Biz Gigantomachy'yi, Theomachy'yi atlattık, diye aklından geçirdi Athena. Gaia'nın uyanışı yeni bir şey değildi ki. Buradaki tanrılar hafızalarını ambrosia ile yemiş olsalar gerekti. Pekala, tabii ki Ana Tanrıça'nın tekrar uyanışa geçmiş olması onun da hoşuna gitmemişti çünkü Bilgelik Tanrıçası yerini sallantıda hissetmekten oldu olası nefret ederdi fakat, Zeus'un işleri fazla büyüttüğünü savunan görüşe katılmıştı. Yine her zamanki gibi felaket tellalı Hermes ile savaş meraklısı Ares'in dolduruşuna gelmişti Zeus. Sırf gigantların tekrar ortaya çıkmasını engellemek için melezleri şımartmak, Olimpos Tanrıları'nın verebileceği en düşüncesiz, en fevri karardı. Athena aylardır melezlerle uğraşıyordu ve onların şımarıklıklarından fazlasıyla haberdardı. Minik yarı-tanrılara son çare olarak başvurmak belki mantıklıydı ama daha ortada hiçbir şey yokken kapılarını çalıp birkaç yeniyetmeyi tepelerine çıkarmaları olacak iş miydi?
Yine her zamanki kadar sıkıcı bir konsey toplantısındaydılar. Kendinden emin bir şekilde tahtında oturmakta olan Ares "Ben birliklerimi toplamaya hemen başlayacağım." dedi. Zeus'un cevap vermesine fırsat tanımayan Hermes de "Evet evet, isabet olur. Ben de kulaklarımı dört açacağım. Yeni gelişmeleri size aktarmaya devam edeceğim." diye atıldı. Athena dayanamayarak derin bir nefes aldı ve sonra ağır ağır "Hepimiz bu yardımın için sana minnettarız Hermes ama, işleri çok abarttınız." dedi. Tüm konseyi şaşırtan bir çıkış yapan Afrodit de "Kesinlikle katılıyorum." diyerek Bilgelik Tanrıçası'nı destekledi. Manikürün Tanrıçası yanımdaysa sırtım yere gelmez, diye düşündü Athena. Hala işlerin niçin bu kadar büyütülmüş olduğunu anlayamıyordu. Etrafına hızlıca göz attı ve sadece Poseidon'un tahtının boş olduğunu gördü. Delici bakışlarını Zeus'a dikerek, "Sırf onların tekrar seni karşılarına almalarından korktuğun için böyle davranıyorsun." dedi. Bu bir soru değildi. Tanrıların Tanrısı kardeşleri Poseidon ile Hades'in dünyayı mahvetme planlarına kaldıkları yerden devam etmelerinden delicesine korkuyordu. Daha büyük felaketlere yol açacağı bilinse de Gaia'nın uyanışı, şimdilik onun tahtının garantiye alınmasını sağlamıştı. Kırmızı alarm durumlarında Ölüler Tanrısı pişkince kabuğuna çekilir, yufka yürekli Denizler Tanrısı ise ordularını ağabeyinin önüne sererdi. Kimse halinden memnun olduğu için Zeus'u suçlayamazdı; melezlerle uğraşmaktan bezmiş olan Athena hariç, kimse.
Zeus Athena'ya şimşekler çaktıran korkunç bir bakış attı. Otoritesinin yerle bir olması onu yaşayan tüm varlıklardan daha çok etkiliyordu. Bilgelik Tanrıçası bunu hep yapıyordu ve Zeus artık onun tüm düşüncelerine ulaşmasından fazlaca bıkmıştı. Yine de yüzlerce yılın getirisi, kızını seviyordu. Şu ana kadar onun tüm saygısızlıklarını görmezden gelmişti çünkü sadık bir evladını daha karşısına almak gibi bir lüksü yoktu. Arada Hera ile dalgasını geçseler bile böyle bir durumda Güzellik Tanrıçası olan Afrodit bile onun için kıymetliydi. Sıkıntılı bir nefes aldıktan sonra suratına zoraki olduğunu belli eden bir gülümseme yerleştirdi ve gözlerini Poseidon'un boş tahtına dikerek "Bilgelik Tanrıçası'na çok zeki olduğunu söylemek gibi bir saçmalık yapmayacağım. Evet, işleri büyütmemde kardeşlerimin ateşkeslerini sürdürmelerini istememin de katkısı olabilir. Tabii onların iyiliği için. Yani bunca yıldan sonra kardeşlerimi Tartarus'a göndermek istemediğim için. Durmaları beni sevindirdi." dedi. Hera hariç tüm tanrılar kafalarını çevirmek veya gözlerini devirmek gibi tepkilerle Zeus'un sözlerini geçiştirdiler. Apollon'un kahkahası ise tepkilerin en seslisi olmuştu. Güzel Sanatlar Tanrısı'nın her ortamda dikkatleri -iyi veya kötü şekilde- üzerine toplama gibi bir takıntısı vardı. Bunu belirleyenler belki Moiralardı belki de kendini üstün gören kişisel özellikleriydi.
Artemis ikiz kardeşine sinirli olduğunu belli eden bakışlar attı. Yüzlerce yıldır bir gün kardeşinin düzelip, oturaklı bir tanrı olacağına inanmıştı ve asla gerçekleşmeyecek bir duaya adak sunmaya hep devam etmişti. Apollon bazen çok ileri gidiyordu, böyle gergin bir atmosferde kahkaha atması bunun en büyük kanıtıydı. İşe belki bir de iyi tarafından bakmak gerekiyordu; Av Tanrıçası kardeşinin bu hareketini ileride yaşayacakları bir laf dalaşı sırasında kullanarak onun utanmasını sağlayabilirdi. Suratında durumun ciddiyetiyle çelişen bir gülümsemeyle ayağa kalktı ve Zeus'un önünde saygıyla uzunca eğildikten sonra "Çoğu kişi gibi ben de durumun abartıldığını düşünüyorum ve izin verirseniz avcılarımın yanına dönmem icap ediyor." dedi. Konsey toplantısını terk etmesinin tek amacı dikkatleri Apollon'un üzerinden çekmekti ve Dionysos bile bunu anlamıştı ama kimse Zeus böyle sinirliyken Artemis'in davranışı hakkında yorum yapmaya cesaret edemedi. Tanrılar Başbuğu'nun kızına onay vermesi üzerine Artemis bir anda kayıplara karıştı. Artık kendini iyice yalnız hissetmekte olan Apollon da ikizinin hemen ardından ayağa kalkıp beceriksizce bir özür mırıldandıktan sonra, "Ben de gitsem iyi olacak." dedi ve konsey salonunu terk etti. Arkasından "İsabet oldu." dediği için kimse ocak ateşinin başında oturmakta olan Son Olimposlu'yu suçlayamazdı. Athena'ya göre Hestia buradaki bir tahtı Dionysos'tan da Apollon'dan da daha fazla hak ediyordu ama Zeus'un işine ve verdiği kararlara asla karışılmaması gerektiğini bilerek, her zaman sessizliğini korumuştu. Belki gerçekten yeni bir gigant savaşı baş gösterirse kargaşadan faydalanarak bu düşünesini dile getirebilirdi. Tabii önce Zeus'un savaşı kazanacağını garantilemek için sinsi planlarını oluşturmaya başlamalıydı.
Duruşunu dikleştirdikten sonra Demeter "Bence de fazla abartıldı bu olay. Tarım'ın Tanrıçası olarak ben Gaia'nın uyanışa geçtiğine dair hiçbir işaret göremediysem, verilecek kararları da sonuna kadar sorgularım." diyerek Athena'nın sonsuza kadar saygısını kazandı. Zeus bir zamanlar eşi de olan kardeşi Demeter'i çok severdi ve onun görüşlerini her zaman dikkate alırdı. Demeter'in konuşmasından korkunç derecede rahatsız olsa da Hera bu sefer sesini çıkarmamaya kararlıydı. Belki de kocasıyla yaşadıkları son kavganın Olimpos'a yaşattığı yıkım günleri onun biraz daha durağan bir tanrıça olmasını sağlamıştı. Belki sadece Demeter ile hesabını daha sonra görebileceğini düşünüyordu. Zeus bu sefer şefkatli olan bakışlarını Demeter'e yöneltti ve "Siz de haklı olabilirsiniz. Ben yine de melezlerin her şeyden haberdar edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Karşımızda güçleri bize yaraşır 12 gigant varken rahat olmak sadece saçmalamaktır. Yiğit kahramanlar seçilmeli ve gigantları yok etmek için zorlu görevlere gönderilmeli. Biz tanrılar da onlara elimizden geldiğince yardımcı olmalıyız." dedi. Bu sözler genel olarak son bir ayda düşünülen tüm fikirlerin özeti sayılırdı. Zeus düşüncelerini güzelce ifade edebilmiş olmasının vermiş olduğu rahatlamayla kendinden memnun bir biçimde arkasına yaslandı. Nedense şimdi Demeter'in bakışlarında bile bir kabulleniş vardı. Tanrıların Tanrısı hitabet yeteneğine sahipti ve Athena bile bunun aksini iddia edemezdi. Yine de onun fikirlerini çürütmek için elinden gelen her şeyi yapacaktı. "Melezleri bu işe karıştırarak tahtını daha büyük bir tehlikeye attığının farkında bile değilsin, baba." dedi son bir ikna çabasıyla. Ne yazık ki Zeus kararını çoktan vermişti. Melezler örgütlenecek ve onlardan kat kat daha güçlü düşmanlar tarafından katledilmeleri tüm tanrılar tarafından izlenecekti.
Athena melez haklarını falan savunmuyordu. Hatta kendi çocukları dışındaki tüm yarı-tanrılara düşman olduğu bile söylenebilirdi. Hele Poseidon'un veya Ares'in melezlerini gördüğü yerde buharlaştırmamak için kendini zaptetmesi gerekiyordu. Yine de onlar sadece birkaç zavallı ölümlüydü ve gigantların önüne atılmaları acımasızlıktı. Büyük ihtimalle Afrodit'i Athena'nın tarafına çeken, bu düşüncelerdi. Belki Afrodit, Ares'i ikna etmek için kullanılabilirdi. Artemis gibi kendi halindeki bir tanrıça da Athena'nın Hermes'i haber taşımaktan vazgeçirmesine yardımcı olabilirdi. Dünya Hera'nın umurumda değildi. Belki Hera Zeus'u bu aralar bir şekilde oyalamayı başarırdı, aklı başında tanrılar da ortada gerçek bir tehlike olup olmadığını öğrenirlerdi. Demeter'e bu sefer çok iş düşeceği aşikardı, Hephaistos da atölyesinden biraz kafasını çıkarmak zorunda kalabilirdi. Tanrıların öncelikli hedefi bu sefer zavallı melezleri korumak olmalıydı. Elbette içlerinden birkaç deli cesaretli çıkıp gigantlarla korkusuzca savaşmaya gidecekti ama en azından akıllı olanları birkaç ay daha hayatta kalmayı başarabilirdi. Ölseler ne olurdu? Birkaç yıl sonra yerlerine yenileri gelirdi. Yine de her can kıymeyliydi. Zeus'un emrindeki herkes, alınan her nefesin değerli olduğuna inanmaktı. Evet, Athena bu akşam melezlere 'yaşamanın önemi' hakkında bir konferans vererek bugünki konsey toplantısında konuşulanları geçiştirse iyi olacaktı. Acaba bu kez onu dinlemeye en fazla kaç dakika dayanabileceklerdi? Kamp ateşinin sıcaklığı ve karın tokluğunun vereceği huzur da göz önünde bulundurursa Bilgelik Tanrıçası maksimum 10 dakika olacağını düşündü ve gülümsedi. Gülümsemesi... biraz dostça mıydı sanki?