Kampa daha yeni gelmiştim ve henüz hiçbir kardeşimi görmemiştim. Onları merak ediyordum ama kulübede oturup beklemek yerine dolaşmaya karar verdim. Kamp çok dolu değildi sanırım okullar olduğu için ayrılmışlardı. Yine de baya çok melezin olduğunu söylemeliyim. Eşyalarımı kulübemdeki boş yatağa dayadıktan sonra kulübeden çıkıp kampı dolaşmaya başladım. Bir sürü melez bana bakıyordu. Sanırım buradaki bütün melezler benim yeni geldiğimi anlamışlardı. Aslında haklıydılar. Ne de olsa buradaki melezlerin çoğu arkadaştı. Bi grup melezin yanından geçerken arkamdan Ares’in kızı dediklerini duydum. Demek ki ben gelmeden haberim buraya gelmişti. Bu beni gülümsetti. Onlar biliyorsa demek ki kamptaki çoğu kişi biliyordu. Birkaç melezle tanıştım yolda. Beni çok sıcak karşılamışlardı. Burayı nedense sevmeye başlıyordum. Hava güneşliydi, etrafta güzel çiçeklerin kokuları vardı ve bu da neşe veriyordu kampa.
Bir süre kampta dolaştıktan sonra kişneme sesi duydum. Bu bir ata aitti. Atları çok severdim ve hemen görmek istiyordum onları. Karşımda duran ahırları görünce gülümsedim ve içeri doğru ilerlemeye başladım. Ahıra girdiğimde gözlerime inanamayarak gözlerimi ovuşturmaya başladım. Ama hayır doğru görüyordum. Bu atlar kanatlıydı. Bu daha da çok hoşuma gitmişti. Uçan atın olduğundan haberim yoktu. Bir iki defa mitlerde okumuştum ama hiç gerçekte var olabileceğini düşünmemiştim. Bütün atlara tek tek baktıktan sonra kahverenginde beyaz tüyleri ve kanatları olan bir pegasus dikkatimi çekti. Girişin yanında duran bir masanın üzerinde küp şekerler vardı. Birkaç tane alarak dikkatimi çeken pegasusun yanına gittim ve onu okşadıktan sonra elimdeki küp şekerleri ona yedirdim. Ata baktığımda sanki mutlu olmuşta güler gibi kişniyordu. Bende gülümseyerek pegasusu sevmeye başladım.
Ardından keşke benimde senin gibi bir pegasusum olduğunda yine aynı sesle kişnemişti. Belki de sahibin yoktur diye umut ediyordum.
“Senin sahibin var mı?” diye sorduğumda yine kişnedi. Ben de bunu yok diye düşünerek mutlu oldum. Umarım düşündüğüm gibi yoktur diye dua ediyordum. Ardından pegasusuma dönerek “Benim pegasusum olur musun?” dediğimde yine kişnedi. Demek ki pegasus beni gerçekten sevmişti. Buna karşı mutlu olarak “O zaman senin adın Alexsis. Seni sevdim Alexsis ve beni sahibin olarak kabul ettiğin için çok sevinçliyim. Ama şimdi gitmeliyim merak etme en kısa zamanda ziyaretine yine geleceğim.” dedim ve elimde kalan son şekeri de Alexsis’e vererek oradan uzaklaştım. Artık benimde bir pegasusum vardı, hem de ilk günden!