. "Ben… ben... Çok özür dilerim…" Kaşlarımı çatmıştım. Onun hoşuna gitmemişti galiba. Kamptaki tüm erkekler beni istiyordu ama bu çocuk benden uzaklaşmayı tercih ediyordu. Anlamazcasına kafamı salladım. Çok saçma… Çocuk hızla uzaklaşıyordu arkasından bağırdım. ‘‘Ah Hephaistos çocuğu! Şurada bekler misin? Sana git demedim. Beni dinle.’’ Kesinlikle liderlik ruhum üstümdeydi. Çocuğun hoşuna gitmiş gibiydi gülümsedi ve bana baktı. Alaycı gülümsemesi yine yüzündeydi. Bense ellerimi göğsümde birleştirerek ona dil çıkardım. Çocuk ne yapacağını şaşırmıştı. Ciddi yüz ifademi takınarak konuşmaya başladım. ‘‘Plan yapmamız lazım. Belki de tüm kampta aranıyoruzdur. Kardeşlerimiz yerimizde olmadığımızı görünce şüphelenecek ve bam! İkisi de kayboldu, acaba bir şeyler mi var diye dedikodu çıkacak. O lanet Afrodit kızlarını sevindirmek istemiyorum.’’ İkinci kere cebimden aynayı çıkardım ve makyajıma baktım. Ah gerçekten berbat ötesiydim. Akmış göz kalemi, yüzümün her yanına bulaşmış olan siyah rimel ve kırmızı ruj… Tabi Hephaistos çocuğunun da dudağının kenarındaki kırmızı ruju görünce gülmeye başladım. Kesinlikle benden bulaşmıştı.
| |
|
| |
Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Sarhoşluğun Getirdiği Hata Paz Şub. 13, 2011 12:57 am | |
| ‘‘Plan yapmamız lazım. Belki de tüm kampta aranıyoruzdur. Kardeşlerimiz yerimizde olmadığımızı görünce şüphelenecek ve bam! İkisi de kayboldu, acaba bir şeyler mi var diye dedikodu çıkacak. O lanet Afrodit kızlarını sevindirmek istemiyorum.’’
Kızın haklı olmasından nefret ediyordu. Evet, kimsenin öğrenmemesi gerekiyordu. Ya da duymaması. Bu sadece hataydı. Büyük hata. Kızla birlikte olmaması gerekiyordu. Dün gece yaşadıklarını unutacaktı ve hayatına devam edecekti. Sadece o kadar. Kızı unutabileceğini pek sanmıyordu ama. Ona bakan yeşil gözlerini... Onu büyülemişti. Ama dün gece kendinde falan değildi. Sarhoştu, itiraf etmeye korksa da. O da ilk defa böyle bir şey yaşıyordu, evet. Daha önce birçok kızı öpmüştü fakat böyle bir şeyi ilk defa... Kaybetmişti kendini. Ama güzel olduğunu itiraf etmesi gerekiyordu. Kıza dokunuşları. Çığlıkları... Hala kafasının içindeydi. Derin bir nefes aldı. Artık kendisine sakin ol falan demeyecekti. Yapmıştı bir aptallık. Bitmişti şimdi de. Tek gecelik bir eğlenceydi o dediği gibi. Kıza bakarken gülümsemeden duramıyordu. Niye olduğunu bilmiyordu. Açıklaması yok gibiydi. Sanki kız onu tamamlıyordu. Bu güzellik... Ama ulaşamazdı. Bunu düşünmek en çokta kalbini acıtıyordu. Dün gece her neler yaşadılarsa, Eduard bunları tekrar istiyordu. Daha doğrusu kalbi. Bedeni kızdan geri çekiliyordu. "Kimse bilmek zorunda değil. Şimdi gitmem gerekiyor...Aşkım." Yüzünün kızardığını hissediyordu. Ağzından kaçırdığına inanamıyordu böyle bir şeyi. Ona kız diye hitap edemezdi. Salakça davrandığını kabul etmek zorundaydı. Aşkım mı? Düşündükçe dahada kızarıyordu. Kızın gözlerine bakmamaya çalıştı. Utanç içinde boğuluyor gibiydi. Ama yüz ifadesinin sertliğini bozmadı. Yutkunarak kızın gözlerine baktı. Şaşırmıştı; bu nefret etmiş anlamına gelmiyordu. Daha çok hoştu. Gülümsediğini fark etti. Yüz ifadesini tekrar ciddileştirerek kıza arkasını döndü. Böyle bir şeyi dediğine inanamıyordu. Aslında böyle dediği için sevinmişti; aynı zamanda rezil olmuştu. Aşk böyleydi işte. Aşk mı? Orada dur Eduard. O sevgilisi değildi. Ona aşık falanda değildi. Ah, niye itiraf etmiyorsun Eduard. Ona geri dönülemez bir şekilde aşıksın. Arkasına bakmadan uzaklaşmaya devam etti. Bakmaya cesareti bile yoktu. Aklında olan tek şey kardeşlerine bu yırtık kıyafetleri nasıl açıklayacağı olmuştu. Ama onu en çok korkutan şey ismini bilmediği ama son derece aşık olduğu adlı kızı bir daha görememe durumuydu.
Rp Bitmiştir! | |
|
| |
| Sarhoşluğun Getirdiği Hata | |
|