Sabah,her zamanki gibi başladı.Çalar saat,sabahın beşinde bana pek de güzel gelmeyen dijital bir sesle çaldı.Ve her sabah olduğu gibi benim bir el hareketimle yere düştü!Bense artık uyanmıştım ve yatağımda doğrulup,yerde öylece yatan dijital saate pis pis bakıyordum.Birkaç dakika saatle bakıştıktan sonra kendimi yatağa attım ve derin bir nefes aldım.Sonra yengemin pek de melodik olmayan sesi huysuzca "Anna Maria Perrez,kahvaltıya gel!Geç kalacağız!" dedi ve benim rahatlama dakikalarımı mahvetti!Sonra mecbur kalktım ve üstümden geceliğimi çıkarıp bir tişört ve kot geçirdim.Altımda çok sevdiğim pofuduk terliklerimle uzun sayılabilecek ve duvarları beni içermeyen aile fotoğraflarıyla dolu koridordan mutfağa ulaştım.Mutfağa girer girmez sevgili kuzenim Tommaso'nun oyuncak silah saldırısna uğradım.Bunun üzerine katıksız bir sinirle Tommi'ye baktım.O ise arsız arsız gülümsüyordu.Yengemin bakışı üzerine gözlerimi devirdim,başımı kaşıdım ve şu an başka bir yerde olmayı diledim.
Ben son lokma peynirimi yerken dayım içeriye girdi ve mutlu mutlu "Yürüyüş için harika bir gün!" dedi.İçimden Tabii ki öyle!Zaten yağmur yağsa bile bii her gün o dağa çıkarttırıyorsun! diye düşünürken dayım,yengeme benim hakkımda birşeyler söylemişti.Onlara anlamamış gibi baktım ve yengem birden hayalet görmüş gibi oldu.Yumak yutmuş bir kedi gibi kaldı.Sonra yavaş yavaş tüm yüzü beyazlaştı.Dayıma birşeyler gösterdikten sonra dayımda da aynı belirtiler ortaya çıktı.Sonra yengem Tommi'yi yanına çekti ve ona sıkı sıkı sarıldı.Bense olanları son anda anlamış bir şekilde arkama baktım.Ve aynı belirtiler bende de görüldü yemin edebilirim!Çünkü arkamızda mitoloji dersinden tanıdığım bir Satir duruyordu!Yutkundum ve odadan çıkmak için hamle yaptım.Dışarı fırladım ve onun yanına gittim.Gittiğim gibi benim kolumdan tuttu ve koşmaya başladık.Resmen beni sürüklüyordu!Dayım,yengem ve Tommi ise hiçbirşey yapmıyorlardı.
Satir dost canlısı gözüktüğü için ilk dakikalarda korkma refleksi göstermedim.Fakat sonrasında "Neler oluyor?" diye var gücümle bağırdım.O ise "Gidiyoruz!" dedi.Ya,öyle mi?Hiç fark etmemiştim!Bir de nereye gittiğimizi söylesen fena olmazdı hani. diye düşünmekten kendimi alamadım.
Birlikte bir ormandan geçtikten sonra beni bırkatı ve dinlenmemiz gerektiğini söyledi.Bir taşa oturdum ve "Sanırım bana birkaç şeyi açıklamalısın." dedim.Satir,iç çekti ve "Seni yanlarından söküp aldığım aile var ya,şu an büyük ihtimalle ölüler!Neyse ki ben önceden geldim de evdeki tek melezi -yani seni- kurtarabildim.Eğer ben seni almasaydım şu an ölü olacaktın.Yunan tanrı,tanrıçalarını biliyorsundur,değil mi küçük?İşte onlarla dolu bir dünyaya gidiyoruz!Melez Kampı'na!Bu kadar yeter!Artık gidelim.Beni takip et,artık senin kolundan çekmek zorunda değilim,sanırım."dedi ve hiçbirşey olmamışçasına yola devam etti.
Büyüleyici yeşilliklerden,gizemli ormnlardan ve küçük tepelerden geçerek kampa geldik.Kapının önünde durduğumuzda yutkundum.Melez Kampı'na hoşgeldiniz...Melez ne ki? diye düşünürken içeri girdiğimi fark ettim.Kendimi sanki farklı bir boyuttaymış gibi hissettim.Çok...Ah orayı anlatmaya kelimeler yetmez!
Belki de şöyle açıklayabilirim;Melezler,satirler,oklar,kılıçlar,hançerler,yeşillik,güneş ve pegasuslardan oluşan enfes bir sihir senfonisi.Bu senfoninin her parçası insanda farklı ezgiler,farklı tatlar yaşattırıyordu.Etrafıma bakınırken ve dolanırken yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşmişti.Ve ne yengem ne de dayım için üzüldüğümü fark ettim.
Artık melez'in ne anlama geldiğin,buranın ne için olduğunu öğrenmiştim.Dolayısyla ayrı bir zevkle dolanıyordum etrafta...Bir ara,üzerinde pegasus resimleri olan bir yer dikkatimi çekti.İçeri girip bir bakınayım dedim.İçerisi her renk,her cins,her boyut ve güçte şahane pegasuslarla doluydu.Birkaçı uyuyordu.Onları uyandırmak istemedim ama uyanık birisini okşayayım dedim.Pegasusun yanına yaklaştığımda birden sinirlendi ve burnundan dumanlar çıkartmaya başladı.Sonra öyle bir ses çıkarttı ki,tüm uyuyan pegasuslar uyandı!Hepsi de sinirle ayaklarını yere vurup kişniyorlardı.Ne yapacağımı şaşırdım.Bir süre boş boş bakındıktan sonra aklıma çılgınca bir fikir geldi.Çılgınca olsa da belki işe yarardı!
İlk önce boğazımı temziledim ve başladım
Uyu güzelim uyu
Sana kadifelerden getirdim uykuyu
Masmavi gecelerden
Işıl ışıl denizlerden
Mavi mor akşamlardan....
İşe yarıyordu!Pegasuslar teker teker esneyip sonra uykuya dalıyorlardı.Hepsi uyuduktan sonra derin bir nefes aldım ve dışarı çıktım.
Bu küçük pegasus macerasından sonra hala annemi veya babamı öğrenemediğimi fark ettim.Acaba neler olacaktı?Neler bekliyordu beni?