Birçok melez Pegasus'unun niteliklerini ,gücünü ve bunun gibi bir sürü ıvır zıvırı anlatır dururdu. Pegasus'lar onlar için bir tutkuydu. Tıpkı okçuluk eğitimi alıp silah kullanmayı öğrenmek gibi... Marcus zaten normal bir insan gibi yaşarken de bunların çoğuna sahipti. Bir düzine kadar atı vardı. Arka bahçelerinde okçuluk için büyük bir atış pistine sahiplerdi. Üstelik o küçüklüğünden beri hayranı olduğu uzak doğu dövüşleri konusunda eğitim almış ,kılıç kullanacak düzeye gelmişti. Kısacası Pegasus'lar onu diğer melezler gibi etkilemiyordu.
Ahırın kokusuna hiç tepki göstermeden içeri daldı. Birkaç Pegasus'a bakıp beğenmemeyi ,ardından kardeşlerine mızırdanmayı planlıyordu. En sevdiği şeylerden biriydi yakınmak. Sürekli bir şeylerden şikayet ederdi zaten. Adlarının yazılı olduğu kapıları çiftleyen bir sürü atı hazla geçti. Bembeyaz bir Pegasus dikkatini çektiğinde bir süre durdu. 'Acaba bu mu?' dedi kendi kendine ;ancak sonra at kapıyı tekmeleyince rahatsız olup yürümeye devam etti. Bir sürü at geçtikten sonra vaz geçip dışarıya çıktı. Klübesine doğru yol almaya başladı.
Derken ahırın dışından gelen bir kişneme sesi duydu. Merakına yenik düşüp sesin kaynağını aramaya başladı. Ahırın etrafında bir tur attıktan sonra arkadan ,eski püskü bir barakadan geldiğini anladı. Büyük adımlarlarla barakaya doğru yürüdü. İçi oldukça pisti ve iğrenç at sinekleri ile dolu idi. Tüm bu pisliğin ortasında tıpkı klübesi gibi pis bir pegasus duruyordu. Pisliğine rağmen gri tüyleri gümüş gibi parlıyordu. Kuyruğu ve yeleleri siyahtı ve kanatlarına doğru da siyahlıklar vardı. Sonra kapıdaki yazıyı görüp zavallı atın bu durumunun nedenini anladı. 'Yaklaşmayın ,zarar verebilir. Kördür.' yazısına aldırmadan içeri daldı.
At sanki onun geleceğini önceden biliyormuş gibi kafasını çevirdi. Görmemesine rağmen ona doğru gelip bir süre bekledi. Sinirlenmişe benzemiyordu ;ancak korkmuştu. O an çıkmadan evvel yemek için cebine tıkıştırdığı kırmızı elma aklına geldi. Onu çıkartıp pegasusa sundu. Hayvan sanki görüyormuş gibi yaklaştı ve elmayı kaptı. Hapur hupur yedikten sonra kafasını Marcus'un kolunun altına doğru getirdi. Marcus o an ona karşı bir şeyler hissetti. "Sanırım artık çok yakın iki dost olacağız." dedi hayvanın yumuşacık kafasına elini koyarken.
Hayvan anlıyormuş gibi yüzünü yaladı sonra.