Bu yaptığım şey birçoğunuz için aptalca gözükebilir. Aslında normalde bana da çok aptalca gelebilirdi. Ama bilgi toplamam gerekiyordu. Kampın başı belada olabilirdi. Son zamanlarda görülen canavar yoğunluğunun sebebi ve kaynağı neydi? Neden Manhattan Doğal parkında beni kaçırmışlardı. Ellerinden son anda ağır yaralı birşekilde kurtulduktan sonra, kampa gidip kehironla konuştuğumda o da benim gibi olayı ilginç bulmuş. Bana olayı araştırma görevi vermişti. Bir haftadır sonuç vermeyen bir takım araştırmada bulunmuş tek yaptığım birkaç önemsiz canavar öldürmekti. Canavarlar ben onları ararken gelmiyorlardı bu kesindi. Bende bu aptallığı yapmaya karar verdim. İlk girdiğim mağzadan çaldığım hazır konuş cep telefonunu açtım. Ve güçlü hafızamdan babamın telefonunu aradım. Konuşmaya başladım.
" Baba nasılsın? Ben çok iyiyim. Kamptan kaçıp HOOVER BARAJI' nda gezmeye çıktım. Akşama doğru eve seni görmeye geleceğim"
Telefon dalgalarından beni takip edip edemeyeceklerinden emin olmadığım için birde olduğum yerin adresini üzerine basa basa söyledim. Artık canavarların saldırması an meselesiydi. Onları öldürmeyecek, aksine sorgulayacaktım. Ben kılıcım ve yeni yeteneğim hazır bir şekilde bekliyorduk. Bekleyişlerimin karşılıksız çıkmayacağını biliyordum. Bir melez olarak canavar mıknatısı gibiydim. Onların amacı beni avlamaktı. Barajın on metre kadar uzağında iğrenç küflü bir ses duydum. İşte ilk konuğum geliyordu. Aptal bir nemf mi? Bu kadar çabanın altından aptal güçsüz bir nemf oltama düşmüştü. Kimse onları ciddiye almazdı ki. Poseidon kendinden geçtiği zamanlarda çapkınlık yapmak için kullanırdı su nemflerini. Kılıcımın tek darbesiyle tuz buz olan nemfe bakarak, lanet okudum. Bu kadar çabanın ardından hiçbirşey olmamıştı. Hayalkırıklığıyla yürümeye başladım. birkaç adım attıktan sonra sert tüylü bir gövdeye çarptığımı hissettim. Kafamı kaldırdığımda bir minator ile buru buruna geldiğimi anladım. İşte ben buna av derdim. Ama sanırım avlanacak olan ben değildim. Minator burnundan soluyordu. Sanırım az önce öldürdüğüm nemf onunla birlikteydi. Ellerim ile yatıştırmaya çalışırcasına " Burda kavga etmek istemezsin birsürü insan var hehe." diye bir iki adım geri kaçtıktan sonra kılıcmı çektim. Minatorun kızgınlıktan alev saçan gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Aniden üzerime doğru koşmaya başlayınca ne yapacağımı şaşırdım. Minator karşıma gelebilecek en güçlü yaratıklardan birisiydi. Ve konuşmazlardı ondan bilgi almam imkansızdı. İşte şansım ancak bu kadar yaver gidebilirdi. Boynuzlarıyla beni karnıma sert bir darbe indirerek yere düşmemi sağlayan minator yeni bir hamle yapmak için bana dönüp koşamaya başladı. İkinci kez bu iri kıyım öküzden darbe alamazdım. Hızlı düşünmem gerekliydi. Yoldaki itfaiye borusuna ilah gibi doğrulttuğum elimle nişan alıp ateş etmiş gibi yaptım. Özel gücüm telekinezi sayesinde boru açılıp çok tazikli bir su fışkırmaya başladı. Üzerime koşan minatoru gövdesinden vuran su dengesini yitirip devrilmesine sebep oldu. Kılıcımla bir hamle yaptıktan sonra. Bacağında bir yarık açılmasına sebep oldum. Yerden zor kalkışını izlediğim minator şuanda korkutucu bir canavardan çok sulak tarlada bitmiş bir buzağaya benizyordu. Kalktıktan sonra boynunu hızla sallayarak boynuzlarıyla beni tekrar devirdi. Çok sinirlendiği her halinden belliydi. Gücüm üzerinde çalışıyordum ama hala bir minatoru fırlatacak kadar güçlü değildim. yerde yuvarlanarak üzerimden geçip pestilimi çıkarmasına iki adım kala kaçındım. Şimdi bu hormonlu danaya karşı saldırı sırası ve avantajı bendeydi. Aslında yeni gücümü denemeyi çok istiyordum. Tüm gğcğmle kılıcımı minatorun üzerine fırlattım. Kılımı yakalayan minator kahkahaya benzer bir böğürtü çıkardı. Elimi hafifçe kıpırdatmamla, suratına hızla çarpan kılıcımın kabzası böğürtüsünü yarıda kesmişti. Şimdi ben gülüyordum. Ellerimle telekinetik olarak kılıcı kontrol ediyordum. Elimi salladım. Kılıç minatorun elinden kurtulup ona karşı bir hamlede bulundu. Sersemlemiş olmasına ramen beyinsiz yaratık boynuzlarıyla bu hamleleri savuşturdu. Artık kılıçla mücadele etmekten bana saldıracak vakti yoktu. Bu da bana bir plan yapma şansı veriyordu. Etrafıma hızla göz gezdirdim. Boştaki elimle yerdeki küçük sivri taş parçalarını kıpırdatıp. Minatorun ayağının arkasına yerleştirdim. Daha sonra kılıç darbelerimi hızlandırmak için elimi daha hızlı hareket ettirmeye başladım. Münator geri çekilmek için adım attığında önceden koyduğum sivri taşlara basarak acıyla irkildi bu boşluğundan yararlanarak kılıcımı göğsüne sapladım. Dengesini kaybedip yığılan minator tökezleyip barajdan aşağı düşmeye başladı. Düşerken toz olup havaya karıştı. Kılıcım da onunla düşüyordu. Elimi oynatmamla uöarak bana geldi gövdeme değdirdiğimde ise madalyonuma dönüştü tekrar. Bir minatoru alt etmiştim. neredeyse hiç yara almamıştım. bu özel gücüm sayesinde artık zekamı daha fazla kullanabiliyordum savaşlarda. Tek derdim birazcık baş ağrısıydı. Islık çaldıktan sonra süzülerek yanıma gelen Ashin üzerine bindim. Görevi tamamlayamamıştım. Bugünlük bırakıp gerçekten babamı ziyarete gitmeye karar verdim. Aldığım cep telefonunu barajdan aşşağı fırlatıp pegasusumun üzerinde yolculuğa çıktım.