Cephaneliğe ilk defa geliyordum ve nasıl bir yer olduğunu hep merak etmiştim. Tanıdığım melezler burada ne ararsam bulabileceğimi söylemişlerdi. Hatta o kadar büyükmüş ki içinde kaybolabilirmişim bile. Claire'e dönüp "Hazır mısın?" dedim. O da heyecanlı bir şekilde kafasını sallayarak cevap verdi. Cesaret vermek için gülümsedim ve içeri daldım.
Gerçekten, ama o kadar gerçekten ki, hayran kalmıştım. Bir köşede ilahi bronzdan yapılmış kılıçların göz kamaştırıcı ışıltısı, başka bir köşede her türlü ağaçtan yapılmış yaylar, uçları parıl parıl parıldayan mızraklar, yarısı olmasa da ihtişamlı kalkanlar, hançerler, topuzlar... Daha neler neler vardı, çoğunu ilk defa görüyordum, çoğunuysa kullanmaya cesaret bile edemezdim. Ayrıca cephaneliğin ne kadar büyük olduğuna bakmak için ayak ucuna yükseldiğimde buranın sonsuz olduğunu düşünmeye başladım. Bir yerlerden başlamamız gerekiyordu ama ben nereden başlayacağımızı bilmiyordum. Claire'e dönüp baktığımda onun benim kadar etkilenmemiş olduğunu, hatta biraz sıkılmaya başladığını gördüm. "Burayı beğenmedin galiba?" diye sordum. "Ben silahlarla o kadar çok ilgilenmiyorum. Buraya geliş amacımız farklıydı hatırlarsan." dedi. Ben de biraz daha düşündüm ve kafamı kaldırıp ne yapacağımı düşünerek cephaneliğe baktım. Biraz ileride kolye, saat, kalem ve bunun gibi bir sürü şeyden oluşmuş bir yığın gördüm. Sanırım bu farklı silahlara dönüşen eşyaların yığınıydı. Claire'e dönüp "Sen şuraya bakmaya başla istersen. Biraz daha ilgi çekici ha ne dersin?" diye sordum. Claire parlayan kolyeleri görünce kafasını çabucak salladı ve o tarafa yöneldi. Ben de yayların ve hançerlerin bulunduğu yere yöneldim.
Çok geçmeden kendimi bu yayları denerken buldum. Hedef olarak üzerinde insan figürü olan bir kalkan seçmiştim. Bir süre sonra kendimi iyice kaptırdım. Claire heyecanla bana seslenince yerimden sıçradım ve ona döndüm. Bir kılıç kapıp o tarafa koştum ama korkulacak bir şey yoktu. Claire bir kolye bulmuştu ve onu bana doğru sallıyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Biraz sıkılmış bir şekilde "Hadi ama Claire, buraya bir görev için geldik. Kolye beğenmenin sırası değil." dedim. Claire heyecanını hiç kaybetmeyerek "Onun için bağırıyorum ya zaten. Sanırım şiirde geçen kimsenin açamadığı gizem bu. Ben bu kolyeyi buraya geldiğim zaman kaybetmiştim ve şimdi tekrar karşıma çıktı. Kimsenin açmayı beceremediği bir silah olmalı!" dedi. Ben de biraz coşkuyla yanına gittim ve kolyeye baktım. Gayet sıradan bir kolye gibi duruyordu. "Peki şimdi ne yapacağız? Başkaları açamadıysa biz nasıl açacağız?" diye sordum.