Bir kaç gündür tuhaf rüyalar görüyordum. rüyalarımda kendimi bir sularla kaplı ama tuhaf bir şekilde nefes alabildiğim bir yerde , bir de cennet gibi doğanın bütün renklerinin var olduğu mükemmel bir alan. ama asıl beni kaygılandıran büttün rüyalarımda aynı adam var masmavi gözleri üstünde asil bir parlaklığa sahip zırhı ve o kudretli sesi benim aklımı başımdan alıyordu. 1 Temmuz sabahı uyandığımda yine o kudretli ses gerçekmiş gibi "yakında, çok az kaldı..." dedi.
O gün yaz sıcağından bunaldığım için denize gittim farketmedende biraz açılmışım. başımı ıslatayım dediğimde briden suyun içinde mavi bir ışık belirdi. zaman yavaşladı ve sanki ben yine uykumda rüya görüyordum ama emindim karşımda duran adam gerçekti. bana "elçim çok yakınında, seni olman gereken yere götürecek" dedi. daha sonra ışık yok oldu, zaman eski akışına döndü ve ben çıldırdığımı düşünmeye başladım. bu olanların üzerine direk denizden çıkıp eve doğru yola koyuldum ama yolun yarısında birinin beni takip ettiğini farkettim. yaklaşık ikiyüz metre sonra beni takip edenin en yakın arkadaşım luke olduğunu farkettim. Luke'a burada ne işi olduğunu sordum ve beni bir yere götürmesi gerektiğini söyledi. Luke sürekli böyle şakalar yapar bende yine o şakalardan biridir diye tamam dedim. yoldaykende bir kaç gündür başıma gelenleri anlattım ama o hiç şaşırmamış gibi sadece dinledi. biraz yürüdükten sonra gözlerimi kapatmamı istedi ben de kapattım ama sonra açtığımda hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. rüyalarımdaki o mükemmel yerdi burası ve gökyüzünde bulutlarla melez kampı yazdığını gördüm aslında yazı antik yunancaydı ama ben doğuştan bu dili biliyormuşum annem beni doktora götürdüğünde doktor bazı nadir durumlarda bu olur demişti.
Burası rüyamdaki yerin aynısıydı ve arkamı döndüğümde Luke'un belinden aşağısı keçi gibiydi.( daha sonra ona satir dendiğini öğrendim.) ben yine bu saçma bir şakadır diye ciddiye almıyordum ama aslında kendimde bunun gerçekliğini biliyor ama kabullenemiyordum. Luke beni büyük bir tapınağa götürdü burayı biliyorduum burası tıpkı parthenon gibiydi içeride bir adam oturuyordu ama tekerlekli sandalyede. Beni yanına çağırdı ve Luke'a dışarı çıkmasını söyledi. yaklaşık bir saat konuştuktan sonra ne duyduklarıma ne de gördüklerime inanamıyordum. gördüklerime inanamıyordum çünkü tekerlekli sandalyedeki adam aslında bir attı yani insandı da ama bir karışıktı tıpkı Luke gibi yarısı insan yarısı atttı. Kısa bir dinlenmeden sonra olanları kabullenmeye başlamıştım. ben bir yarı tanrıydım ve artık bu değişmeyecekti gördüm rüyaları kheiron'a yani yarı ata adama anlattım oda hangi tanrının çocuğu olduğumu bu akşam öğreneceğimi bu arada aileminde benimle ilgili bilgilendiğini anlattı....
Akşam olmuştu yemek yendi ve herkes bir ateşin başında toplandı ve herkesin gözü bendeydi. Kheiron beni diğer çocuklara tanıttı. Birden sesin kesildiğini ve herkesin bana döndüğünü farkettim... üstümden mavi bir ışık parlıyordu ve o ışık her yanımı sardı. bu olay beş dakika kadar sürdü ve her geçen saniye kendimi daha güçlü hissediyordum ışık söndükten sonra elimde üç uçlu bir yaba belirdi daha sonra Kheiron başta olmak üzere herkez dizlerinin üstüne çöküp "selam sana denizlerin ve depremlerin yüce tanrısı üç büyüklerden birinin oğlu selam sana poseidonun oğlu Jake Nicholas" deidler. o saniyeden sonra hayatımın bir daha eskisi gibi olmayacağını anlamıştım...